Beylikdüzü’nden Beykoz’a atanan CHP’li Gürzel, resmen AKP'ye geçti!
Erdoğan Toprak'tan haftalık değerlendirme raporu/9 Mart 2025
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Her hafta yayımladığı 'Haftalık Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Türkiye ve Dünya Gündemi olarak yayımladığı raporu Sıcak gündem, Ekonomi, Tarım, İç politika, Dış politika başlıklarıyla kamuoyu ile paylaştı
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU
09 MART 2025
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ 09 MART 2025
SICAK GÜNDEM
- Türkiye’nin 2018’de geçtiği tek adam rejiminin altı yıllık sosyoekonomik karnesi ülkenin her alanda çöküş sürecine girdiğini, tüm göstergelerin parlamenter sistemi arattığını gösteriyor!
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’ye tam üyelik hedefinden vazgeçmediklerini açıkladı. Oysa Türkiye-AB arasındaki anlaşmazlığının temelinde iktidarın Kopenhag kriterlerinden uzaklaşması yatıyor!
İÇ POLİTİKA
- İktidarın kamu kurum ve kurumlarında kadrolaşma, partizanlaşma, iş dünyasını ve özel sektörü yargı eliyle baskı altına alma çabaları, mülakat, atama, terfi, tayinlerde iktidar yanlısı olmayanların mağdur edilmesi iktidar gücüyle yapılan mobbingdir!
- 2006 yılından bu yana yayınlanan Küresel Demokrasi Endeksi 2024 sonuçlarına göre demokrasi puanı her yıl gerileyen Türkiye, 167 ülke arasında 103’üncü sıraya inerek ‘Hibrit Rejimler’ kategorisinde yer aldı!
EKONOMİ
- Yanlış ve zamansız faiz indirimleriyle 46 milyar dolara (1 trilyon 679 milyar TL) ulaşan KKM (Kur Korumalı Mevduat) maliyetine katlanmanın bedeli, yüksek enflasyon, kitlesel yoksullaşma, milyonlarca kişinin sefalete sürüklenmesi oldu!
- Enflasyonun düştüğü, fiyat artışlarının hız kestiği, kurların hareketsiz kalmasından dolayı ithal girdi maliyetlerinin artmadığı ve enflasyonist etki yaratmadığı söylemlerinin gerçeği yansıtmadığı İSO-PMI endeksinde tekzip ediliyor!
- Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2024 yılsonu verileri; aktüeryal yapının bozulmaya devam ettiğini, 2022 sonunda 2,01 olan aktif/pasif dengesinin 2023 sonunda 1,66’ya, 2024 sonunda ise 1,61 düzeyine indiğini gösterdi!
TARIM
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) şubatta küresel gıda fiyatlarının yükseldiğini açıkladı. Türkiye’de aylık yüzde 3,17 ile yüzde 2,27’lik TÜFE artışının üzerinde gerçekleşen gıda enflasyonu, FAO endeksindeki küresel artışın üç katı!
DIŞ POLİTİKA
- Suriye’deki sürecin Alevi katliamlarına, etnik ve mezhep ayrımcılığına, giderek çatışmalara dönüşmesi ülkenin yeni bir iç savaşa ve istikrarsızlığa sürüklenmesine neden olacaktır!
- ABD Başkanı Trump’ın Gazze’yi Filistinlilerden arındırıp Ortadoğu’nun rivierası yapma planına karşı Mısır’ın hazırladığı 53 milyar dolarlık Gazze’yi yeniden inşa planı, Arap Ülkeleri Liderler Zirvesi’nde kabul edildi.
Türkiye’nin 2018’de geçtiği tek adam rejiminin altı yıllık sosyoekonomik karnesi ülkenin her alanda çöküş sürecine girdiğini, tüm göstergelerin parlamenter sistemi arattığını gösterdi. Altı yılda açlık sınırı 14 kat, dolar kuru 7,5 kat, yardıma muhtaç hane sayısı 2,5 kat, kredi ve kart borcu 5 kat, yasal takibe düşen bireysel borçlular 4 kat arttı!
Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, 2002’de iktidara geldikleri dönem ile bugünü kıyaslayarak, ülkeyi adeta uçurduklarını, kendilerinden önce havaalanı, otoyol, ambulans olmadığını savunduğu Türkiye’de hanelerin evinde çamaşır makinesi, buzdolabı vs. bulunmadığını söylüyor. Yeni Türkiye, Türkiye Yüzyılı vb. söylemlerle bir başka algıya geçiş yapıyor. Oysa sadece 2018’de Türkiye’yi geçirdikleri tek adam rejimiyle tek başına ve kendi kararlarıyla 6 yılda ülkeyi hangi noktadan nereye getirdiklerini görmek bile millete yaşatılanların vahim tablosunu sergiliyor. Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, özgürlükleri bir yana bırakarak sadece sosyoekonomik açıdan bireylere, ailelere yaşatılan sefalet ve dayatılan yoksulluğun geldiği nokta, tek başına aldığı kararlarla ülkeyi yöneten CB Erdoğan’ın eseridir. O nedenle AKP dönemini geçmiş ve önceki iktidarlarla değil, ‘Erdoğan iktidarını Erdoğan iktidarıyla kıyaslamak’ en gerçekçi olandır.
- Tüm yoklukların, kötülüklerin temeli, en adaletsiz vergi enflasyon, 2028’de yüzde 20,30 iken, 2024 sonunda yüzde 44,38 ve şu anda yüzde 39,05 2018’de yüzde 25 olan gıda enflasyonu 2024 sonunda yüzde 43,58’e çıktı.
- 2018’de 440 kadın cinayeti işlenirken, 2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü olmak üzere 652 kadın yaşamdan koparıldı.
- 2018’de 4,8 TL olan dolar, nas politikaları ve Türkiye Ekonomi Modeli ile 7,5 kat artarak 36,5 TL’ye çıktı. 2018’de 220 TL olan gram altın 15 kat artışla 3420 TL.
- 2018’de 1637 TL olan 4 kişilik ailenin açlık sınırı 14 kat artarak 23 bin 324 TL’ye, 5331 TL olan yoksulluk sınırı 75 bin 973 liraya tırmandı. 1,25 TL olan ekmek, 1,5 TL olan simit, 2 TL olan ramazan pidesi şimdi 10 kat artışla 12,5, 15 ve 20 TL, Bir kilo kıyma 28 liradan 17,5 kat artarak 490 TL’ye çıktı.
- 2018’de bireysel kredi ve kredi kartı borcu 889 milyar TL iken şimdi 5 kat artışla 4 trilyon 127 milyar TL. Kanuni takibe alınan 660 bin kişiye karşılık şimdi sadece bir ayda takibe düşen 390 bin, takipteki toplam bireysel borçlu 2,6 milyon kişi.
- 2018’de sosyal yardım alan hane sayısı 2,6 milyon (10 milyon 400 bin kişi) iken 2024 sonunda bu sayı 3 milyon 688 bin 378 haneye (14 milyon 753 bin kişi) yükseldi. Sosyal yardıma muhtaç hanelerin artması övünülecek bir şey deg˘ Sefalet ve muhtaçlıg˘ ın 6 yıllık tek adam iktidarında yüzde 45 arttıg˘ ını gösteriyor.
- Cezaevlerindeki tutuklu-hükümlü sayısı ise 2018’de 260 bin iken 2024 sonunda 82 bin kapasite fazlasıyla 301 bin kişi.
AB’nin Türkiye sayesinde çıkmazdan kurtulacağını savunan iktidar, tam üyelik hedefinden vazgeçilmediğini yineledi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü yerine savunma, mültecilere bekçilik gibi konularda Türkiye’nin vazgeçilmezliği savunuluyor!
ABD ile Avrupa Birliği (AB) arasında Ukrayna-Rusya savaşı, ateşkes ve barış müzakereleri konularında çıkan anlaşmazlıklar üzerine, AB liderleri yeni bir savunma konsepti oluşturularak ABD’ye bağımlılıktan kurtulma stratejisini gündeme aldı. Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, AB savunması ve askeri yapılanması için Türkiye’nin vazgeçilmez olduğunu öne sürerek, AB’ye tam üyelik hedefinden vazgeçmediklerini açıkladı. CB Erdoğan, vazgeçilmezliği silah, savunma sanayii, mültecilere ev sahipliği üzerine kurguluyor. Oysa Türkiye-AB arasındaki anlaşmazlığının temelinde iktidarın demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları vb. ilkeleri içeren Kopenhag kriterlerinden uzaklaşması yatıyor.
