Antalya Büyükşehir'e yeni operasyon. 20 kişi hakkında gözaltı kararı
Ekşi sözlüğün bir entry’si koltuk için şöyle demiş; Dünyanın en sapık eşyası ve biz de onu her gün kullanıyoruz farkında olmadan hep kucağa geliyoruz.
Toplumsal itibar, ticari getirim olarak dikkat çekmenin ölçütü olmuş koltuk, elit kesime eşrafa dâhil olmak olarak algılayan saplantılı bir tutum içinde olanların kalesidir bu koltuk.
Bu koltuk sevdalılarının bazıları maskara olmuştur, lakin hiçte umursamazlar. Hemen her dönem seçim listelerinin tepesinde görür, duvarlara ve dükkân camekânlarındaki resimlerine komik hale gelen serüvenlerine kıskıs gülerek bakarız.
Seçilirler ya da seçilemezler ama ne zaman seçim lafı geçse toplumdaki baskınlıklarını pekiştirmek için tüm insani değerlerden sıyrılarak yüzsüzlüğü takınıp olanca güçle koltuğa asılırlar.
Sanki bu dünyaya kendilerini yalan, dolan, entrikayla seçtirmek için gelmişler! Üstelik kendilerini toplumun en akıllı, en becerikli, en ayrıcalıklı, en imtiyazlıları olarak görürler.
Bulundukları partiye göre; en iyi sağcı veya en hızlı solcu kendileridir.
Başkalarının da seçilebilecekleri, bu koltukların kalıcı oturanların gidici olduğunu pek düşünmezler.
Bir sefer koltuğa oturup ta mühürü eline aldı mı başkasına hayat hakkı tanımazlar.
Toplum yönetiminin işleyişini bilmediklerinden bozuk plak misali “ah yine yeşillendi fındık dalları” türküsünün nakaratında takılıp kalırlar.
Bilge insandan ve öğrenmekten korkarlar, üzerlerinde cahil cesareti vardır menfaatlerine gelebilecek her hangi bir eksilmeye karşı hırçınlaşıp saldırganlaşırlar.
Gerektiğinde karşısındakini yıldırmak için mesaj vermek adına mafya usulü topuk masajı bile yaptırırlar. Asla çıkarlarından geri adım atmazlar.
Her daim vede sürekli “baş” olmak gibi bir sevdaları vardır.
Bu “baş”lık ne olursa olsun yeter ki bir şeye “baş” olsunlar bu “baş”lık onlara yeterde artar bile.
Baş olamadıklarında başyardımcılığına tav, oda olmazsa yardımcının yardımcılığına(Tavşanın suyunun suyu) fit olurlar. Olduklarında ise yedi düvele davulcu çıkartırlar(eskiden böyleymiş, şimdilerde Facebook, Twitter bu işi görüyor)
Evet, “baş” olmanın manası; Topluma önderlik etmek, toplumun geleceğini yaşam tarzını belirleyen kararlar almak ve uygulamak. Bu görüntü fedakârları zamanlarının önemli bir kısmını bu sevdaya harcarlar.
Aslında onların baş olmak diye kafalarının arka kısmındaki doksan dokuz kilitli gizli bölmelerde sakladıkları beklenti başkadır. “Soylular kategorisine dâhil olarak ayak oyunlarıyla para sahibi olmak istemektedirler.”
Baş olmak öncelikle namus, sonra bilgi birikim ister, o bilgiyi kullanırken dürüstlük ister, sadakat ister, liyakat ister. Bütün bunların üstüne bir de halkın istemesi gereklidir.
Başın uzantısı olmak ise her an başı yarmak için ihanet kültürü ister (sendemi Brütüs), entrika, kurnazlık, fitne fesat ister, karıştırıcılık, gammazcılık ister.
Son yıllarda her suyun gözesini tutan köyden kenti yönetmeye kalkan bu kasaba zihniyetli kent yönetme heveslisi feodal delege baronu anlayışı, birkaç nesli telef etti maalesef.
Çünkü bu delege baronları baş olmak adına siyasete giden yolları tıkadılar.
Bir başka yorum ise kent yönetmek için kentli olmak gerekliliğini kabul etmeden baş olmaya kalktılar.
Sürekli hırsları ve hırsızlıkları başlarına bela oldu. Lakin onlar suçu, kendilerinde değil halkta ardılar ve o belayı başa getirip bedelini de topluma ödettiler.
Biz kimleri gördük bu siyaset meydanında halktan gelen teklifi zorla kabul eden, talepkar olmadılar hiç heveslenmedikleri halde, görevleri koltukları ayaklarına geldi. Bu insanların arabaları, evleri, eşler, yaşam tarzları değişmedi. Nereye gittilerse oraya onur götürdüler.
Ancak bunun karşılığı öylelerini de gördük ki, hayatlarını boş ve beleş işlere harcayıp sonunda koca ömrü heder ettiler. Çok para kazandılar lakin maksatlarına da ulaşamadılar, namusuyla yapacak olanları da engellediler.
Devşirme her devrin adamlarının siyasi anlayışı olarak hangi şehir, hangi ilçe denilirse denilsin bir ekibin delege ağırlığı öne çıkıyor. Yine aynı ekip mensubu olanlar ihaleler alıp zengin oluyor.
İktidar oldukları dönemde o belediyeden sağlanan imkânları bunlar kapıyor, Belediye başkanının atanmasını bunlar yaptırıyor, meclis üyeleri onlar yazıyor.
Bu delege baronlarının adamları ya meclise aday oluyorlar ya başkanlığa ya da Milletvekilliğine. Adaylık süresince ise en ulvi değerleri kullanmaktan geri durmuyorlar.
Siyasetçi olmak, siyasette lider olmak, baş başkan olmak, sivil toplumu temsil etmek, karar alıp tasarrufta bulunmak, konum itibariyle her insan tarafından talep edilebilinecek en doğal istektir. Lakin bu isteğimizi gerçekleştireceğiz diye tek ayaküstü kırk yalana, olmayacak vaatler vermeye hiç kimsenin hakkı yok.
Dün cahildi bu baş veya uzantıları. Bugün yerlerini çocuklarına bıraktılar. Bu çocukların çeşitli üniversitelerden rengârenk diplomaları var. Lakin onlara yol öğreten ustaları ‘ataları olduğu için’ bu işi artık diplomalı yapıyorlar. Neden olsa armut dibine düşermiş!
21012011