Asrın felaketinin 1.yılında Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı’nın hazırladığı “ Mor Merdiven, Afette Kadın Yerel Liderler Projesi” kapsamında Hatay’da gerçekleşen buluşmalarda, yerel kadın liderler ile bir araya geldik. Büyük acılara merhem olmaya çalışan kadınların, yeniden ayağa kalkma ruhunu nasıl ilmek ilmek ördüklerine bir kez daha tanık olduk. Depremin ilk gününden itibaren dayanışma ve örgütlenme ağı kurarak yaşama ve yaşatmaya sarılan bu kadınların arasında, toplumun farklı kesimlerinden gelen kooperatif, meslek örgütü ve stk temsilcileri, aktivistler, esnaflar, muhtar ve aza adayları, belediye başkan ve belediye meclis üyesi adayları vardı.
Çalışmalar boyunca; afetlerden en çok etkilen kesimin kadınlar olduğunu tekrar tekrar ifade edildi ve yaşanılan zorluklar ve bulunan çözümler paylaşıldı.
“Biz her şeyi unuttuk, normal bir eve girmeyi, normal bir yolda yürümeyi, bir çay kahve içmeyi unuttuk” Bazen ne düşünüyorum biliyor musunuz. Keşke ölseydim. Şimdi her gün ölüyorum. Utancımdan mezarlığa gidemiyorum” diyerek yaşadığı duygu halini anlatan, “yakınlarımız gömülüyordu ağlayamadık, kıyamet koptu, savaştan beterdi” diyerek yaşadığı felaketin büyüklüğünü ifade eden kadınlar, aynı zamanda çözümün en önemli gücü olduklarının farkındaydı. Gözyaşları belki de yeni bir umudu yeşertecek yeni bir hayat ağacına can suyu olabilirdi.
“Deprem geçmişimizi yıktı, bugünümüzü yıktı, geleceğimizi yıktı, hayallerimizi yıktı sonra her şeye dört elle sarıldık. Birbirimize sarıldık, hayallerimize sarıldık”, “direndik”,”paylaştık, paylaştıkça büyüdük” diyerek travma sonrası büyüme ve gelişme diye adlandırılan durumun nasıl yaşandığı nasıl harekete geçildiği, paylaşmanın önemi ve bundan sonrası için neler yapılacağı ve çözüm önerileri tartışıldı.
Biliyoruz ki afet dönemlerinde kadınlar ve çocuklar daha çok şiddete uğruyorlar. Sağlık sorunlarını çok daha fazla yaşıyorlar. Ekonomik anlamıyla işlerini kaybederken aile içi sorumlulukları ve toplumsal cinsiyet rollerine bağlı iş bölümünden kaynaklanan iş yükü artışı ile yüz yüze geliyorlar. Kadınlar bu etkiyi yoğun bir şekilde yaşarken aynı zamanda krizlerin çözümünde çok etkin ve dirençliler. Kadınların ve erkeklerin afetlerden farklı şekillerde etkilendikleri açık. Kriz ile başa çıkma yöntemlerinde de farklılıklar var. Bu farklılıkların karar alma mekanizmalarından, afet politikalarının hazırlanma ve uygulama süreçlerine kadar dengeli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Bu yüzden afetlere dirençli kentlerin, dirençli mahallelerin ve dirençli bir toplumun oluşturulmasının temeli bütünlükçü bir bakış açısıyla oluşturulacak toplumsal cinsiyet perspektifinden geçiyor. Sürdürülebilir çevre ve yaşanabilir kentler için kadın liderliğine ihtiyaç olduğu açık. Afet yönetimi ve normalleşme sürecinde etkin katılım sağlayabilecek noktada olan kadınlar, sahip oldukları enerjileri, becerileri, farkındalıkları ve dirençleri ile ile katkılarını daha da büyütecek potansiyeli taşıyorlar. Tam da bu noktada yaklaşan yerel seçimlerde mahalle ve muhtarlıklardan başlayarak eşit temsil ve eşit katılım yolunda daha fazla kadın muhtara, meclis üyesine, belediye başkanına ihtiyaç var.
Hatay’da bazı yerlerde derin bir sessizlik devam ediyor. Sanki deprem olalı bir sene geçmemiş gibi. Antakya’nın üzerindeki toz bulutu daha dağılmamış.
“Koca bir sene geçti bize neler yaşandı diye sorsalar ne diyeceğimi bilemem bildiğim tek gerçek dayanışma için elinden gelen her şeyi yapan ve bize yürekten sarılan insanların varlığı” diyenleri unutmamak ve yanlarında durmaya devam etmek gerekiyor.
Dirençli kentler, direnen, paylaşan, dayanışma içinde olan, üreten insanların omuzlarında yükselirken Hatay’ın ruhu Hatay’a yeniden hayat verecek.
İyiliğe ve iyileşmeye doğru mor merdiven kadınların dirençli adımları ile yükselecek