Türkiye-AB arasında demokrasi mesafesi her geçen gün açılırken, iktidar yasakları ağırlaştırmayı tercih ediyor. ABD-AB arasındaki Ukrayna anlaşmazlığını firsat bilip AB’ye tam üyelikten söz etmek, AB’nin demokratik kriterlerini göz ardı ederek Türk ordusunu pazarlık unsuru olarak gündeme getirip tam üyelik talebinde bulunmak samimi bir yaklaşım değil. Nitekim AB de bu samimiyetsizliği yıllardır gördüğü ve Türkiye raporlarında geniş şekilde gündeme getirdiği için Ukrayna’nın yeniden imar ve inşasına yönelik programda Türkiye’yi dışladı.
Avrupa Konseyi (AK) tarafindan her yıl yayınlanan Avrupa Basın Özgürlüğü Raporu’nda Türkiye, 2024 yılında basın özgürlüğünün en çok kısıtlandığı ülkeler arasında yer aldı. Raporda gazetecilere yönelik baskıların ‘endişe verici şekilde arttığı’ vurgulanırken basın özgürlüğünün iktidarlar tarafindan sistematik şekilde kısıtlandığı ülkeler; Rusya, Ukrayna, Sırbistan, Gürcistan ve Türkiye olarak sıralanıyor.
Rapora göre hakaret davaları medya özgürlüğü önündeki sistematik engellerden birisi ve basın ve ifade özgürlüğünün en çok kısıtlanarak ihlal edildiği ülkelerin başında Türkiye geliyor. Raporda, ‘Dezenformasyonla mücadele, basın özgürlüğüne ya da haber alma ve verme hakkına yönelik saldırıları meşrulaştırmak için kullanılmamalıdır. Türkiye'deki dezenformasyon yasası gazetecileri hedef almak için kötüye kullanılmakta ve bu ciddi endişeye yol açmaktadır’ deniliyor. Medya özgürlüğünü engellemek için ‘suçu ve suçluyu övmek’ ya da ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçlamasının yargı tarafindan sıkça soruşturma ve davalara gerekçe yapıldığı, yasa maddelerinin araçsallaştırılarak gazeteciler, siyasetçiler, iş insanlarına karşı açılan davalarda kullanıldığı, bu davaların genellikle hapis cezasıyla sonuçlandığına dikkat çekiliyor. Medyanın ele geçirilmesinin otoriter hükümetlerce kamuoyunun bilgilendirilmesini kontrol için kullanılan popüler bir araç olduğu dile getirilen raporda Macaristan ve Türkiye, somut örnek olarak gösteriliyor.
İş yerlerinde psikolojik taciz ve mobbingi önleme amacıyla genelge yayınlandı. Yaptırım gücünün olabilmesi için böyle bir düzenlemenin yasayla yapılması gerekirken genelgeyle geçiştirilmesi inandırıcılıktan yoksundur. Kamu kurumlarında partizanlaşma, iktidar yandaşı olmayanlara yaşatılan mağduriyetler başlı başına mobbingdir!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafindan hazırlanan İş Yerlerinde Psikolojik Tacizin önlenmesine yönelik düzenlemeler Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla 6 Mart’ta resmi gazetede yayınlanan genelge ile yürürlüğe konuldu. Genelgede iş yerlerinde kasıtlı ve sistematik olarak yapılan psikolojik tacizin önlenmesinin elzem olduğu vurgulanırken, psikolojik tacize maruz kalan çalışanların, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ve ALO 170 gibi çeşitli platformlara başvurabileceği belirtiliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki 'Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu' genelgeyle yeniden yapılandırılarak ülke çapında politikalar belirlenmesi, çalışanlara ve yöneticilere dönük eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının koordine edilmesi, mobbinge karşı bilinçlendirme faaliyetlerinin yürütülmesi öngörülüyor. Psikolojik taciz soruşturmalarında gizliliğe azami özen gösterilmesi, çalışanların özel hayatlarının korunması konusunda hassas davranılması ve ALO 170 hattında psikologların görevlendirilmesi isteniyor.
Mobbing çalışma hayatında giderek yaygınlaşan bir taciz ve yıldırma yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafindan belirlenen kriterler, mücadele yöntemleri ve uluslararası anlaşmaların devreye konulması söz konusu. AB ülkelerinde mobbingle mücadele ve çalışanların psikolojik tacizden korunması çalışma hayatının temel ilkelerinin başında geliyor. Başta çalışan kadınlar olmak üzere işyerlerindeki psikolojik taciz ve yıldırma girişimlerinin yasa çerçevesinde ve kapsamlı yaptırımlarla düzenlenmesi yerine genelge ile geçiştirilmesi iktidarın bu konuda samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) ‘tehdit, eziyet, ayrımcılık, cinsel taciz, hakaret’ suçları açılan davalarda bir anlamda mobbing suçu olarak değerlendirilebilirse de asıl yapılması gereken doğrudan bu konuya özgü mobbing yasasının çıkartılmasıdır.
