Türkiye’de sosyal demokratlar iktidar olabilir mi?

Kapitalist sistem içinde sosyal demokratların iktidar şansı az da olsa bulunmaktadır, ancak bu şansın niteliği ve etkisi zamanla değişmiştir. Sosyal demokrasi, esasen kapitalizmi reddetmek yerine onu ıslah etmeyi ve sosyal adalet ile refahı kapitalist çerçevede sağlamayı amaçlar.

Sosyal Demokratların İktidar Şansı ve Rolü

​Sosyal demokrat partiler, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da birçok ülkede (örneğin İskandinav ülkeleri, Almanya, İngiltere) uzun süreler iktidarda kalmış veya koalisyonların güçlü ortağı olmuşlardır.

​Bu dönemde uygulanan Sosyal Devlet (Refah Devleti) politikaları ile kapitalizmin yol açtığı eşitsizlikler ve güvencesizlikler azaltılmıştır. Sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve sosyal konut gibi alanlarda önemli toplumsal kazanımlar sağlanmıştır. Bu, Keynesyen iktisadın altın çağı olarak da adlandırılır.

Kapitalizmle İlişki

​Sosyal demokrat partiler, kapitalist siyaset yapısının yerleşik güçlerinden biri haline gelmiştir. Antiemperyalist olmasına rağmen antikapitalist değildir. Onların temel amacı, kapitalizmin ilerlemesini tamamen durdurmak değil, onu farklı yollarla (düzenleme, vergilendirme, sosyal harcamalar) sürdürülebilir ve daha adil kılmaktır.

​Bu durum, sosyal demokratları, düzenin korunmasını savunan muhafazakar ve liberal partilerle birlikte, kapitalist sistemin iki tarafını temsil eden aktörler konumuna getirmiştir.

Güncel Zorluklar

​Küreselleşme, finansallaşma ve neoliberal politikaların yükselişi, sosyal demokratların geleneksel Refah Devleti modelini finanse etme ve sürdürme yeteneğini zorlamıştır. Sermayenin uluslararası hareketliliği, yüksek vergi oranlarını ve güçlü sendikaları sürdürmeyi zorlaştırmıştır.

​Geleneksel işçi sınıfının dönüşümü ve yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkması, sosyal demokratların tabanını ve siyasi söylemlerini yeniden şekillendirme ihtiyacını doğurmuştur.

İktidar Potansiyeli

​Sosyal demokratların kapitalist sistem içinde iktidar şansı, büyük ölçüde şunlara bağlıdır:

​Ekonomik Krizlerden doğan fırsatlar: Kapitalizmin yarattığı ekonomik krizler, eşitsizlikler ve güvencesizlikler arttıkça, sosyal adaleti ve kamusal hizmetleri savunan sosyal demokrat politikalara olan talep artabilir.

​Siyasi Revizyon: Partilerin, günümüzün ekonomik ve sosyal gerçeklerine uygun, iklim krizi, dijitalleşme ve gelir adaletsizliği gibi yeni sorunlara çözüm üreten revize edilmiş ve çekici programlar sunabilmesi.

​Seçmen Tabanı: Geleneksel işçi sınıfının yanı sıra, yeni orta sınıfları, gençleri ve kentsel eğitimli kesimleri kapsayan geniş bir koalisyon kurabilme yeteneği.

​Sonuç olarak, sosyal demokratlar kapitalist sistemde iktidara gelme şansına azda olsa sahiptir, ancak iktidar süreleri daha çok kapitalizmin kriz süreçlerini atlatma (reformist) ve yeniden dağıtımcı bir rol üstlenmeyle sınırlıdır. Türkiye’de koalisyon ortağı olarak çeşitli dönemlerde hükümet kurmuştur.

CHP’nin asli görevi 60 darbesinden sonra AYM ve farklı devlet kurumları ile iktidar partilerini kontrol altında tutmak olarak değerlendirilebilinir! CHP devleti kuran parti olarak asıl refleksi devleti korumaktır. Bunun içinde hükümet olmak diye aslında çokta bir derdi yoktur. CHP’ye rol biçenler devlet aklıdır. Bu akıl CHP’ye "yerelde kazan, kendi varlığını yaşat, merkezi iktidara uzanma!" diye bir rol biçiyorlar. Yerelde iktidar olmak ise kentleşmek için gerekli olan tüm kaynakları elinde bulundurmaktır. Bu ülkede Bakan olacağınıza Büyükşehir Belediye başkanı olun oda olmazsa bir ilin belediye başkanı olun padişah gibi rolünüz ve itibarınız olur.

