Lider bağımlılığı, ideoloji ve insan faktörü!

Sosyal demokrasi; Emek ile sermaye arasındaki ilişkileri düzenleyen ve her ikisinin birbiriyle barışık olarak yaşamasını sağlayan, ağırlığı emekten yana olan uzlaştırıcı role soyunmuş antiemperyalist olup antikapitalist olmayan siyasal dünya görüşüdür.

Sosyal demokrasinin yüklendiği başka bir görev ise sosyalizme geçişe engel olmak adına baraj kurmasıdır. Lakin Frikiği atacak olan oyuncu Küba’daki gibi Fidel Castro olur üstüne üstlük birde boşluk bulabilirse değil sosyal demokrasi hangi dünya görüşü olursa olsun kaledeki de isterse Evren Paşa olsun bu golü doksandan yemeyecek kaleci yok gibidir.

Diğer bir görüş ise sosyal demokrasi insan haklarına, emeğe, hukuk ve adalete saygılı aydın daha çağdaş burjuvazinin siyasal tercihi olduğu söylemlere de maruz kalmıştır.

Lakin biz Sosyal demokrasiyi değil, Sosyal demokrat partileri, hatta partileri de değil “partilileri” konuşalım dedik!

Ve günümüzde önder kadrolar haricinde sıradan partililerin sosyal demokrasi aşığımı, yoksa parti aşığımı veya lider peşinden gidenler mi olduğuna bakalım dedik!

Sonuç 1973 ile 1980 arasında lidere endeksli, 1983 ile 1992 arsında daha siyasal, 1992’den sonra ise tekrar lider partileri olduğunu düşünür olduk.

Öyleyse ideoloji partisiyim demesine rağmen ideoloji partisi olamamış sosyal demokrat olduğunu iddia eden 3 partimizin de bir an evvel sosyal demokrasi dersi veren okullar kurslar açmasını ve partililerini ideolojik anlamda beslemelerini salık veririz.

***

Bilindiği gibi asırlardır savaş enerji için olmuştur. İlk enerji depoları kölelerdir, ne kadar çok kölen var ise o kadar toprağı işleyecek enerjin var demektir.

Daha sonraları bu enerjinin biçimi değişmiş, Yel değirmeni, su değirmeni olmuş. Teknoloji ilerleyip modernleştikçe su ve rüzgârdan elektrik elde edilmeye başlanmış ve elektrik enerjisine geçilmiştir daha sonraları buna petrol ve türevlerinden elde edilen enerji ile gazda katılmıştır.

Lakin en önemlisi hep insan emeğinden elde edilen enerji olmuştur!

Çünkü yukarıda dediğimiz enerji türevlerini elde etmek için insan beyninin ürettiği bilgi birikimine ihtiyaç duyulmuştur. Büyük firmalar daha da gelişmek için ARGE servisleri kurmuş bunun içinde oldukça önemsenecek bütçelere ayırmıştır.

***

Bir düşünür demiş ki; Küçük beyinler kişileri konuşur, orta beyinler olayları, büyük beyinlerse fikirleri tartışır.

Ben bunun tam tersini falan söylemiyorum, bazılarının sinsice ve de kurnazca unutturmaya çalıştığı bir şeyi hatırlatmaya ve katkıda bulunmaya çalışacağım.

Evet, Küçük beyinler kişileri konuşur, orta beyinler olayları, büyük beyinlerse fikirleri tartışır. “Daha büyük beyinlerse her üçünü birbiriyle ilişkilendirip tartışılmasını sağlar” diyorum.

Özellikle sözünün eri olmayan ve çok tartışılan siyaset adamlarının çok sık kullandığı tanımlayıcı bir terim haline gelen bu sözdeki “küçük beyinler” tanımlamasına maruz kalmak istemeyen bir takım yarım entelektüel tatlı su balıkları tartışmayı kendilerinden uzak tutmak için bu deyimi çok sık tekrarlarlar.

Lakin her şeyin öz kaynağı insan olduğuna göre insan faktörünü “tartışmamak” havanda su dövmekten öteye gitmeyecektir. Biz diyoruz ki sebep ve sonuç ilişkilerinde, sonuca sağlam ve doğru temellerde ulaşmak için bir dünya atasözü haline gelen deyim değişmeli ve şöyle olmalıdır; “Küçük beyinler kişileri konuşur, orta beyinler olayları, büyük beyinlerse fikirleri tartışır daha büyük beyinlerse tümünü bir arada tartışan olmalıdır”

Bugün önce başlığı sonra yazımı yazdım, fakat başlıkla yazı bir türlü örtüşmedi başlıkta çok hoşuma gitti kıyamadım değiştirmeye böyle kalsın istedim.

Günün sözü; Küçük insanlar kişileri, Büyük insanlar fikirleri savunurlar.

29122010