- Bakanlık bünyesinde, bakana bag˘lı Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu’nun ag˘ırlıklı olarak iktidar bürokratları ve ilgili bakanlıkların atadıg˘ı yöneticilerden oluşması, bu kurulun kararlarında ne kadar bag˘ımsız olabileceg˘inin sorgulanmasını gerektirmektedir.
- Kurulun özerk bir yapıda olması, siyasi baskılardan etkilenmeyecek bir karar süreci yürütmesi elzemdir.
Türkiye, Küresel Demokrasi Endeksi’nde 167 ülke arasında 103’üncülüğe geriledi. Demokrasi puanı her yıl gerileyen Türkiye’nin ‘otoriter rejimler’ kategorisine düşme olasılığı yükseliyor!
2006 yılından bu yana yayınlanan Küresel Demokrasi Endeksi 2024 sonuçlarına göre Türkiye, 167 ülke arasında 103’üncü sıraya inerek ‘Hibrit Rejimler’ kategorisinde yer aldı. Demokratik kurallar, anayasa, hukuk devleti, sivil toplum örgütleri, parlamento, siyasi muhalefet vb. kurumların varlığına rağmen sistemin ve kuralların işlemediği, baskıcı- otoriter müdahalelerin öne çıktığı, her an otoriter rejime dönüşebilecek ülkeler endekste hibrit rejimler olarak nitelendiriliyor.
Endekste hibrit rejimler aynı zamanda; ‘Yolsuzlukların yaygınlaşma eğiliminde olduğu, hukukun üstünlüğünün zayıfladığı, sivil toplumun zayıf, etkisiz ve baskı altında olduğu, gazetecilere yönelik siyasi taciz, kısıtlama, yaptırım ve baskıların yanında, yargının bağımsız olmadığı siyasal yönetimler’ olarak tanımlanıyor. Küresel Demokrasi Endeksi, ülkeleri seçim süreçleri ve çoğulculuk, siyasi katılım özgürlüğü, hükümetlerin işleyişi, siyasi demokrasi kültürü, sivil özgürlüklerin ve temel insan haklarının kullanım serbestisi vb. 60 kritere göre değerlendirerek 0-10 arasında puanlandırıyor. 2024 Endeksi’nde dünya ortalaması 5,17 puan olurken Norveç 9,81 demokrasi puanı ile ilk sırada. 167 ülkeyi kapsayan endeksin son sırasında ise 0,25 puanla Afganistan yer alıyor. Türkiye’nin her yıl gerileyen demokrasi puanı 2023’te 4,33 iken 2024’te 4,26 puana inmiş.
Hibrit rejimler tanımında sıralanan kriterlerin tamamı Türkiye’nin yılardır içinde bulunduğu güncel durumla örtüşüyor. Siyasi katılım özgürlüğü ve demokratik seçim süreçlerine müdahaleler artıyor. Dava ve soruşturmalarla seçilmiş başkanların yerine kayyum atamaları, tutuklama ve görevden uzaklaştırılmaları, seçmen iradesinin yok sayılması vb. uygulamalar yargı eliyle yaygınlaştırılıyor. Seçim sandığına, demokrasiye ve özgür seçimlere inanç tahrip ediliyor. Siyasi muhalefete her gün bir yenisi başlatılan soruşturmalar, açılan davalar üzerinden ‘yargısal yıldırma’ politikaları sıradanlaştırıldı.
Toplumsal muhalefeti sindirmek için gazetecilere, sendikacılara, barolara, iş dünyası derneklerine, iş insanlarına, Holding CEO’larına açılan soruşturmalar, davalar, gözaltı kararları, adli kontrol ve yurt dışı yasakları, Türkiye’nin her sabah yeni bir güne uyanırken karşılaştığı rutine dönüştü.
Bir hafta önce Küresel Özgürlük Endeksi’nde 7 sıra birden gerileyen Türkiye, Küresel Demokrasi Endeksi’nde de ‘Hibrit Rejimler’ arasına girerek alt sıralara indi. Küresel Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde pek çok Afrika ülkesinin gerisine düşen Türkiye yargının bağımsız olmadığı ülkeler grubunda yer alıyor.
