Maraş halen kanıyor...

19 Aralık’dan 26 Aralığa kadar devam eder Maraş’ta meydana gelen Alevi ve solcu katliamı, Cumhuriyet tarihindeki en büyük katliamlarından biridir.

Faşizmin postal sesleridir 12 Eylül giden yolda gerekçe olarak kullanılan ya da tezgâhlanan olaylardan biri olarak kabul edilir.

Olayların gerçekleştiği dönemde, Kahramanmaraş Emniyet Müdürü görevinde nedense daha sonra yıllarca milletvekilliği ve bakanlıkla ödüllendirilen her dönemin vazgeçilmezi “Abdülkadir Aksu” bulunmakta idi.

Katliamda sol görüşlü kişiler ve doğal olarak bu güne kadar her katliamda olduğu gibi Aleviler hedef alınmıştı.

Günlerce süren saldırıları önlemekte bölgenin güvenlik güçleri yetersiz kalınca civar illerden askeri birlikler gönderilmiş fakat olaylar güvenlik güçlerinin müdahalesinden çok “yorulan ve korkan saldırganların durmasıyla yatışmıştır”. Bu arada İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa eder ve yerine Hasan Fehmi Güneş getirilir.

Olaylar bahane edilerek komşu illerde dâhil olmak üzere aralarında İstanbul, Ankara, Maraş, Adana, Bingöl, Erzincan, Kars, Malatya, Sivas, Urfa, Erzurum’unda bulunduğu 13 ilde sıkıyönetim ilan edilir ve 26 Aralık 1978’den itibaren Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 13 yıl boyunca devam edip, ta ki 1991 yılına kadar sürmüş, çoğunlukla aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açılır.

Sanıklardan; 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1 ila 24 yıl arasında hapis cezaları ile cezalandırılmıştır. İşin ilginç tarafı malum iktidarlar tarafından; İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere “cezai indirim” uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. (Yıllar sonra 1985–86 yıllarında bu olayın sanıkları ile Bursa özel tip cezaevinde karşılaştığımda hayatımda görmediğim kadar korkak, silik, ucube, sürü psikolojisine müsait, kişiliği pekişmemiş yaratıkları görmüştüm).

Sıkıyönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmamıştır. Ceza alanların cezalar 1991 yılında çıkarılan terörle mücadele kanunu (2. İnfaz yasası) nedeniyle, ertelenerek serbest bırakıldılar.

Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer aldılar. Olaylardan sonra Maraş‘ta yaşanan yoğun göç nedeni ile sol görüşlü ve Alevi yurttaşların yüzde 80’inin Maraş’ı terk ettiği tahmin edilmektedir.

Baştan da dediğimiz gibi; 19 ile 26 Aralık 1978 de bebeden nineye kadar küçük büyük bebek yaşlı demeyerek onlarca insanın katledildiği Maraş katliamı olarak tarihe geçen ve daha sonra ülkenin her yanını saran bu ateş 13 ille yetinmeyecek 67 vilayeti kaplayacaktı.

Katliamın amacı belliydi, tarih belliydi. Planlar yapılmış, figüranlar görevlerini yerine getirmeliydi ki şartlar olgunlaşsın! Olgunlaşsın ki Kenan Evren 12 Eylül gecesi televizyona çıkıp “netekim” yaptık diyebilsin ve peşinden IMF’nin Dünya Bankasının isteği olan 24 Ocak ve benzeri kararların uygulanmasına başlansın.

Faşist cunta gelsin ki sendikalar dernekler cemiyetler susturulsun. Öğrenciler hak aramasın. Soru soran sorgulayan toplum olmak yerine, başıboş, sorumsuz, paylaşım ve yardımlaşmadan uzak, birbirini sevmeyen, birbirine güvenmeyen, lakayt hoşgörüsüz ve ihanetçi bir topluma dönüşüp, Emperyalist güçlerin her dediğini kabullensin.

Antiemperyalist başkaldırıcı olmayan. Esareti tahakkümü kabul eden, silik bir toplum olsun.

Kanıtı ise; o gün tohumu atılıp şimdilerde AB ve ABD efendilerinin dediğini itirazsız yaşaması değil mi?

Bu topraklarda yaşayan yaşadığını hissettiren ve bu toprakların mayasına barış tohumlarını eken Alevilere sende kimsin dercesine zaman zaman Maraş gibi Sivas madımak gibi bazen içlerindeki kini öfke ile TV’lerdeki eğlence programlarında ağzından kaçıran sunucularda gördü bu ülke insanı.

Bu saldırı ve katliamlar; bu toprakların suyuna, ekinine, emeğine, tarihine bağlanmış geleceğini özgürlüğünü bu ülkede gören Türk’üne, Kürt’üne, Zaza’sına, Çerkez’ine, Arnavut’una, Ermeni’sine, Rum’una, Boşnak’ına, Şii’sine, Alevi’sine, Sünni sine, Hanifi’sine, Şafi’sine, Katolik’ine, Müsavisine, Ortodoks una, Yezidi’sine, Ateist’ine, solcusuna, siyasi olanına veya olmayanına, işçisine, memuruna, köylüsüne, kentlisine, öğrencisine, öğretmenine yöneliktir. Evet bu saldırı ve katliamlar insanlığa yöneliktir.

Hatırlar mısınız, 19 Aralık 2010 Pazar günü Maraş olaylarını yerinde anmak isteyen binlerce duyarlı vatandaşa, yine o ağzı salyalılar tarafından saldırılmak istenmiştir. Bir kez daha gördük ki bu ülkede eğitim sistemi muhakkak değiştirilmelidir. Değiştirilmedir ki vatandaş sürü psikozundan kurtulup birey olduğunu öğrensin…

Her ne yaparlarsa yapsınlar ne Maraş ne Sivas ne Gazide yaptıkları katliamlarla bu ülkenin barışı düşleyen özleyen insanlarını yıldıramayacaklardır, tabi ki “biz bu toprakların insanıyız” demeye devam ettikçe!