Antalya Büyükşehir'e yeni operasyon. 20 kişi hakkında gözaltı kararı
Yazı başlığına bakınca ‘bu da ne, yeni bir partimi kuruluyor’ diye düşünmeyin; zaten böyle bir parti var.
Yoktan var oluşu nedeniyle 22 Temmuz seçim galipleri içinde sayabileceğimiz MHP, kafasında ne planlarının olduğunun ilk sinyallerini Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutumuyla kamuoyuna yansıtmış oldu. İlk günden gösterdiği tavır her zamanki gibi devlet imkânlarından ‘bana da bana da’ demekten başka bir şey değil de nedir…
Evet, MHP Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir pekiştiren olarak iyi ve zamanında kullanmış ve bunun mahsullerini de çok yakında devlet dairelerindeki kadrolaşmada alacaktır, bunu kısa zaman sonra mutlaka göreceğiz.
Siyasal varlık zeminini 12 Eylül öncesi Komünist Devrimci ve Alevi avcılığı ile pekiştirenler kendilerini yeni siyasal av olarak Kürt sorunuyla özdeşleştireceklerdir. Görünürde ise hükümet eleştirisiyle oyalanıp iktidarın sunacağı devletin olanaklarından yararlanmaya çalışan pazarlıkçı bir cambaz siyaset olacaktır. Elbette sokak gücünü canlı tutabilmek için inisiyatif dizginlerinin ellerinde olduğu militarist bir kışkırtıcılığı da vatan millet bayrak ezan söylemleriyle de heybelerinde bulunduracaklardır.
Son ve canlı örneği her ne kadar asık suratlı da olsa ki bence siyasal bir formaliteden ibaret, MHP’nin ve Bahçelinin Söğüt tavrı bunun belirtisidir. Seçim meydanlarında bol keseden sallanan urganlar bu kez milliyetçi muhafazakâr MHP’liler tarafından sanırım ilk kurultayda bahçeliye iade edilecektir hatta; bu tavır Bahçeli’nin siyasal hayatının genel başkan olarak beklide son seçimi olacaktır ve bu teslimiyetçi silik politika şayet devam ederse ki, edeceğe benzer, işte o zaman MHP seçmeninden alacağı tepki aynı 3 Kasım 2002 seçimleri gibi baraj altında kalmak olacaktır.
MHP kadrolarıyla MHP seçmeninin arasında oldukça büyük fark vardır. Seçmen vatan millet bayrak ezan diyendir, hatta buna bir örnek vermek gerekirse; MHP’li ve İşçi Partililerin Kıbrıs meselesi ile simgesel olarak da olsa ortak Kızıl Elma koalisyonu tavırlarını, ayrıca Cumhuriyet mitinglerindeki tavırlarını gösterebiliriz. Fakat partili kadrolarının ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrıyla ne beklediği ortaya çıkmıştır. Bu beklenti altın yumurtlayan iktidardan faydalanmaktan başka bir şey değil de nedir… Hatta daha eskilere gidelim; DSP, ANAP MHP hükümet ortaklığındaki tutum ve davranışları, son dakikada olmayacak bir yerde erken seçime gidilmesindeki ısrarcılığı ile kendi partisinin ve yukarda saydığımız diğer iki partinin de baraja takılıp parlamentoya girememesinin altında da bu öngörüsüz ve basiretsiz siyaset anlayışı veya anında kazanım, anlık ihtiyaç giderme, daha doğrusu kırk yıllık bir partiden beklenilmeyecek acemilik değil mi; yoksa ince bir kurnazlık mı?
Bundan alınması gereken ders sanırım her iki partinin de menşei hemen hemen aynı… “1980 öncesi MC hükümetleri” olmasından. Daha doğrusu menşei aynı olmakla beraber. hedef ve istikametlerinin de aynı olmasından kaynaklı, her iki partide vatan-millet-bayrak- ezan diyen bir geleneğin gelmek istediği zemin olan pragmatist, fırsatçı, kaygan bir zeminde, istediğini oynayan, dediğini yutan, hedef ve ideolojisi olmayan, bugün dediğini yarın unutan, basit Amerikanist, popülist politikalar üreterek, anlık yaşayan, bugün bulduğunu bugün yiyen, kileri olmayan, buzdolabı tamtakır, gelecek kaygısı yaşayan halkın anlık ihtiyaçlarını poşetlerle geçiştiren politikalarla ayakta kalmaya çalışan, birbirinin aynı gri renkte birleşik iki parti.
Farklılıkları sadece birindeki akademisyen uzman kadrolar, bir diğerinden’ diğerindeki militan kadrolardan öbüründen biraz daha fazla olması değilmi?
Bakalım ileride daha neler göreceğiz.
Yazının başlığındaki AKMHP sanırım şimdi daha iyi anlaşılmıştır.
Not: 30-10-2007 Tarihli yazımızda 'Bakalım ileride daha neler göreceğiz' demişiz. İşte bugünkü durum, yani AKMHP. Biz bu ismi 8 yıl evvel birkaç yazımızda kullanmışız.