Devlet geleneğini okuyabilen CHP’li siyasetçiler bu durumu çok iyi bildikleri için merkezi iktidarla ilgili pek gerçekçi atılımlar atmayıp sadece söylemde kalırlar. Kriz anlarında sosyal demokratlara doğan ihtiyaçtan dolayı kısa bir sürede olsa hükümet ortağı olurlar. Bu ortaklık kendi başarılarından çok sağ iktidarların ülkeyi soktukları ekonomik kriz sonrası tercihlerden dolayıdır.

Sosyal demokrat partiler malumunuz halkın faydasına olan projeler üretirler; bunları şöyle sıralayabiliriz, işçi direniş ve grevlerini desteklemek, kooperatifler kurulmasını teşvik etmek, öğrenci yurtlarını yaygınlaştırmak, çiftçiyi sübvanse etmek, kiracıları kollamak, eğitimde fırsat eşitliği yaratmak vs vs… Bunlar kapitalistlerin işine gelmediği için sağcı iktidarları desteklerler. Bunun sonucu Sosyal demokratlara tek bir yol kalıyor sağcı hükümetlerin krize girmesini bekleyip o fırsatı da çok iyi değerlendirmek!

CHP’nin iktidarda olduğu başlıca dönemler:

Tek parti dönemi (1923-1946)

1923 – 1950 arasında CHP, Türkiye’nin tek legal partisi olarak kesintisiz iktidarda kaldı.

(1946’ya kadar çok partili hayat yoktu, 1950’de Demokrat Parti seçimleri kazanınca iktidarı devretti.)

Çok partili dönemde CHP’nin iktidar olduğu yıllar:

1961-1965

1961 seçimlerinden sonra koalisyon hükümetleri:

CHP + AP koalisyonu (İsmet İnönü başbakan)

1965-1969 (kısmen)

1965 seçimlerini AP tek başına kazandı ama CHP muhalefetteydi. Ancak çok kısa süreli bazı geçici hükümetlerde yer aldı.

1971-1979 (Bülent Ecevit dönemleri)

1974 – CHP-MSP koalisyon hükümeti (Ecevit başbakan)

1975-1977 – I. Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde muhalefetteydi

1977 – CHP azınlık hükümeti (kısa süreli)

1978-1979 – CHP hükümeti (Ecevit başbakan, dışarıdan destekle)

1999-2002 (DSP-MHP-ANAP koalisyonu)

1999 seçimlerinden sonra kurulan 57. Hükümet (DSP lideri Bülent Ecevit başbakan).

Teknik olarak DSP (Demokratik Sol Parti) hükümeti olsa da DSP, CHP’nin sol kanadından kopan bir parti olarak görülür ve Ecevit CHP kökenlidir. Ancak resmî olarak CHP değil DSP’dir.

2002’den günümüze (2025 itibarıyla)

CHP, 2002’den beri tek başına veya koalisyon ortağı olarak hiçbir zaman hükümet olamamıştır.

Türkiye’de sosyal demokratlar iktidar olabilir mi?

Bu soru hem Türkiye’nin güncel siyasal dengeleri hem de sosyal demokrat partilerin küresel eğilimleri açısından ele alınması gereken bir konu.

Türkiye’de sosyal demokratların tarihsel konumu

Türkiye’de sosyal demokrasi, özellikle CHP çatısı altında temsil edildiği iddia ediliyor; ancak CHP’nin kimliği zaman içinde “merkez sol”, “Kemalist”, “sosyal demokrat”, “ulusalcı” gibi farklı tanımlarla dalgalandı.

Yani, CHP sosyal demokrat mı? İşte bu tartışılır!

1970’lerde Ecevit döneminde sosyal demokrat çizgi belirginleşmiş ve iktidara gelmişti.

Sonraki dönemlerde sosyal demokratlar farklı koalisyonlarda yer aldılar ama tek başlarına uzun süredir iktidar olmadılar.

