Bürokrat ile meclis üyesi aşkı

Beş yıllığına göreve gelmiş olan genelliklede kent halkının pek de tanımadığı belediye meclis üyelerinin, seçildikleri kent için neler yaptığı hemen hiç gündeme gelmez.

Oysa belediye meclis üyeleri, yerel demokrasi açısından son derece önemli bir işleve sahiptir. Seçmenler, seçtikleri belediye meclis üyeleri ile o kentin sorunlarının çözülmesini, daha yaşanabilir bir kente ulaşmayı istemektedir.

Peki, belediye meclis üyeleri seçildikten sonra o kent adına ne yapmaktadır?

O kentin sağlıklı ve yaşanabilir olması yönünde nasıl bir faaliyette bulunmaktadır? Sadece meclis toplantılarına katılıp el indirip kaldırarak apar topar geçen kararları oylayıp, ardından her toplantı için “huzur hakkı” ücretini alarak görevlerini yaptıklarına mı inanmaktadır?

Belediye meclis üyeliğinin anlamı ve işlevi bu mudur?

Maalesef ülkemizdeki belediye meclis üyelerinin büyük bölümü bu önemli görevin içini boşaltarak algılamakta, yerel demokrasinin önemli bir parçası oldukları bilinci ile hareket etmemektedir. Hatta zaman zaman yargıya da yansıyan biçimiyle, belediye meclis üyelerinin bir bölümünün imar yolsuzluklarına karıştıkları, “özellikle imar komisyonlarında bulunmak için gayri ahlaki biçimde çok ciddi çıkar çatışmalarına girdikleri” belediyedeki “nüfuzlarını yandaşlara çıkar sağlamak için kullandıklarına” tanık olunmaktadır.

Türkiye’deki yerel yönetim sisteminde belediye meclis üyeliği mekanizmasının oluşturulmasındaki temel amaç; yerel halkın, temsilcileri aracılığı ile belediye çalışmalarına katılımının sağlanması ve başkanın denetlenmesidir. Böylece bir ölçüde katılımcı demokrasinin gerçekleştirilebileceği varsayılmaktadır.

Ancak uygulamada bu hiç de böyle olmamaktadır. Seçmen bir siyasa partiye oy vermekte, o siyasi parti de merkezi biçimde belediye meclis üyelerini adeta “atamaktadır”. Parti de görev yapan il başkan ve yardımcıları, partilerin çeşitli kollarının yöneticileri, partili inşaat müteahhitleri, çeşitli esnaf odası başkanları, ticaret erbapları, genellikle meclis üyeliğinde yelpazeyi oluşturmaktadır.

Semt ya da kent ölçeğindeki sorunların çözümü yönünde çaba gösteren, yaşadığı çevreyi kendine dert edinen önder ve duyarlı kişiler bu sistem içinde kendilerine yer bulamamaktadır. Daha doğrusu siyasi yapılanma içine bile girememektedir.

Yerel yönetim sisteminde meclis üyeliği bu haliyle halkın katılımını sağlama amacından çok, belediye olanakları yoluyla partililerin ödüllendirilmesine hizmet eden yapılar olarak işlev görmektedir.

Peki, belediye bürokratlarının “denetmen-i” olan bu meclis üyeleri ile ilişkileri neden soğuktur?

Belediyeye bürokrat olabilmek için belli yasa prosedürüne uygun vasıflarda ve önüne konulan sınavı başarmak koşullarında olmalısın. Belli bir tahsil yapmalısın, aranılan birçok vasıflar da olmalısın!

Düşünebiliyormusunuz bir zabıtanın düne kadar kaldırım işgalinden dolayı ceza kestiği bunun sonucu çelişki yaşadığı manav Ahmet “demokrasi gereği” seçime girmiş kazanmış ve o bürokratın denetmeni olmuş kaldırımı işgal eden tezgâhı bu kez kaldırım dışına taşmakla kalmamış kendine yeni bir meslek daha bulup iş takibine başlamış.

Veya düne kadar belediye ye ait bir halk pazarında yer kapmaca oynamış bulduğu işi yapan adına ne derseniz o tür esnaf olduğunu iddia eden biri yine demokrasinin keskin kılıcını eline alıp ben seçildim sen kim oluyorsun diye o bürokratın önüne çıkıp o kılıcı bir sağa bir sola sallayıp duruyor, aynı zamanda belediyenin katları arasında fink atıp kurumdan dışarı çıkmıyor.

Bu arada biz, görevi haricinde belediyenin kapısından içeri girmeyen, giripte çalışan personeli rahatsız etmek istemeyen bu görevi layıkıyla yapan, deyim yerindeyse aslan gibi meclis üyeleri gördük!

Yıllarca okuyup çalıştığı yerde 20 senesini dolduran bir müdür karşısına çıkan okuma yazmadan bihaber, demokrasi adına yasaların verdiği hakkı kullanmış, ya dışarıdan ilk mektep diplomasını almış, ya da köyünde 2 sepet yumurta götürüp diploma edinmiş kendi imzasını atamayan biri, o yerleşkenin meclisine seçilip, yine o emektar müdüre emir üstüne emir yağdırıyor. Doğal olarak o muhterem meclis üyesinin inşaatlarının veya işyerlerinin değil önünden sokağından bile ne zabıta nede bir bürokrat geçemiyor.

İşte zurnanın zırt dediği delik oradaki delik oluyor.

O zaman Bürokrat işine sahip çıkmak adına; “Sen yolcu ben hancı, Gelene ağam gidene paşam” demek zorunda bırakılıp “salla başını al maaşını” diyen bir bürokrat olur-ki oda siyasetçinin işine yararken vatandaşın işine gelmez!