Malumunuz ülkenin kurucu iradesi yani öncü partisi CHP’de kongreler sürecini yaşıyoruz.
Mahallelerden başlayıp ilçe seçimlerine kadar süren demokratik süreç, İl kongreleri süreci başlarken birden demokratik yarıştan kopartılarak “birlik olalım” söylemiyle ‘tek adaylı’ sürece evrilmeye çalışılıyor hale getirildi.
Bu süreç öyle ya da şöyle geçen dönem yapılan kongreden galip ayrılan Canan Kaftancıoğlu’na bir hakaret gibi durmasına rağmen örgüt iradesini hiç eden, emekleri yok sayan bir durum olup, CHP’nin emektar üyesinden PM’ye kadar toptan ve de külliyen bir hakarettir.
Üyeyi hiçe sayan bu durumdan kendine pay çıkartıp kıran girmiş meyve bahçesinden bir poşet elma çalmaya çalışanların faydasına olup, CHP’yi silikleştiren, örgütün heyecanını yok eden bir kararın zorlamasıdır!
Bu karar sonrası sosyal medya da CHP’lilerin paylaşımları liderleri Kemal Kılıçdaroğlu’nu oldukça üzecek cinstendi. Tabi halen üzülecek bir şeyler kaldıysa!
Kılıçdaroğlu’na gösterilen tepkilerin bazıları şöyle:
"Solcu" Canan işaretle aday olmaya çalışıyor”
“Elazığ'da yurttaş can derdinde, Kılıçdaroğlu İstanbul’da Canan derdinde...”
“Bu savaş 9 Eylülcü kurucu irade ile 10 Aralıkçı yıkıcılar arasında geçecektir...”
“Belediye meclis üyelikleri belirlenirken birlik beraberlik yok,
Belediye başkanları belirlenirken birlik beraberlik yok,
Milletvekilleri belirlenirken birlik beraberlik yok,
İl başkanlıkları belirlenirken birlik beraberlik...! Hadi canım sende(!)”
“Goebbels sayfasında almış sazı eline, teller bangır bangır, çünkü akort bozuk.”
“Milletvekilleri Atama
Meclis üyeleri Atama
Belediye Başkanları Atama
İlçe seçimleri Belediye destekli nerde demokrasi?”
“Genel başkan bir secimde kimseyi aday gösteremez”
“Önce ulusalcıları temizledi...sustunuz
Sonra solcuları temizledi ‘candır’ deyip sustunuz. Şimdi sıra sizin canlara geldi bakayım ne edeceksiniz?
“Birlik ve Beraberlik” masalı ile CHP Örgütü uyutulmaktadır! Bu masal, güçlü Türkiye önüne konan büyük bir tuzaktır!”
Sosyal Faşizm!
Sosyal faşizm, geçmişte Maocu grupların Sovyetler Birliğinden etkilenen onun iz güdümünde olan Türkiyeli örgütler için kullandığı bir tanımlamaydı. Sosyalist olduğunu söyleyen ya da sosyalist örgütlere Maoist örgütler tarafından konulan teşhisti de diyebiliriz!
Bugün bunu yeni yerlere oturtmak mümkün lakin konumuz bu değil.
Birden aklıma geldi. Neyse biz asıl konumuza dönelim.
“Şunu çok iyi bilmek gerekiyor. Çünkü her geçen gün ziyadesiyle CHP’ye zarar vermeye başladı bu hal. En önemlisi İstanbul halkı nezdin de fazlasıyla iticilik yaratmaya başladı bile. Ekrem İmamoğlu partiler arsında kurulan bir ittifakının adayıydı. CHP’li lakin CHP’nin adayı değildi. Bu ittifakta CHP var, İYİ parti var Saadet Partisi var, HDP var diğer küçük Sosyalist partiler ve STK bileşenleri var. Dolayısıyla bu başarı kimsenin bireysel başarısı değil! İnsanların emeğinin üzerine oturup ben başardım demek hiç etik değil hiç siyasi dürüstlük değil. Esasında AKP’den illallah eden İstanbul Halkı bir araya gelerek İstanbul'u Siyasal İslamcı AKP’den geri alarak ayrıştırıcı ötekileştirişi yeşil ve doğa düşmanı Betoncu belediyecilik anlayışına dur yeter artık demiştir. Yoksa ne Canan Kaftancıoğlu'nun başarısı ne de Ekrem İmamoğlu'nun başarısıdır. Sadece onlarda bu başarıda payı olan İstanbul halkı ile birlikte taşın altına elini koyarak başarıda hepimizin olduğu kadar onlarında payı vardır. Mesele bu kadar sade ve yalındır.”
Üstteki satırları ben söylemiyorum, CHP'liler söylüyor.
Canan Kaftancıoğlu’nun bu durumu parti içi mücadeleye payanda yapıp averaja çevirmek yerine yarışa girip kazanması onu kahraman yapar. Şimdi sıra Kaftancıoğlu’nda. “Benim Genel başkan torpiline ihtiyacım yok” de çık ve yarış.
Şayet parti içi yarışlara konu edilecek olan başarıysa referandum sonuçları, son yıllarda CHP’nin aldığı en büyük başarıdır.
Şu konjonktürel durum da dahi bir önceki sonucundan daha iyi bir sonuç alamayan CHP liderinin böyle bir karar ile üyeyi sandıkta birbiriyle yarıştırarak gazını alması “siz sadece ilçe başkanlarını seçersiniz ‘gerisine karışamazsınız’” demektir.
Gerisi kimdir?
Malum olanı bilmemek cehaletten gelir.
Efendim, gerisi İl başkanı, il yönetimi değildir.
Bu seçilenler Genel Başkan için çok şey ifade etmez.
Onun için en önemli olanı “demokratik yoldan seçilerek geldi” denilmesi için gerekli olan kurultay delegeleridir.
İl kongrelerinde seçilen delege Genel başkanı seçecek delegedir.
O delege Genel başkan ve Parti Meclisi (PM) için çok önemlidir.
Genel Başkan ve PM’yi seçene kadar onlar çok önemlidir.
Bir dedikleri iki edilmez.
Kurultay ile yerel seçim tarihleri birbirine yakın ise bu delegenin çoğu yerel görevlere getirilir.
Bunu bilenler kurultay delegesi olmak için kısaca birbirini yerler!
Anlaşılan o ki; Makyavel’in kemikleri sızlıyor!
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere!
Başta İstanbul olmak üzere, Ankara, İzmir, Adana, Mersin vs vs liste uzayıp gidiyor…
Adı geçen geçmeyen birçok ilde tek adayla seçime gidilerse, üye noter görevi görecek önüne getirilen dayatılan sözde adaya basacak imzayı “sen göreve” diyecek.
Peki, bu göreve gelenler kim olacak?
Tabi ki, Canan Kaftancıoğlu ve onu oraya getirenlerin istediği isimler olacak!
Delegeyi kim takar?
İlçe Başkanını kim takar?
Örgütü kim takar?
Üyeyi kim takar?
Seçmeni kim takar?
Ey delege, ey ilçe başkanları; İnanın tek adayla gidilerse size hiçbir şey sorulmadığı gibi listelere delege olan olmayan birçok isim yazılacak ve göreve getirilecek. Lakin bu asla siz olmayacaksınız!
Siz sadece kongre salonuna girene kadar pış pışlanacaksınız!
Sonra düdüğü onlar öttürecek.
Bu düdükte kim olacak artık ona siz karar verin!
Şunu kimse unutmasın; sizden çalınan emek başkasına yapılan bir iltimas olabilir.