Devedikeni

Toplum olarak Dünyanın en çeşitli ve kapsayıcı milletiyiz. Çeşitlilik ve kapsayıcılık yaklaşımımızla ülkemizde kültürel yolculuklara öncülük ediyoruz.Bizim toplum olarak bu paylaşımcı ve kapsayıcı olmamız köklerimizden geliyor.Çünkü zorluktan gelen paylaşmayı bilir.

Sevgiyi,acıyı,kederi,bir lokma ekmeğini...Ortadoğu ülkelerinin en belirğin özellikleri arasında yer alan figürlerden birtanesi de devedir.

Hırs, ihtiras,sözcüklerinin kökenine sebep olan  bir bitkisi de devedikeni...

Çoğu zaman kesip attığımız, yüzüne bakmadığımız devedikeni.
Çiçeğine bakıldığı zaman kendine hayran bırakan ama battığı zaman can yakan devedikeni.
Bazı ülkelerde yaprakları yeniyor,tohumları kavrulup kahve gibi tüketiliyor.
***
Türkiye’de özellikle Akdeniz bölgesinde gövde kısmının kabuğu soyulduktan sonra tüketiliyor.
Anadolu’da Milattan sonra yüzlü yıllarda yaşayan hekimler bitkinin köklerini kullanarak kusturucu olarak ve yapraklarını haşlayarak hazırladığı çözeltiyi yılan sokmasında kullanırmış.

Bir inanışa göre Hz. İsa’yı emziren Meryem’in sütü deve dikeni yaprağına damlar, bu damla sonrasında bitkide beyaz lekeler ve damarlar oluşur. Bu yüzden aynı bitkiye “Meryem dikeni” ismide verilir.Binsekizyüzlü yıllarda İngiltere’deki bitki uzmanları tarafından karasevda, keder ve derin düşüncelere tutulan kişiler için önerilirmiş.

Yılanın zehrine,insanın zehrine şifa olacaksın, kendine ve kendinden olana ölüm...

***
Develer günlerce hatta iki üç hafta yemeden içmeden çölde seyahat ederler.
Çölde en iyi buldukları şey develerin çok sevdiği bir bitki olan devedikenidir.
Develer çok sevdikleri bu gıdayı bulunca hemen koparıp yemeye başlarlar.
Yedikçe ağzında, dudaklarında yaralar çıkar, yaralar çıktıkça daha çok yemeye başlar.
Yemeye devam ettikçe, ağzındaki yaralardan kan akmaya başlar, tuzlu kan lezzeti devenin hoşuna gider.
İhtirasın sonu!

Yedikçe kanar, kanadıkça yer, kendi kanına doyamaz,sonucunu düşünmeden yerde yer... Eğer müdahale edilmezse, engel olunmazsa deve kan kaybından ölür.Tıpkı Ortadoğu gibi.Devenin bu ölümüne Arapçada "Harese" denir..
Harese, hırs, ihtiras, haris gibi sözcüklerin kökenidir.
Haresenin (hırsın ) sonucu budur.

***

Yedikçe daha çok yemek ister, kazandıkça daha çok kazanmak ister, bu hırs ise deve gibi insanında kendi sonunu getirmektedir.
Hep daha fazla, hep daha fazla...

Davranışları ve sözleri birbirini tutmayan insanlar,aynı coğrafyada olsalar da,kendi içlerinde bir bütün olamazlar.Bu hırs,bu ihtiras nedir...Hadi oradan diye naralar atan Rabia işareti yapan arkadaşlar,eee hal böyleyken devler tallal pireler berber iken en kötü ihtimale  sen o Ortadoğunun liderisin.Yobaz imamların,vatantaşa küfür eden mütahitlerin en kötü ihtimalle Ortadoğuyu savurunur.

Devedikeni,dirençli,şifalı ,zehirli!Tanıdık geldimi insanoğlu. Ancak görünüşü,dili,dini,cinsyeti ayrı olsada insan,insanlıkda birleşir.

Ne mutu bize en kötü ihtimalle,bir ihtimal daha var.