Eczanelerde yeni dönem! Artık E-Nabız sistemine kaydedilecek.
Sezen Aksu söylüyor:
“Bana ne bana ne onu alma beni al”.
Seni alsa nede iyi olacak değil mi?
"Ben olmazsam asla!"
Tabi sen olmazsan asla.
Erk olanla erk olamayan, seçilmişle seçilememiş, kazanmışla kazanamamış, atanmışla atanamamış, iktidar olmuşla olamamış arasındaki çatışmalar, genelde kişisel edinimlerin paylaşılamamasından dolayı çıkara dayalıdır ve eleştiriler zıvanadan çıkmış saldırganlık çekememezlik hasetlik başlamıştır.
Örneklemek ve özetlemek gerekirse.
"Sen her şeyi elinde tutuyorsun! Neden ben değilde sen.
Sen istediğini kayırıyorsun! Beni değil.
Sen alınmasına da çalınmasına da izin veriyor veya vermiyorsun! Bana göz yuman yok.
Sen habire götürüyorsun! Ben sana bakıp yutkunuyorum.
Senin yaptırımın var! Benim yok.
Senin makamın koltuğun odacıların var! Ben ise garip kaldım.
Senin makam araban zırhlı, hem benzini de beleş.
Sen çol çocuk, akraba, arkadaş devletin tatil imkânlarından faydalanıyorsun!
Benim eş, dost, akraba, arkadaş yalanıp duruyor."
Bu tür yakarışlar genelde merkez sağda olup “aynı kulvarda” yarışan siyasi parti mensuplarında yadırganmayan birbirlerini olağan suçlamalardır.
Evet, biz fısıltıların yalancısıyız, ama homurtuları duyuyoruz.
Birileri götürürken götüremeyenler acaba götüremedikleri için mi hayıflanıyor?
Yoksa şikâyetlerinde gerçekten samimiler mi?
"O şunu almış, öbürünün yazlığı filanın üç dairesi varmış, beriki sosyete semtinde oturup, gariban semtinde siyaset yapıyormuş..." Sivrisinek peşinde koşmayın bataklığı kurutun. Kirli olan sistemdir. Sistem sürekli kötülüğü, kötü olmayı öğretiyorsa bundan kaçış herkes için mümkün olmaya bilir. Siz kaçabiliyorsanız kaçın. Baş düşman kapitalist sistemdir...
Aynı yolun yolcularının çekişmesini yukarıda yazdık, peki karşıt kulvarda olanlar için daha mı farklıdır?
Evet, burada suçlamalar başkalaşmıştır, suçlama veya savunmalardaki değişiklik hemen göze çarpar en azından ideolojikmiş gibi gösterilmeye çalışılır.
"Sen bu ülkeye kazandıramayansın! Ben kazandıracağım.
Sen Ülkenin Kaynaklarını heba ediyorsun! Ben değerlendireceğim.
Sen Ülkeyi peşkeş çekiyorsun! Ben hesap soracağım.
Sen Özelleştirmek adına ülkede hiçbir şey bırakmadın! Ben her şeye rağmen hem özel hem devlet adına ağır sanayi hamlesi yapacağım.
Sen sanayiciyi satıyorsun! Ben zora düşmüş sanayicinin iflasını değil kurtulmasını sağlayacağım.
Sen parası olan yaşar diyorsun! Ben insan olan yaşar diyorum.
Sen dine yatırım yapıyorsun! Ben dinini özgür yaşasın diye insana yatırım yapacağım. Böylemi olmalı?"
Evet, böyle veya benzeri olmalı diyor ve ekliyoruz; Suç Kabahat veya eksilik ortaya konulup alternatif yol gösterilmeli ki doğru olsun.
Kimse hiçbir şeyin farkında değil, bireysel edinimler toplumsal faydaların önüne geçmiş. Ülkenin en elzem meseleleri dururken günü kurtarmak adına bir şeylerle halkın, seçmenin gözü boyanıyor.
İşgale uğramış siyasi partilerin bir takım yöneticileri devlet kurumlarına yaptıkları işlerin tahsilâtı peşinde koşmaktan siyaset üretemeyip bölgesel anlamda yol haritası çizemiyor, zaten birçoğunun kapasitesi yetersiz kalıyor, lakin onlar takip ettikleri ballı işlerin sekteye uğramaması için muhakkak orada olmak zorunda olduklarını da çok iyi biliyorlar.
Parti içi, partiler arası, dünün seçimleri nasıl geldi geçtiyse, yarının seçim günüde gelecek ve Bu sefer usuldan usuldan Cem Karaca, Nazımdan söyleyecek…
"Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında."
2011 Arşiv