Sağlıkta katkı payı zamlarının geri çekilmesiyle, şubat enflasyonu yüzde 3’ün, yıllık enflasyon yüzde 40’ın altına düşürüldü. Merkez Bankası ‘enflasyon düştü’ diyerek 6 Mart’ta politika faizini 2,5 puan daha indirip yüzde 42,5’a çekti. İktidar, kağıt üstünde yaptığı operasyonlarla ‘ekonomik başarı’ algısını güçlendiriyor!
TÜİK, şubat ayı tüketici fiyat endeksindeki (TÜFE) artış oranını yüzde 2,27 olarak açıkladı. Sağlık hizmetleri katkı payı zamları geriye dönük şekilde yürürlükten kaldırılarak gerçekleştirilen bu hesaplama yöntemiyle şubat enflasyonu yüzde 3’ün altına düşürüldü. Geçen yılın şubat ayında yüzde 4,5 olan enflasyonda baz etkisi ve sağlık zamlarının geri, çekilmesiyle aylık artışın düşürülmesi yıllık TÜFE artışını da yüzde 39,05 seviyesine indirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in göreve başladığı 2023 Haziran ayında yüzde 39 seviyesinde bulunan yıllık enflasyon böylece 20 ay sonra yeniden aynı düzeye getirildi.
Enflasyonda yapılan bu hesap ve rakam düzeltmeleriyle Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirimlerini sürdürmesine de zemin hazırlandı. 6 Mart’ta yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yüzde 45 oranındaki politika faizi 2,5 puan daha düşürülerek yüzde 42,5’a çekildi. PPK’nın 17 Nisan’daki toplantısında 2,5 puanlık bir indirimin daha yapılarak politika faizinin yüzde 40’a düşürülmesi piyasa anketlerinde öne çıkan beklenti. MB’nin 2025 yılı PPK toplantı programına göre nisan toplantısından sonra mayıs ayında PPK toplantısı yapılmayacak. Bir aylık aradan sonra haziran ve temmuz aylarında faiz konusu yeniden MB’nin gündemine alınacak. Muhtemelen o aylara kadar TÜİK’in enflasyon hesaplarında başka hesaplamalara gidilerek temmuz ayında politika faizinin yüzde 30-35 düzeyine indirilmesi söz konusu olacak. MB-PPK toplantısından sonra yapılan açıklamada ‘ocak ayında artış gösteren enflasyonunun ana eğiliminin şubat ayında gerilediği’ belirtiliyor. Bu gerilemenin sağlık hizmetleri, ayakta tedavi, muayene, ilaç katkı paylarına yapılan yüzde 500’ü aşkın zamların geri çekilmesiyle sağlandığından söz edilmiyor.
Buna karşılık ‘enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiği’ vurgulanan PPK açıklamasında, enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği ifade ediliyor. MB yönetimi ortadaki risklere rağmen siyasi baskı ve talimatlar karşısında faiz indirimini sürdürmek zorunda kaldığını örtülü ifadelerle dile getiriyor. Öyle ki PPK toplantısından önce iktidar medyasında 7,5 puan faiz indirimine gidileceği haberleriyle MB üzerinde baskı kuruldu. Faiz kararı açıklandıktan sonra iktidara yakın iş insanları, iş dünyası örgütleri daha yüksek oranlarda faiz indirimine devam edilmesi, ticari kredi faizlerinin hemen indirilmesi taleplerini gündeme getirdiler.
Türkiye İmalat Sanayii Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) üretim ve yeni siparişlerde kırmızı alarm verdi. Enflasyonun düştüğü iddialarına karşılık girdi maliyetlerinde artış sürüyor. İmalat sanayiinin istihdam göstergelerinde 10 sektörün 3’ü dışında istihdamdaki düşüş devam ediyor!
İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafindan aylık olarak yayınlanan Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) şubat atı verilerine göre sanayide istihdam düşüşü devam ederken girdi maliyetlerinde artış sürüyor. İSO-PMI verilerinin kapsadığı gıda, tekstil, giyim ve deri, ağaç ve kağıt, kimya-plastik-kauçuk, metalik olmayan mineral, ana metal sanayi, makine ve metal, elektrikli ve elektronik ürünler ile kara ve deniz taşıtları sektörlerinden sadece gıda ve ana metal sanayiinde şubat ayında üretim artışı görüldü. Giyim ve deride üretim gerilemesi ve ağır istihdam kaybı yaşandı. Ağaç, kimya-plastik-kauçuk, metalik olmayan mineral, makine ve metal, elektrikli ve elektronik ürünleri imalat sanayiinde ise üretimde azalma ve istihdamda daralma devam ediyor. Önümüzdeki aylara dönük yeni siparişler sadece gıdada artış gösteriyor. Kara ve deniz taşıtlarında yeni siparişler önceki aylardan bu yana yatay seyrederken hafif kıpırdanmalar söz konusu. Buna karşılık tekstil-giyim-deri imalat sanayiindeki yeni siparişlerde keskin düşüşler ve satışlarda gerileme gözleniyor. Sanayideki istihdam düşüşü şubatta da devam etti. Kapsanan 10 sektörden sadece gıda, elektrikli ve elektronik ürünler imalat sanayiinde kısmi istihdam artışı yaşanmasına karşılık diğer 7 imalat sanayiinde istihdam düşüşü, işçi çıkartma, çalışan sayısında azalma devam etti.
- Girdi maliyetlerinde ve ürün satış fiyatlarında ise tüm sektörlerde artış sürüyor.
Tekstil, hazır giyim ve deri sektörü imalat sanayii daralmanın, yeni siparişlerin, üretim düşüşü ve istihdamın en şiddetli şekilde sürdüğü sektörlerin başında geliyor. Bu sektörde istihdam azalması ve işten çıkartmalar kesintisiz olarak devam ediyor. Girdi maliyetlerinin en yüksek olduğu sektörlerin de başında gelen tekstil-giyim-deri imalat sanayiinde konkordato ve iflaslar yoğun şekilde yaşanırken bu sektörün önde gelen büyük imalatçı- ihracatçıları ve bilinen markaları fabrikalarını başta Mısır olmak üzere yurt dışına taşıyor. Bir dönem Türkiye’nin ihracatında otomotiv ile ilk sırada yer alan tekstil ve hazır giyim sektörü kırmızı alarm verirken ihracatta önemli paya sahip bir diğer sektör olan makine ve metal imalat sanayiinde üretimdeki daralma 8’inci aya girdi. Siparişlerdeki sert düşüşlerin beraberinde yaşanan üretim daralması bu sektördeki istihdamın negatife dönmesine yol açtı. Tekstil-Hazır Giyim ve Deriden sonra en büyük istihdam kaybı makine ve metal imalat sanayiinde yaşanıyor. Bu sektörde faaliyet gösteren sanayicilerin ayakta durmakta zorlandıkları İSO-PMI verilerinde açık şekilde görülüyor.
SGK 2024 yılsonu istatistiklerine göre prim ödeyen aktif sigortalı sayısı 25 milyon 625 bin kişi olurken, kurumdan emekli-malullük-ölüm aylığı alanların sayısı 16 milyon 677 bin kişiye yükseldi. Bir emekliye düşen aktif sigortalı sayısını gösteren Aktif/Pasif dengesi 1,61’e geriledi!
Aralık 2024 itibarıyla SGK’ya pirim yatıran aktif sigortalı sayısı 2023’e göre 267 bin 728 kişi artarak 25 milyon 625 bin 750 kişiye yükseldi. SGK’dan yaşlılık aylığı alan emekli, ölüm aylığı alan dul ve yetimler ile malullük ve iş göremezlik aylığı alanların toplam sayısı 2023 yılına göre 647 bin 361 kişi artarak 16 milyon 677 bin 617 kişiye ulaştı.
2023’te yürürlüğe konulan EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi öncesi 2022 sonunda SGK’ya prim ödeyen aktif sigortalı sayısı 26,4 milyon kişiydi. EYT sonrası ağırlıkla özel sektör çalışanlarından gelen yoğun emeklilik başvurularıyla aktif sigortalı sayısı azalırken emekli aylığı alan pasif sigortalılar arttı. Aktif sigortalı sayısı geçen yıl 267 bin kişi artmasına rağmen 2022’deki aktif sigortalıların altında kaldı. SGK’nın aktüeryal yapısında ve aktif/pasif dengesinde bozulmayı derinleştirdi. Büyük bölümü EYT’den yararlanarak emeklilik başvurusunda bulunanların etkisiyle son iki yılda SGK’dan aylık alanların sayısında 2 milyon 741 bin 621 kişilik artış oldu. Buna karşılık prim ödeyen aktif sigortalı sayısı 2022 yılına kıyasla iki yılda 718 bin 484 kişi geriledi. Bir emekliye düşen aktif sigortalı sayısını gösteren aktif/pasif dengesi 1,61 ile 2007 yılından bu yana en düşük seviyeye indi.
