Basit yalanlardan fantastik dünya hayalleri…

Ben sosyoloji yada psikoloji okumadım, sosyolog, psikolog veya psikiyatrist değilim.

Bu ülke aydınları ne kadar okuyorsa bende o kadar okuyup öğrenmeye çalışanlardanım.

Çift kişilikli denilen bu tipler gerçekten çift kişilikli midir, yoksa bin bir surat mıdırlar, bakalım araştıralım dedik ve daldık en büyük ansiklopedi Google’un derin dehlizlerine!

Nede derinmiş nede bitmezmiş bu meret.

Biz kıssadan hisse çıkartacak kadar bilgi topladık. Bakalım beğenecek misiniz?

“Bunlara ruh biliminde Mitomani diyorlarmış. Bir nevi hastalık olduğundan bunları sanırım mazur görmeli, bazen sınırları zorlasalar bile kızmamalı.

Şu sendikanın başkanıydım, şu derneğin kurucusuyum demesi onun için gayet normaldir! Aklınıza gelen her türden popüler özelliklede sisteme hizmet eden STK’lara muhakkak yalanda olsa üyedir. “Mitomani hastası yalanlar söyleyip bu sözlerine kendiside inanır. Ayrıca kendisini olduğundan büyük ve önemli biri gibi gösterir” miş.

Mitomanili hasta yalan söylemenin boyutunu ne kadar arttırabilir dersiniz?

Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterize oluyormuş.

İşte bu noktada sağlıklı bireyin mantığı cidden duruyor. Basit yalanlardan fantastik dünya hayallerine kadar uzanabilen bir yelpaze olabiliyormuş.

Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi, bunu başarabilmek adına olayları inanılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlarmış. Hiç olmadık bir zamanda ölümcül bir hastalık uydurup şu kadar ömrüm kaldı diye insanların ilgisini çeker zamanla kendi yarattığı yalan hastalığına kendi inanmaya başlarmış. Birkaç gün ortadan kaybolur sonra bir kaç haftada zor gidilip gelinen bir yere gitmiş gibi yaparlarmış, Örneğin; geçenlerde Amerika’daydım diyerek lafa başlamak gibi.

Mitomaniye yakalanmış kişi ile yaşamak zormuş. Sürekli ve nedensiz üstelik aşikâr yalanlarına inanmamanız onu üzüntüye, isyana sevk edermiş!

Zaten uzunca bir süre sonra istemeden de olsa sizde ona inanır hatta yalanlarına katılırmışsınız.

Evlilik hayatları yalan üzerine kurulu olurmuş. Çoğu zaman eşlerinin de yalan söylemeye başladığı görülür, Zaten o uyum süreci olmadan bu hastalarla birliktelik imkânsız olduğundan yalan söylemeyi öğrenemeyen eş hastayla boşanma aşamasına gelirmiş. Fakat bu eşler arası korkunç yaralamalı hatta ölüme varan olayların olduğu polis kayıtlarına geçmiş.

Yarış atı yaptıkları çocuklarının başarısı sanki kendi başarısıymış gibi damarlarına işler, onlardan bahsederken yalan üstüne yalan söyler şişirdikçe şişirirlermiş.

İyi ebeveyn, başarılı yönetici rolünde görünür olup, aslında gayri ahlaki ilişkilerinin yoğunluğu muhtemeldir!

Bu tip hastaların yetiştirdiği çocuklarda yalan söyleyerek büyümeye alışabilirlermiş.

Kandırmak yalan söylemek aptal yerine koymak yalan söylemenin görsel olarak masumlaştırılmış hali gibi söylemlerle yalanın niceliği ve yalancının niteliği sevimlileştirilmeye çalışırlarmış.

Kandırmak kolay bir durum değildir, akıl ister, zekâ ister, yalanın açığa çıkmamasını sağlamak ister.
Yalancılar kandırdım sanırlar karşısındakini, aslında gerçekten birini kandırmışlardır lakin kandırdıkları kişiyle kendi nüfus kâğıdındaki isimler aynıdır, hatta kandıranda kandırılanda bizatihi kendisidir…

Duygusal anlamda ise bir insanı asla güzel sözlerle kandıramazsınız. Sadece kandırdığınızı zannedersiniz.
İnsan karşısındakini gerçekten seviyorsa; ona inanmak ister, kendisini tamamen ona teslim eder. Kırılır, üzülür, hırpalanır ama bir tatlı söze, bir güzel bakışa hepsini unutur. Daha doğrusu unutmak ister. Kırgınlıklarını, yaralarını o güzel sözlerle kapatmak ister. Siz kandırdığınızı sanırken aslında o, yaptığınız hatalarını unutmak istediği için kanmış gibi yapar. Meselenin özü aslolan ise kendinizi kandırmış olursunuz bu durumda…

Günün sözü; Abraham lincolnaa “Herkesi bir kere kandırabilirsiniz, birini her zaman kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandırmazsınız” Abraham Lincoln…

*09022012