Bugün sosyal demokratların iktidar olmasının önündeki faktörler

Olumlu (İktidar yolunu açabilecek) faktörler

Şehirli, eğitimli seçmen oranının artması

Genç kuşaklarda demokrasi, özgürlükler ve sosyal adalet taleplerinin yükselmesi

Ekonomik kriz dönemlerinde “refah devleti” politikalarının cazip hale gelmesi

Güçlü bir ittifak sistemiyle merkez seçmene ulaşma potansiyeli

Zorlaştıran faktörler

Türkiye’de seçmen davranışının uzun süredir sağ ağırlıklı olması

Sol ve sosyal demokrat söylemin bazı kesimlerde “uzak” veya “elit” algısına sahip olması

Sosyal demokrat partilerin zaman zaman net bir ekonomik-sosyal program sunmakta zorlanması

Kimlik ve kültürel politikanın, ekonomik politikalardan daha etkili olduğu dönemler

Ne olursa sosyal demokratlar iktidara yaklaşabilir?

Son yıllardaki veriler ve siyasal dinamiklere bakıldığında sosyal demokratların iktidara gelebilmesi şu koşullarla daha mümkün görünür:

Ekonomik çözüm odaklı, somut ve sade politikalar üretmeleri

Merkez seçmeni küstürmeden, geniş koalisyonlar kurmaları

Genç seçmenin beklentilerine uygun demokratikleşme, özgürlük ve fırsat eşitliği söylemini güçlendirmeleri

Kimlik siyaseti yerine günlük yaşamı etkileyen ekonomik ve sosyal sorunlara odaklanmaları

Parti içi birlik, net liderlik ve tutarlı bir vizyon sunmaları.

Genel Bakış ve Tercihleri Etkileyen Faktörler

Kapitalistler, partilerin ideolojilerinden çok, genellikle istikrar, öngörülebilirlik, hukuk devleti, serbest piyasa ilkelerine bağlılık ve yatırım ortamını destekleyen politikalara odaklanırlar.

İstikrar ve Öngörülebilirlik: Özellikle son yıllarda sıkça değişen ve belirsizlik yaratan ekonomik politikalar nedeniyle, iş dünyasının önemli bir kısmı, hangi parti olursa olsun, istikrarlı ve kurala dayalı bir yönetim talep edebilir. Bu bağlamda, rasyonel ekonomi politikalarına dönüş vaadi veren bir CHP yönetimi, bir kısım sermaye için çekici hale gelebilir.

Hukuk Devleti ve Kurumların Bağımsızlığı: Büyük yatırımcılar için, mülkiyet haklarının güvencesi, sözleşme hukuku ve yargının bağımsızlığı hayati önem taşır. CHP'nin demokrasi ve kuvvetler ayrılığı vurgusu, bu beklentileri olan iş çevreleri için olumlu bir faktördür.

İdeolojik Durum: CHP'nin ideolojisi, tarihsel olarak sosyal demokrasi ve devletçilikten izler taşır. Ancak son dönemde parti, söylemlerini piyasa ekonomisi gerçeklerine daha yakın bir noktaya taşımış ve birçok büyük sermaye grubuyla temaslarını artırmıştır. Partinin mevcut ekonomi kurmayları ve programları da piyasa dostu mesajlar vermektedir.

CHP'yi Tercih "Etme" Nedenleri 

Günün Koşullarına Uygun Rasyonel Ekonomi Politikaları: Mevcut iktidarın ekonomi politikalarından zarar gören veya belirsizlikten yorulan sermaye, CHP'nin daha geleneksel ve rasyonel kabul edilen ekonomi yönetimine (örneğin faiz/enflasyon ilişkisi, mali disiplin) geçiş vaadini destekleyebilir.

Uluslararası İlişkiler: CHP'nin Batı ile ilişkileri normalleştirme ve güçlendirme eğilimi, özellikle dış ticarete bağımlı veya uluslararası yatırım çeken kapitalistler için önemli bir güvence olabilir.

Kurumsal Vurgu: CHP'nin TÜSİAD gibi büyük sermaye örgütleriyle olan ilişkileri ve kurumların güçlendirilmesine yönelik söylemleri, kurumsal iş dünyası tarafından desteklenebilir.

CHP'yi Tercih "Etmeme" Nedenleri 

Yukarıdada belirttiğimiz gibi; Sosyal demokrat partiler malumunuz halkın faydasına olan projeler üretirler; bunları şöyle sıralayabiliriz, işçi direniş ve grevlerini desteklemek, kooperatifler kurulmasını teşvik etmek, öğrenci yurtlarını yaygınlaştırmak, çiftçiyi sübvanse etmek, kiracıları kollamak, eğitimde fırsat eşitliği yaratmak vs vs… Bunlar kapitalistlerin işine gelmediği için sağcı iktidarları desteklerler. Bunun sonucu Sosyal demokratlara tek bir yol kalıyor sağcı hükümetlerin krize girmesini bekleyip o fırsatı da çok iyi değerlendirmek!

