Antalya Büyükşehir'e yeni operasyon. 20 kişi hakkında gözaltı kararı
Hepimiz Evimizden tek başımıza çıkmıştık, Taksim’e geldiğimiz de ise 500 bin kişi olmuştuk!
Demekki tek başına yola çıkmaktan korkmamak gerek.
Yıl 1977 ben 16 yaşındayım, büyüklerimizin deyimiyle yaşım gereği aklım bir karış havada. Sanırım o günlerde bu günlere nazaran daha erken büyüyorduk. Ülkede Milliyetçi Cephe Koalisyon hükümeti var. Başbakan Süleyman Demirel, yardımcıları Necmettin Erbakan, Turhan Feyzioğlu ve Alparslan Türkeş.
Pek hatırlamıyorum ağabeylerimiz söylüyorlardı; Bir önceki 1 Mayıs 1976 İşçi Bayramı gösterisi görkemli geçmiş, bu yılında öyle olacağını sanıyoruz. Aradan geçen süreçte ülkede yaşanan sağcı eylemler ayyuka çıkmış, olaylarının kanlı görüntüsü ülke geneline yayılmaya başlamış, solcular sindirilmeye çalışılıyordu!
1977’nin 1 Mayıs’ını Taksim Meydanında için kutlamak için DİSK görev üstlenmiş.
1 Mayıs öncesi çıkan gazetelerden özellikle sağcı basın mitingde olay çıkacağını ileri sürerek katılımcıları sindirmeye çalışmıştı. Buna karşın işçi, memur, öğrenci ve aydınlarda ortaya çıkan sınıfsal enerji özellikle iktidara karşı birlikteliği sergilemek için önlenemez bir heyecan vardı. Sağcı basının bu tür yayınları mitinge katılımı azaltamamış aksine 500 bini aşkın emekçi alana sığmamış taşmıştı.
Dediğim gibi o yıllarda daha henüz çocukluktan yeni çıkmış gençliğimin başlangıcında 16 yaşındayım, Sempati duymama rağmen bünyesinde olduğum bir örgüt yoktu, kendimce ayırımsız Devrimciydim.
Sabah bir arkadaşımla kendimi Şişhane yokuşunda buldum. Yürüyüş kortejinin toplanıp yürüyüşe geçmesi saatler almıştı. Sekizli onlu sıralar halinde önce kol kola girilmiş, Kortej Taksim’e ulaşıp grup önceden belirlenen yerini aldığında hemen hemen bende dâhil herkesin sesi bağırmaktan kısılmış durumdaydı.
Meydana giren herkes polis tarafından aranmıştı, O güne kadar görülmemiş müthiş bir kalabalık vardı. Konuşma platformunun önündeki dev panodaki işçi resmi şölene muhteşem bir görüntü katıyordu.
Akşamüstü meydan tıklım tıklım dolmuştu ve 500 bini geçkin bir kalabalık var olduğu söyleniyordu. Ancak meydana gelenlerin ardı arkası bir türlü kesilmiyordu. Çoğu meydanın dışında kalmıştı, zaman zaman hep bir ağızdan sloganlar atılıyor Marşlar söyleniyordu.
Görevliler dışarıdan herhangi bir karışmayı engellemeye çalışıyordu. Yinede yol kenarında oluşan halktan korteje alkış ve katılım oluyordu.
Adının Kemal Türkler olduğunu sonradan öğrendiğim DİSK Başkanı konuştuğu sırada birkaç el silah patladı. Hemen peşinden silahla tarama ve insanların kaçışmaları bağırışlar can havliyle ne yaptığını bilmez bir panik ve üst üste yığılmaları bunu izledi.
Meydanda insanlar can havliyle kaçışıp ezilirlerken, paniğe bir de polis panzerleri, sirenler ve panzerlerden tazyikli su sıkmalar katılımcı halkı daha da çaresizleştiriyordu! Katliama bir çatışma ve panik görüntüsü verilmek istendiği her halinden belliydi, Kalabalık bir an evvel dağılmak istiyor, ancak kenar sokaklara kaçış yığılmalara neden oluyordu. Çok sayıda kişi izdihamda ezilmişti.
