Ne ondandır ne bundan...

Evet, efendim biz dolma kalem değiliz, hiçte öyle olamadık, olmaya da niyetimiz yok. Köşemizin adı gibi kalemizde tükenmez kalem.

Yağ yakmaktan hiç de anlamayız, bilmeyiz, beceremeyiz de.

Çünkü yağlı kalemle yazmanın ödülünün yarım şişe rakıdan başka bir şey olmayacağını tahmin ederiz en azından.

Oysa birileri en iddialı konulara olur olmadık kişilere yağ yakmaya ve de yazmaya amadeler!

“Aman efendim bayram gelmiş el ayak öpelim harçlığımızı da alıp gidelim!” her daim olağan halleridir!

Bir yazdıkları kişiye bakarsın, bir de dönüp kişiliklerine…

Bağırır, çağırır, kalem kırar bir daha yazmayacağım der ama yine de bu yağdanlıklara inat devam der, bazense susarız!

Mevlana’nın dediği gibi; “Suskunluğum asaletimdendir, lakin her lafa verilecek bir cevabım var! Bir bakarım, laf, laf mı diye! Bir de bakarım, söyleyen adam mı diye!”

“Susmak” pek uyguladığım, becerebildiğim bir tavır değildir.

Neyse, biz şansımızı daha fazla zorlamadan dönelim konumuza.

Gaz/atıcının biri son zamanlara bir belediyeye vurdu da vurdu. Sonra ne oldu bilinmez(!) yağcılık üzerine yağcılık yapıp duruyor. Şeyh efendiyi görünce müridi, Dedeyi görünce talibi oluyor. Ağanın marabası, Bayramın arifesi olmuş, elinde yağ ibriği köşe bucak, otobüs durakları konak, o yolcu olmuş yazıp çiziyor.

Yazdıklarını bir okuyan aman ha iki olmasın diyecek lakin ikinci hiç gelmiyor, çünkü kalemşorumuz son 3–4 yıldır dolap beygiri gibi hep aynı yerde dönüp duruyor. Sayı olarak ikinci de var üçüncüde hatta üç yüzüncü de lakin konu hep aynı padişah dalkavuğu misali kaleminde mürekkep değil yağ var!

Yazar, aşk yazar; içinde acı vardır, ayrılıkta hüzün kavuşma mutluluk vardır.

Yazar, mücadele yazar; kavga vardır, kaleminden kan damlar.

Yazar, siyaset yazar; işte zurnanın zırt dediği delik buradadır!

Siyaset yazarları üç tür olur. Ya muhalif ya da yandaş.

İyi bir gazeteci/yazarın genellikle duruş hali muhaliftir, çünkü mevcut içinde mevcudu kollamak değil ötekinin hakkını aramak iyi insanların görevidir!

Yandaş yazarı anlamak için pek zorlanılmaz zaten.

Peki üçüncü?

Üçüncüsü aynı üçüncü cins gibi muğlâktır, ne olduğu dışarıdan pek belli olmaz. Pantolon giyince erkek, etek giyince kadın sanırsınız. Ancak ki birkaç yazısını okuyunca anlarsınız(!)

Asla eleştirmez, hep yağ yakar. Yağlarının derecesi aldığı mükâfatla ölçüttür!

Bunların kaleminin getirisi değişir, kimi zaman muhalif kimi zaman iktidar yanlısıdır, lakin deminde dediğimiz gibi asla eleştirmez.

Diğer bir adıyla “Ne ondandır ne bundan hem ondandır hem bundan!”

Adamın yıllardır beklentileri vardır. Birileri onun sermayesi olan kalemine muhtaç olsun da faydalanmak istesin. O da bir yerlere kapağı atsın. Olura belki de oradan oraya derken daha büyük yerlere atıverir kendini!

İşin garibi her siyasal yapının kendine has yaşam tarzı vardır.

Bilirisiniz bu ülkede Sosyal Demokratların alkolle araları hoştur.

Sağcı muhafazakârların ise dinle ilişkileri iyidir.

Milliyetçilerin Emniyet ve de asker ilişkileri tartışılmaz.

Erbakan hocanın geleneğine karşı gelen yenilikçilerin ise daha başka!

Peki, bizim bu yağdanlık her devrin adamı yazarımızın yaşam tarzı nasıl derseniz?

“Namaz kılan Ateist” misali, hepsindendir efendim hepsinden!

Günün sözü: Ne ondandır ne bundan hem ondandır hem bundan. (Anonim)