Gerçekten biz mi seçiyoruz yoksa bize sunulan seçeneklerden birini tercih ederek seçtiğimizi mi sanıyoruz? Temel soru seçeneklerin nasıl oluştuğu ve hangi koşullarda bizlere sunulduğu. Seçeneklerin oluşmasında katkımız yoksa, o süreçlere dahil değilsek ve alternatif geliştiremiyorsak, bize sunulanlar arasında tercih yapmak en kestirme ve kolay yol olarak gözüküyor. Bize aitmiş gibi gözüken seçenekler arasında tercihin bize ait olduğunu düşünmek tek kelimeyle yanılgı olarak özetlenebilir. Yaptığımız tercihler bile bize ait değilse gerçek bir seçimden söz etmek mümkün mü? Tabii ki değil.
Tercihler ve seçimler üzerine bir giriş yapmışken Ben Seçerim Derneğinin, Konda Araştırma ile gerçekleştirdiği “Türkiye’de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler Araştırması” demokrasi, dayanışma, ittifak, temsiliyet, eşitlik, sosyal adalet gibi kavramlara veriler üzerinden yeniden bakma ve yeniden değerlendirme olanağı sunuyor. Türkiye genelinde 31 ilde, 2258 kişi ile yüz yüze yapılarak gerçekleştirilen araştırma yaş, cinsiyet ve parti aidiyeti gibi değişkenlerin ölçümlerini kapsaması açısından, akademiden, siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerinden, çeşitli kurum ve kuruluşlara geniş bir yelpazede sağlam bir zemin sunuyor.
Araştırmanın bazı verilerini paylaşmak isterim. Araştırmaya göre
Yapılan araştırma, toplum tarafından kadın siyasetçilere verilen desteği göstermesi açısından çok önemli. Tam bu noktada ortaya çıkan verile, partilerin toplumdan gelen bu talebi değerlendirmesini, mevcut parti içi zihniyetin ve yöntemlerin gözden geçirmesini ve daha ileriye taşınmasını sağlayabilir. Partilerin içindeki siyasi iradenin nasıl bir yol izleyeceğini hep birlikte göreceğiz. “Toplum kadın siyasetçilerden ne bekliyor?” sorusu, aynı zamanda mevcut siyasetçilerin nasıl olması gerektiğini de gösteriyor. Kadınsız demokrasi olmaz. Zihniyet değişimini sağlayacak mekanizmalar ve çalışmaların doğrudan somut olarak kişilere, sahaya, sorumlulara yönelmesi demokrasi ve ortak yaşam kültürünün gelişimine de ayrıca katkı sunacaktır. Siyaset yapma biçiminin değişimine duyulan ihtiyaç, kadınlar üzerinden karşılanabilir. Değişim, dönüşüm ve iyileşmenin ana gücü kadınlar olarak gözüküyor. Siyaseti değiştirecek güç kadınlarda. Araştırma genelinde ortaya çıkan önemli bir nokta, kadın siyasetçiye duyulan güven. Kadınların daha adaletli olduğu, sorunları çözebileceği ve geleceğe dair umudu taşıdığına dair inanç güven üzerinden şekilleniyor. Kadına güven endeksi, özellikle genç seçmenler arasında yüksek düzeyde çıkıyor.
Eşitlik mücadelesini içselleştirmiş, özgürlükçü bir bakış açısıyla sorunlara çözüm bulmayı hedefleyen, ortak yaşam kültürüne katkı sunacak kadın siyasetçiler; umudun da temsilcileri olarak öne çıkacak. Umudu yeniden örgütlemek, güven ve samimiyet üzerinden ilişkiler gerçekleştirmek mümkün. Yeter ki seçimden gelen gücümüzü aday belirleme süreçlerine doğrudan yansıtalım.