Sahil boylarına bir bakın kimler oturuyor...

Bu ülkede boş konuşmak sudan ucuzdur, parayla pulla alınmaz.

Ağzı olan konuşmayı bilen herkesin her daim yaptığı yegâne vede biricik şeydir boş konuşmak!

Buna kimileri eleştiri, kimileri tenkit, kimileri ise suçlama der.

Eleştirmek, kolaydır.

Genellikle bu yolu tercih ederiz!

Futboldan anlamayız; futbolcuyu, antrenörü eleştiririz.

Sanattan anlamayız; sanatçıyı eleştiririz.

Yemek pişirmeyi bilmez; aşçıyı eleştiririz.

Siyasetten anlamaz; siyasetçiyi elettiririz.

Eh nede olsa biz bu ülkenin insanıyız!

Hep konuşulan şeylerden biride belediyelerdir.

Özellikle yerel yönetimler, belediyeler rantın merkezi haline gelmiştir.

Yetkileri artırılan başkanlar meclisi önemsemeyen gücün merkezi olmuşlardır.

Seçimler öncesinde yapılan pazarlıklar…

İşporta tablalarına kadar verilen sözler…

Sokaklardaki değnekçiler. Araç park mafyalara…

 Büfeler, çay bahçeleri…

İmar afları, yeşil alanların konuta, konut alanlarının ticari alana çevrilmesi.

 Verilen oylar karşılığında çok kolayca elde edilen rantlar olmuştur.

Kentler, modern kent olmaktan çok kırmızı tuğladan kaba saba kasabalara dönüşmüştür.

Planlı kentleşme olanağı ortadan tamamen olmasa da kısmen kalkmıştır.

Bir sonraki seçimi düşünen siyasetçinin amacı, seçmen gruplarının önderlerini memnun etmek olunca asli görevlerini unutmuşlardır.

Merkezi yönetimlerde de durum farklı değildir.

Özellikle bütçesi kocaman olan icraatçı bakanlıkların dağıttığı rant ve aynı paralelde zenginleşen bakanlar alıştığımız görüntülerdir.

1980 sonrası zenginleşen siyasetçi, bürokrat ticari yaşama hareketlilik getirmiş, özellikle inşaat sektörüne büyük katkı koymuştur!

Aldığı maaşın çok çok fazlası değerlerde gayrimenkullere sahip olan bu kesimler için müteahhitler her geçen gün daha pahalı ve lüks ‘Rezidans’lar, şekil şekil konutlar yapmaktadırlar.

Bu lüks yapılar kapanın elinde kalmakta olup oturan kesimi mercek altına aldığımızda her şeyin aşikâr her şeyin dahada net olduğunun farkına varılacaktır.

Bu maaşla bu saltanat nasıl yaşanıyor diye de hesap soracak bir babayiğide gerek duyulacağını da bilmek gerekmektedir.

Her şey rağmen lüks binaların rezil-dansların tapu kayıtları ah bir incelense çok şey ortaya çıkacak ama nerede o babayiğit.

Sahil boylarına bir bakın kimler oturuyormuş?

Maaşlı devlet memurumu dersiniz, yoksa mütevazı bir maaşla emekli olupta torunlarına mal mülk bırakan bir bordrolu mevta mı?

Efendim bu saltanat sadece bu ülkenin var olmasıyla değil, bu saltanat insanlığın sömürü mekanizmasını keşfetmesiyle başlamış ve halen süren bir saltanattır.

Lakin o şaşalı etraflarında hokkabazların pervane olduğu hanımlar vede beyler, aynen diğerleri gibi mezarlarında yalnızlar ve “hesabı muaşerette” hesap veremeyenlerle dolu.

Kimse şunu unutmasın; onlar mezarlarında bile yalnız kalacaktır!