Karayalçın’ı zor günler bekliyor

Malumunuz, bu parti 2010 yılından sonraki süreçte; Beykoz konakları aracılığıyla ‘DSP’liler ve yerli CHP’liler’ arasında öz evlat üvey evlat meselesi yaşandı.

Daha sonra; Sarıgül’ün ‘TDH’lılarıyla yerli CHP’liler’ arasında sorunlar devam etti. TDH’lılar çeşitli yerlerde ön sıralardan belediye meclis üyesi olurken yerli CHP’liler ağızları bir karış açık TDH’lıların arkalarından bakakaldılar!

Şimdilerde ise Karayalçın’ı kullanmak isteyenler aracılığıyla eski SHP’liler ile yerli CHP’lilerin arası ısıtılıyor!

Evet, bir süre önce Milletvekili adayı olmak için CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, görevinden istifa etti. Yerine görevden kaçmayacağı bilinen eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın getirildi. Ancak Karayalçın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “İlin çok borcu varmış. Ben eğer göreve geleceksem partiyi sıfır kilometre isterim” dediği ve bunun üzerine Kemal Bey şu yanıtı verdiği öne sürülüyor “borç 9 milyon lira, 7 milyonu Mustafa’nın 2’sini biz vereceğiz.” (Mustafa diye; Mustafa Sarıgül’den bahsediliyor) Mustafa ise ‘basından izlediğimiz kadarıyla’ borcu kabul etmiyor!

Asıl sorun şimdi başlıyor.

Bu borcu Karayalçın nasıl ödeyecek?

Veya Karayalçın bu görevi kabul ettiğine göre borcu ödemeyi taahhüt eden biri veya birileri mi var?

Karayalçın’a ‘görevi kabul et, biz hallederiz’ diyen birileri varsa, kim bunlar?

Şeytanın avukatlığına soyunalım ve durumun böyle olduğunu kabul edelim. Yani ‘borcu kabul eden veya edenler var’ diyelim.

Peki, bu kadar yüksek meblağlı borcu kim kabul edebilir?

Tabii ki oldukça varlıklı biri veya birileri!

Bu varlıklı kişi veya kişiler kim olabilir?

Kendine veya uhdesinde bir adamına 100 de 100 Milletvekilliği talebi olan biri olabilir mi?

Neden olmasın.

Peki, İstanbul da Milletvekili olmak isteyen hangi varlıklı kişi bu kadar borcu üstlenebilir?

Elbette acelesi olan siyasette etkin zengin, belkide biran evvel dokunulmazlık zırhına bürünmek isteyen biri!

İşte durum bu kadar basit.

İstanbul il yönetim kuruluna bakarsınız, o kurulda “kim kim’e ne kadar yakın?”

Bu kişilerin hangi bağlantıları var?

Kim kimin yanında çalışmış ya da çalışıyor?

Sadece ve sadece azıcık beyin jimnastiği ile bu işin altında neler bulunur neler(!)

Peki, bundan sonra ne olacak?

Çok basit.

Bu şahıslar şayet ki olursa; ön seçime girmeyecek, giremeyecek. Atama olma ihtimalleri oldukça yüksek. Ancak ilk on kişi içine girmeleri konusunda Ankara temkinli davranacaktır veya davranabilir. Büyük ihtimalle ilk on dışında kendilerine yer bulacaklar.

Seçilirler mi?

Hiç sanmıyorum!

Çünkü CHP şuan ki durumda 2. ve 3. Bölgede 10 Milletvekilinin üzerine çıkamaz. Ancak partide olmayan barış sağlanabilirse ki bizce çok zor bir durum, sadece yelkenler umut yerine havayla doldurularak seçime girilecek ve rakibin düşüşünden medet umulacaktır.

Varsayalım ki her şey adamımızın istediği gibi oldu ve milletvekili olarak dokunulmazlık zırhına büründü ve Ankara’nın yolunu tuttu.

Bize de “Allah yolunu açık etsin, dokunulmazlık zırhı hayırlı uğurlu olsun” demek düşüyor(!)

Pek, bundan sonra ne olur?

Çok düşünmeye gerek yok. En iyimser ihtimalle Tuncay Özkan’ın “Biz kaç kişiyiz platformuyla, yerli CHP’liler” arasında suni bir kavga çıkartılır.

Bulanık suda balık avlamayı seven birileri tabanda yapılan kavgadan faydalanarak kendi hükümranlığını Söğütözü’ndeki binanın üst katlarına, en azından 8. veya 9. Katlara taşıyarak Genel Başkan yardımcısı odalarından birini kapar ve değişik bir film başlar, CHP üyeleri o filmi izlerken daha sonra gösterime girecek olan başka filmlerin senaryoları yazılmaya başlar(!)

Peki, bu senaryoda Karayalçın rol alır mı?

Bu durumda olası her şeyi söyledik, lakin Karayalçın’ı bu filme dahil etmek hiçte kolay değil!

twitter