Sosyal Adalet ve Emek Vurgusu: Partinin emekçilerin haklarına, sosyal adalete ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe yönelik güçlü vurgusu, bazı kapitalistleri artan işgücü maliyetleri veya daha sıkı regülasyonlar konusunda endişelendirebilir.

Tarihsel Bağlar: Mevcut iktidar döneminde büyük ihaleler, teşvikler veya siyasi ilişkiler üzerinden büyüyen sermaye grupları (genellikle yandaş sermaye olarak anılanlar), iktidar değişikliğiyle birlikte imtiyazlarını kaybetme veya yeni yönetimce denetlenme riski nedeniyle CHP iktidarını istemeyebilir.

Sonuç

Türkiye'deki kapitalist sınıf tek bir bütün değildir.

Türkiye'deki kapitalist sınıfın tanımı, genel olarak üretim araçlarının (fabrika, toprak, sermaye vb.) sahibi olan ve bu araçları kâr elde etmek amacıyla kullanan kesimi ifade eder. Ancak Türkiye'nin özgün sosyal, ekonomik ve tarihsel yapısı nedeniyle bu tanım farklı boyutlar kazanır:

Türkiye'de kapitalist sınıfın yapısı, ülkenin gelişim süreciyle yakından ilişkilidir:

Devletle İlişkisi: Türk kapitalist sınıfının önemli bir bölümü, devlet teşvikleri, ihaleler ve siyasi bağlantılar aracılığıyla büyümüş veya güçlenmiştir. Bu, devletle iç içe geçmiş bir "devlet kapitalizmi" veya "siyasi sermaye" ilişkisini ortaya çıkarır.

Finansal Sermaye: Bankalar ve büyük holdingler.

Sanayi Sermayesi: İmalat ve üretim odaklı büyük şirketler.

Anadolu Kaplanları: Genellikle 1980 sonrası dönemde bölgesel olarak büyüyen ve muhafazakâr değerlere daha yakın olabilen orta-büyük ölçekli sermaye sahipleri.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (KOBİ) Sahipleri: Burjuvazinin alt katmanları olarak düşünülebilir.

Yöneticiler Sınıfı: Büyük şirketlerde yüksek maaşla çalışan, üretim araçlarının sahibi olmasa da yönetim ve idare pozisyonlarında görev alarak sermaye adına kontrol ve denetim sağlayan üst düzey "kapitalist yöneticiler" de bu sınıfın genişletilmiş bir tanımında yer alabilir.

Özetle, Türkiye'deki kapitalist sınıfı, ekonomik gücü elinde tutan, üretim araçlarına sahip olan ve kâr maksimizasyonu amacıyla çalışan büyük sermaye sahipleridir ve bu sınıfın gelişimi, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik tarihi ile yakından şekillenmiştir.

Uluslararası ve kurumsal sermaye, hukuk devletini ve istikrarlı, rasyonel ekonomi politikalarını önceliklendiriyorsa, CHP'nin iktidara gelmesini mevcut belirsizliğe tercih edebilir.

Devletle yakın ilişkiler ve imtiyazlar üzerinden büyüyen sermaye ise, bu düzeni bozabilecek bir CHP iktidarını doğal olarak istemeyecektir.

Dolayısıyla, iş dünyası içindeki tercih, büyük ölçüde sermaye grubunun ekonomik modeli, devletle ilişkisinin niteliği ve istikrardan beklentileri ile ilişkilidir.

Son söz

Evet, sosyal demokratların iktidar olması teorik olarak mümkündür, ancak bu —Türkiye’deki seçmen yapısı gereği— genellikle:

Geniş bir merkez ittifakını,

Ekonomik krizin yarattığı talebi,

Güven veren bir kadro ve bütünleşik mesajı gerektirir.

Bu koşullar oluştuğunda CHP’nin iktidara gelmesi teorik olarak mümkündür, ancak bu durum ideolojiden vazgeçerek ‘Sosyal Demokrat’ çizgiden ‘sapış’ yada ‘sağcılaşmak’ veya ‘başkalaşmak’ olarakta değerlendirilebilinir!