Sol’u solcu geçinenler kirletiyor!

Fark ettim ki, bazı partileri “solcu geçinenler kaosa sürüklüyor.”

Adına ‘sol’ takılan bir toplantı düşünün ve katılımcılarına bakın; bunların çok büyük bir bölümünü tanırsınız “Ne ondandır ne bundan, hem ondandır hem bundan” denilen tipler olup, o kurumda o anda ‘yükselen değer’ ne ise o kişilerde onlardandır.

Toplantı, panel, konferans ve sempozyumların müdavimleridirler.

Kısa süreli siyaset kurslarını kaçırmazlar.

Medyayla araları muazzam iyidirler.

Bir başkasıyla kendilerini mukayese etmekten kaçınmaz ‘canım falan milletvekili olduysa ben hayli hayli olmalıyım’ diye de böbürlenmekten geri durmazlar.

Diğer bir bölümü ise “toplumla uyum sağlayamamayı, her başkaldırıyı, her isyanı devrimcilik solculuk hanesine yazan kerameti kendinden menkul bir takım kişilik sorunu olanlardır.”

Bu tipler, genellikle “Gezi de fotoğraf verirken var olur, gaz varken yok olur.”

Aynı kişiler siyasette, “Sol ile ulusalcılığı, Atatürk ile Marks’ı buluşturmaktan çekinmezler.”

Sol entelektüel jargon kullanmaya çalışsalar da bilgi dağarcığı köksüzdür, üç beş dakika sonra iflas ederler.

Anlarsınız “ki her tarafından çirkef akan bir çöp kamyonuna çarpmışsınız(!)”

Cümle kurmaktan bihaberdirler. Tartışmalarda konuk oyuncu olarak figüranlık dahi yapmamış, sadece kuru kalabalıktan mütevellit birileri de demek mümkündür.

Anadolu da bir laf vardır “b..la yapılan, sidikle yıkılır” diye. Bu söz aslında tam bunlara göredir.

Yeri gelince hepsi Antiemperyalist olur, ancak akşam gittikleri meyhanede durumları müsait olmayan bir iki arkadaşlarını idare etmedikleri halde ‘kendini kurtaramayan halkı mı kurtarırmış’ gibi düzene uygun teori üreterek emeği dışlamaya başlarlar!

Kendilerine dokunulmadığı sürece asla ses çıkartmazlar. Lakin ileride karşılaşabileceği Irak veya Suriye tipi bir durumda mülteci olabilecekleri akıllarına gelmeyip Suriyeli mültecilere de mikroba bakar gibi bakarlar.

Bugün ABD kendilerinin dışında x bir partiyi destekliyorsa ABD karşıtı olup “kahrolsun ABD” sloganı atar, ABD kendi partilerini desteklediğinde emperyalizmle müttefik olmaktan çekinmezler.

Kısacası şu; Bunların yaşadığı her ülkede “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyen ‘liberal beşeri’ kültür hâkimdir.

Emperyalizmle kol kola gireceksin, ülkenin yol haritasını IMF, Dünya bankası gibi Emperyal kuruluşlara çizdireceksin sonrada kısık sesle ‘Ben Antiemperyalistim’ diyeceksin. Yemezler efendim yemezler!

Peki, sol nedir?

Sosyal demokratlar sol’u parmak ucuyla tutarken, sosyalistler dört elle sarılırlar. Sosyal demokratlar işine geldiği kadar solcuyken, sosyalistler dibine kadar solcudur.

Kıssadan hisse; Demek ki solcu olmak için sosyalist olacaksın.

Peki, sosyal demokratlar neden parmak ucuyla solu tutarlar.

Sosyal demokrasi siyaset dünyasında; sanayiciyi de proleteri de kucaklar, emeğe de sermayeye de bünyesinde yer verir. Kısacası sosyal demokrasi emek ile sermeyenin aynı dünyada barışık yaşamasını isteyen siyasal yapılanmadır(!) Bu nedenle emek veya sermayeden yana katı ilkeleri yoktur. Net ilkeleri olmayan dünya görüşleri ise tam kapitalizmin ara dönemlerine göredir. İşte bu nedenle bazıları ‘zoru’ değil ‘kolayı’ seçerek soyal demokrat olurken, bazıları da zoru seçip sosyalist olurlar!