Ben AB’ci veya ABD’ci hiç olmadım, kendimi bunlardan olmak zorunda da hissetmediğim gibi doğru olan ‘şey’lerininde örnek alına bilineceğini kabul edenlerdenim.
Apartman da veya site de oturan bir ailenin kendi evinde kimseye zarar vermeyip kimseden de zarar görmeden rahat ederek nasıl yaşayabiliyorsa, ulusların da bilimin başka bir alternatif bulana kadarda öyle yaşamasına tarafım.
Ulus üstü devletler icadı(!) Demokrasi havarisi emperyalizmin bir oyunu olduğunu ve bu oyuna da en çok alkışı tutanların liberaller olduğunu sanırım artık yazmamıza bile gerek yok!
Tüm dünya uluslarının kendi sınırları içinde insan hakları dâhilinde, sorunsuz yaşayabileceği ulus devletleri kabul etmeyen Uluslararası sermaye daha fazla tükettirip daha fazla kazanabilecekleri ulus üstü devletler istemektedir.
Liberal vahşi kapitalizmin “ulus devletlerdeki” yeri “ulus üstü devletçikler” deki kadar fazla olmadığından bu uydurmaca suni “ulus üstü devlet birliklerini” dünyaya dayatmaktadır!
Ulus üstü yapılanma kapitalizmin kendine daha fazla yer açma çabasıdır. Sloganı ise “Bizden olana yaşama hakkı tanıyacağım, buna uyum sağlayan bizdendir”!
Bu çağrıya ilk katılanlar ise; Her zamanki gibi sınıf atlama hırsı ile baskın ruhlu bir o kadarda korkak teslimiyetçi naylon solcular ile edilgen ideolojisiz, duraksız, köksüzler olmuştur.
Evet, okyanus ötesi bir yerlerden düğmeye basılmış, bu işareti de kendine görev addedenler Dünyanın birçok ülkesinde vakıf, dernek, cemiyet, kültür kurumu gibi birtakım isimler adı ile lobicilik faaliyetine başlamış olup fütursuzca vahşi kapitalimin isteğini yerine getirme yarışına girmişlerdir.
Bunlar yaptıklarının doğru olduğunu kabullendirmek için etrafa akıl almaz derecede deli gazı pompalarlar, dokunulunca el yakacak olana dokundurturlar.
Kim ne derse desin, tarih yine tekerrür edecektir! Birileri birilerine bir şeyler yaptıracak sonrada ipini çekecektir! Aynen Yıllarca Saddam’ı kullanıp ta kontrolünü kaybedince (kaybettirip) astıkları gibi veya Sırp kasabı Milesoviç’e önce sessiz kalarak (cesaretlendirip) sonra savaş mahkemesinde yargılamak gibi!
Bakınız tarihte çok kişi vardır ki birileri tarafından bir şeyler yaptırılıp sonra cezalandırılmıştır. Örneğin; 24 Ocak kararları uygulansın diye yapılan 12 Eylül darbesine çanak tutan, hatta yollarına gül dökerek “Bir gece ansızın gelebiliriz” şarkılarını slogan yaparak duvarlara yazdıran bir partinin yöneticileri yıllarca 24 Ocak kararlarının yolları örülsün diye birçok malum olayın içinden çıkmadı mı?
Sonra “Biz içeride düşüncemiz iktidarda” diye diye yıllarca cezaevinde kalmadı mı?
Bakınız şu güzel fıkra bize neler anlatıyor;
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asılı bir geyik budu görür.
Açtır ama şüphelenir, kontrol etmeye baslar ve görür ki bu bir tuzak.
Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır.
Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi…
Tilkiye sorar ‘ne yapıyorsun dostum’
Tilki cevap verir ‘hiiiiç yatıyorum’
-Burada bir but var
-Evet var
-Neden yemedin
Tilki sakince cevap verir; Bu gün oruç tutuyorum.
Kurt kendinden emin; Ben yiyeyim o zaman.
Tilki ‘Buyur afiyet olsun’ der.
Kurt buda uzanır uzanmaz bir patlama, ortalık toz duman, kurt yaralı, hareketsiz, 10 metre uzakta, perişan halde kan revan içinde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt; Lan şerefsiz hani oruçtun?
Tilki pişkin pişkin; Biraz önce top patladı duymadın mı? Der!
Evet, durum ortada; bu günlerde çok tehlikeli bir şeyler yapılıyor.
Pastadan en büyük payı almak için birileri yaptıracak birileri yapacak.
Peki, Sonra ne olacak?
Sonra yaptıranlar düğmeye basacak, yapanlar gereği üzere ödüllendirilecek!
30052010