Kılıçdaroğlu yapılmayanı yapmak zorunda

Referandum sürecince iki kez gündeme dair yazdım. Sustum acıtmamak için. Sustum oyunbozan olmamak için. Sustum üyenin ve seçmenin bu duruma karşı kendiliğinden gelişen direnişine köstek olmamak için. Sustum her zamanki gibi köşe başlarını tutmuş delege ağalarının “fırsat bu fırsattır” deyip saldırılarına fırsat vermemek için…

Şimdi konuşma zamanı!

Şimdi emek hırsızlarından hesap sorma zamanı.

CHP referandum boyunca yapması gerekenden az, beklenenden çok fazla iş yapmıştır.

Beklenen, yapması gereken; her zamankinden daha çok performans alması için ‘profesyonel destek’ alarak yaptığının en az birkaç katını yapmasıydı. Lakin, yapmadı yapamadı!

CHP profesyonel destek almaktan korktu.

CHP’nin birkaç kurmayı haricinde çok büyük bir bölümü halen kendi koltuğunun derdinde olduğunu gösterdi.

Kemal Kılıçdaroğlu: Genel Başkanın performansı iyiydi. Ancak sadece iyiydi, bir lider mükemmeliyetinden oldukça uzaktı! Danışmanlar ile ancak bu kadar olabilirdi, oda bu kadar oldu. Lakin Kılıçdaroğlu’nun kendi özel yeteneğini de unutmamak gerek. Kılıçdaroğlu ‘HAYIR’ cephesini bir arada tutmakta oldukça özverili davrandı. HDP ile MHP ve Saadet tabanını aynı cephede tutmak her babayiğidin harcı değil. Sanırım bu yetenek Kılıçdaroğlu’na özgü kişisel sabır ve hoşgörüden kaynaklı olsa gerek(!)

Deniz Baykal: yaşından beklenilenin dışına çıktı, sanki daha da gençleşmişti. Nerde ne yapacağını çok iyi bilen toplantılarında çıt çıkmayan pür dikkat dinlenilen liderliğinden bir milim dahi eksilmemişti. Baykal, on numara bir kampanya yürüttü.(Bir hatırlatma; hayatım boyunca Anti-Baykal’cı olduğumu herkes bilsin)

Muharrem İnce: İnce’nin Avcılar ve Silivri etkinliklerini izledim. Kitleyi ne zaman coşturacak, ne zaman susturacak bu konuda yaptığı latifelerle oldukça başarılıydı.

Gürsel Tekin: kitlelerini coşturmaktan çok ikili ilişkiler ile ön plana çıkıyordu. İlişkilerine hâkim olması güven veriyordu.

Umut Oran: Oran, gönüllü çalışan, genel merkez tarafından çalışmaları mail yoluyla basınla paylaşılmayan, buna rağmen 37 bin km yol yaparak, basına kendi yaptıklarıyla konu ve haber olan adı gibi geleceğe umut veren bir çalışma yaptı.

Bunun yanı sıra; Çetin Osman Budak Antalya da, Seyit Torun Ordu da, Gaye Usluer Eskişehir de, Fatma Kaplan Hürriyet ile Tahsin Tarhan Kocaeli’nde, Candan Yüceer Tekirdağ da, İbrahim Özdiş Adana da Kazım Arslan Denizli de, Burcu Köksal Afyon da köy köy, Ömer Fethi Gürer Niğde de, Nihat Matkap Hatay da, Yasemin Cankurtaran İstanbul da, Yıldırım Kaya kendisine verilen bölgelerde oldukça iyi performans gösterdiler.

Genel olarak baktığımız da Milletvekillerinin çalışması ‘birkaç istisna’ dışında oldukça iyiydi. Lakin bazı örgütler sanki bir üst yönetimlerini sekteye uğratmak için bir iki merkezi alana çadır açıp, kermes yapıyormuş gibi broşürlerinin kendilerinden alınmasını beklediler. Neyse örgütleri fazla hırpalamayalım beyin takımına bakalım…

Şuanda kimine göre çok başarılı olan CHP, ayağına kadar gelen kısmeti “ne yapalım hile yaptılar, 2019 da görüşürüz” mantığıyla teperse ülkenin anahtarını verir.

Etkin muhalefet ise; ne yazık ki Kılıçdaroğlu ile yapılamaz. Kılıçdaroğlu’nu CHP’ye artık danışman yaparak ya da emekli edilerek bir şekilde kurtulmak lazım.

Daha evvelki yazılarımda da Kılıçdaroğlu’nun ‘bu işi yapamadığını’ ancak ‘namusuna dürüstlüğüne’ ise kimsenin söz söyleyemeyeceğini defaten yazmıştım. Artık aynı kanıda değilim. Kılıçdaroğlu dürüst ise; partiyi PM/MYK ile mi yoksa üç beş danışmanla mı yönetiyor, kendisi karar versin, ona göre de tavrını alsın.

Biz iddia ediyoruz. CHP’de PM/MYK son zamanda artık formalite haline geldi. Kılıçdaroğlu, kurultayda PM’ye giremeyen kendine sadık olanları danışman yaparak onlar ile bu partiyi yönetiyor.

Kılıçdaroğlu, MYK’yı ise silah olarak kullanıyor. MYK’da biraz sesi çıkan varsa; ona ters bakarak, “bak MYK’yı değiştir senide dışlarım” sinyali verirken, PM’de üyelerini ise, sık sık MYK değişimi yaparak “sabredin bir gün size de sıra gelecek” umudu vererek bu partiyi “fakirin ekmeği umut, ye memedim ye” mantığıyla yönetiyor…

CHP, profesyonel danışmanlık haricinde danışmanlık hizmeti almamalı.

PM’ye giren kişilere belki farklı görevler verile bilinir, ancak PM’ye girmeyen insanları danışman yaparak hem kurultay üyelerinin iradeleri dışlanıyor, hem de çok lakayt “siz isteseniz de istemeseniz de bunlar benim korumam altında” sinyali verilerek, delegelere “size de sıra gelebilir” diye ağızlarına bir parmak bal çalınıyor.

Sahi ya, seçimde yapılan hileler ile parti yönetilirken yapılan taktiklerin birbirinden ne farkı var?

Parti dışında HDP’ye MHP muhaliflerine ve diğerlerine verilen orta yol güveni devam ederken, CHP tez elden çok acil bir tüzük kurultayı ile yüzünü tamamen emeğe sola dönerse ve  buna uygun bir lider bulursa, inanın başarı çok uzak değil…