Antalya Büyükşehir'e yeni operasyon. 20 kişi hakkında gözaltı kararı
Bu günlerde herkesin dilinde olan dilinde olduğu kadar da moda olan ulusalcılık!
Ne menem şeymiş bu böyle, kutsadılar, ilahlaştırdılar.
Ya ulusalcısın, ya karşısın. Bunun ortası, kenarı falanı feşmekan’ı yok.
Ya bizdensin, ya öteki.
Hiçbir zaman Ulusalcı olmadım, sanırım olmayacağım da. Bu güne kadar hiçbir yerde “ben de bir zamanlar ulusalcıydım” demedim. Bir okurumda sarılmış kaleme ve başlamış yazmaya!
Ulusalcı olmak veya olmamak!
Bir zamanlar okumadığım gün bir yanımın eksik olduğunu sandığım Cumhuriyet Gazetesi’ni okumaya ara vereli sanırım on beş yılı geçti. Çünkü Cumhuriyet Gazetesi o döneme kadar halen biraz solcu, biraz demokrat sayılırdı veya biz öyle olmasını istediğimiz için öyle sanırdık.
CHP’nin kuruluşundan beri CHP’ye oy veren bir sülaleden geliyorum. Oyumu ise bir süreliğine emaneten de olsa SHP-CHP geleneğine verdim. SHP-CHP geleneğinde de Erdal İnönü, Cezmi Kartay, İsmail Cem, Aydın Güven Gürkan gibi şimdi olmayan çok katı olmasa da en azından layt Sosyal demokrat solcular vardı.
Ama 90’ların ortasından itibaren hem CHP’de, hemde Cumhuriyet Gazetesi’nde rota şaştı! Direksiyonu fena halde merkez sağa kırdılar ve şerit değişti. Muhakkak iktidar olmalıyız yoksa “Ülke elden gidiyor” histeri nöbetine kapılan CHP sağdan transfer ettiği vitrindekileri, karar merciine taşıyınca başkalaştıkça başkalaştı, Çarşafa rozet takılıp, adayların kuran kursu vaatleri başladı, kısacası iyice sağcılaştılar.
Bu durum karşısında içine kapanan bir bölüm CHP’li sandığı protesto etti, evine çekildi. Benim de içinde olduğum diğer bir bölüm ise, sabırla belki düzelir dedi bekledi. Bir bölüm beklerken sağcılaştı ve halen farkında değil. Diğer bir bölüm ise iktidar için her şeyi göze almış, her devrin adamıydı ve onlar için zaten sorun yoktu.
Sözde yenilikten, değişimden yana olan bu kurumlar son zamanlarda değişime karşı en büyük engel olmaya başladılar statükonun tam göbeğine oturdular. “Öyle zaman oluyor ki parti ideolojisine karşı olanlar has ve öz evlatları”, benimde içinde olduğum diğerleri ise “öteki” oluyorlardı.
Eee, bizim 78 kuşağı özgürlük mücadeleleri vermiş devrimler tarihi, okumuş, Uğur Mumcu’nun demokrasi mücadelesini izlemiş, onun 12 Eylüle ve Anayasasına inkâr edilemeyecek muhalefetini içerden takiple de olsa biliyorduk.
Bizim aşkımız birlikteliğimiz seninle buraya kadarmış dedim. Önce Cumhuriyet okurluğundan ayrıldım. Yani onlar kendilerini “ulusalcı” diye adlandırıp, “yeni tip milliyetçiliğe” geçip kendinden olmayanları “öteki” ilan edince ben yolumu düşünsel olarak ayırdım. Ne kadar haklı olduğum şimdi daha net ve daha kabullenilir olup hoşgörüyle karşılanır oldu.
Size de, o moral bozan kısır döngüden, korku ve öfke kültüründen, halktan uzaklaşmaktan uzaklaşmanızı ve aklınızı özgür bırakmanızı tavsiye ederim.
Gençliğimde sosyalisttim şimdi sosyalistle sosyal demokrat arası muğlâk bir yerdeyim. Korkarım bundan sonra hep böyle kalacağa benziyorum.
Aslında ben değildim Cumhuriyet Gazetesini, CHP’yi terk eden. İnanın vefasızlık falan da yapmadım, kısacası ben terk etmedim. Ben halktım, hep yerimde saydım veya durdum, aslında onlardı beni terk eden.
İçimin acıdığı Cumhuriyet Gazetesi 80 öncesi özgürlükçü sol demokrat çizgisine gelsin. Bakın o zaman o gazeteyi okumazsam bir tane de komşuma almazsam bana hesap sorun.
Şu CHP, 80 öncesi sol demokrat çizgisine gelsin, şimdi “eh işte” diye verdiğim oy’u seve seve gülerek vede şen şakrak vermezsem o zaman iki kere hesap sorun.
Her zaman dediğimiz gibi tekrarlıyoruz, Türküne, Kürtüne, Zaza’sı na, Çerkez’ine, Arnavut’una, Ermeni’sine, Rum’una, Boşnak’ına, Alevi’sine, Sünni’sine, Hanefi’sine, Şafisine, Katolik’ine, Müsavisine, Ortodoks’una, Yezidi’sine, Ateistine vs. ayrımsız ve etnik kimliğe dayalı olmayan bu ülkeyi seven yurttaş bilinçli, vatandaşlık hakkının azınlık hakkından daha kutsal ve özgür olduğunu kabullenmiş özgürlükçü bir siyasi partiler yasası olmazsa olmaz olmalı ve olması için CHP çaba sarf etmeli.
Gönüldaşları bunların toplamında meydanlarda gürleyerek diyebilecek ki; “işte benim partim!” ve yine sokaklarda koltuğunun altına gururla koyup gezecek “işte benim gazetem!” diyecek, düşündüğümü okuduğum yerde olacak ve kendi kendime mektup yazmaktan kurtulacağım…
Arşiv 27.07.2011