Kaçış Tarlabaşı istikameti yönünde yoğunlaşmakla birlikte her yöne koşuşturma vardı, Ancak şu anki gibi Tarlabaşı Bulvarı o zamanlar bu kadar geniş olmadığı için insanlar yığınlar halinde sağa sola kaçışıyordu.
Gençliğin ve yaşımız gereği tay gibiyiz. Bir anda kendimi Tepebaşında buldum. Şuan olmuş Tepebaşına nasıl geldiğimi hala hatırlamıyorum. Tepebaşı Taksim meydanının tam aksine çok sakindi. O tarihte evimiz Kocamustafapaşa daydı. Evimize geldiğimde akşamın alaca karanlığı yeni başlamıştı.
Herkes Radyonun televizyonun başında olayları izliyordu. Ne zaman olduğunu dahi hatırlayamadığım kolumdaki küçük yarayı anamın görmemesi için hemen uzun kollu bir gömlek giyip salona geçtiğimde Taksimden gelen biri olarak olayların bu kadar büyük olduğunu bilmiyor birkaç yaralı belki vardır diye tahmin ediyordum.
Olayda 34 ölü 124 yaralı olduğunu söylüyordu televizyon, ben ise şoktaydım. Ölüm olayından sadece 5’i kurşunla olmuş, diğerleri ezilerek canlarını kaybetmişlerdi.
Ertesi gün gazete manşetlerinde ne yazık ki mağdur olması gereken ölen yaralanan tarafta olan solcular suçlanıp yargısız idam edilirken olayın gerçek faillerinden hiç bahsedilmiyordu! Gazete manşetlerinin bazıları çok dikkatliyken bazıları ise, tamamen iftiraya dayalı; yalan, fütursuz ve acımasızdı! Hiçbiri beyaz renodan bahsetmemişti. Bir tanesi dahi dışarıdan ateş edilerek yapılan provokasyona ait tek satır yazmamıştı!
Bayrak: Taksim’de 38 Ölü.
Cumhuriyet: 1 Mayıs Kanlı Bitti: 33 Ölü.
Hürriyet: Mayıs Katliamı: 34 Ölü.
Milliyet: Taksim’de Kanlı Miting: 34 Ölü, Yüzlerce Yaralı.
Politika: 1 Mayıs Töreni Saldırıya Uğradı – 35 kişi öldü, yüzlerce yaralı.
Günaydın: Maocu Vatan Hainleri İşçi Bayramı’nı Kana Buladı: 39 Ölü Var.
Tercüman: Maocular DİSK’in İstanbul’da yaptığı mitingi bastılar 34 Ölü var.
Son Havadis: Taksim savaş alanı gibiydi – Kızıllar Kudurdu.
Yeni Asya: DİSK mitinginde komünistler birbirini yedi, 40 ölü – Taksim’de Savaş.
Yıl 2015 Aradan geçen 37 yıla rağmen 1 Mayıs 1977 katliamının failleri halen bulunamadı, Bulunmayacakta. Sonradan ölen 2 kişiyle beraber 36 kişinin kim vurdu’ya gittiği artık kesin. 124 kişinin yaralanması sadece ölmedikleri için teselli olmalı.
Bu güne kadar ne yapıldı?
Yüzlerce yazı yazıldı, Ama aydınlığa kavuşmadı. Ne Sular İdaresinin çatısından nede İntercontiontal otelinden ateş açan katiller bulunamadı. Herkes beyaz bir Reno’dan açılan ateşi sadece konuştu, işin garibi kimse bu Renoyu bulamadı!
35 yıl önce tam 36 insanoğlu can verdi, 124 kişi yara aldı.
Lakin en kötüsü de demokratik gösteri hakkına korku gölgesi düştü ve “bu ülke topraklarına, korku toplumunun tohumları bugün için, o günlerde” ekildi.
*1 Mayıs 2008, 2015 Tarihleri arasın her 1 Mayıs da yayımlanan “Oradaydım” Başlıklı yazım…