İktidar 2007 yılında sosyal güvenlik sisteminde aktif/pasif dengesinin ağır şekilde bozulması üzerine yaptığı ve 2008 yılında yürürlüğe giren yasa değişiklikleriyle emekli aylık bağlama oranını yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürdü. Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’u SGK çatısı altında birleştirdi. Memur, işçi, esnaf, çiftçi emeklileri arasında prim ödeme gün sayıları, maaşlar, sağlık ve sosyal yardım hizmetlerinden yararlanma açısından büyük farklılıklar oluştu. Memur sendikalarının imzaladığı toplu sözleşmelerdeki haklardan memur emeklileri de yararlanırken işçi ve Bağ-Kur emeklileri enflasyon farkı oranında zam alıyor. En düşük işçi-Bağ-Kur emekli aylığı her yıl yeni yasayla belirleniyor.
SGK’nın 2024 yılsonu rakamlarına göre kurumdan aylık alan 16 milyonu aşkın kişinin 12 milyonunu yaşlılık aylığı alan düz emekliler oluşturuyor. Son iki yılda EYT etkisiyle bu gruptakilerin sayısı 2 milyon 529 bin kişi artmış durumda. Son iki yılda; ölüm aylığı alan (dul ve yetimler) 208 bin 120 kişi artarak 4 milyon 315 bin 836 kişiye yükselirken, sürekli iş görmezlik aylığı alanlar 4 bin 148 kişi artarak 89 bin 674’e yükseldi. SGK’dan vazife malulü aylığı alanlar 15 bin 803’e, malullük aylığı alanlar 125 bin 388 kişiye ulaştı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü şubatta küresel gıda fiyatlarının yükseldiğini açıkladı. Pek çok üründe aylık ve yıllık bazda küresel fiyat artışlarının yaşanması Türkiye’de zaten yüksek olan gıda enflasyonunun daha da hızlanacağını gösteriyor. Şubatta aylık yüzde 3,17 ile yüzde 2,27’lik TÜFE artışının üzerinde gerçekleşen gıda enflasyonu, FAO endeksindeki küresel artışın üç katı!
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafindan açıklanan küresel gıda ve emtia fiyatları uzun bir aradan sonra yükselişe geçti. FAO Gıda Fiyat Endeksi, şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 1,6 ve geçen yılın aynı ayına göre yıllık yüzde 8,2 artış gösterdi. Bu artış büyük ölçüde FAO Şeker Fiyat Endeksi’nin art arda üç aylık düşüşün ardından ocak ayına göre yüzde 6,6 artmasından kaynaklandı.
Küresel şeker piyasalarının önemli tedarikçilerinden Hindistan’da üretim düşüşü ve Brezilya’daki olumsuz hava koşulları nedeniyle küresel piyasalarda şeker arzının azalması küresel şeker fiyatlarında artışa neden oldu. Şekerin yanı sıra FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi de şubatta ocak ayına göre yüzde 4 artarak küresel gıda fiyatlarını olumsuz etkiledi. Önemli süt ürünlerinde küresel düzeyde ortaya çıkan güçlü ithalat talebi karşısında arzın yetersiz kalması süt ürünlerinde aylık fiyat artışını tetikledi. Bunun yanında FAO Küresel Bitkisel Yağ Fiyat Endeksinde ocak ayına kıyasla şubatta yüzde 2 artış gerçekleşirken, sıvı bitkisel yağlarda geçen yılın aynı ayına göre yaşanan yükseliş yüzde 29,1 düzeyine ulaştı. Bitkisel yağ fiyatlarının küresel düzeyde yükselmesinde Güneydoğu Asya ülkelerindeki olumsuz hava koşullarının üretimde düşüşe yol açması ve biyodizel sektöründen kaynaklanan bitkisel yağ talebinin güçlü şekilde yükselmesi etkili oldu.
Rusya ve Ukrayna arasında üç yılı dolduran savaş nedeniyle Rusya’nın buğday arzı önemli ölçüde geriledi. Doğu Avrupa ile Kuzey Amerika’daki iklim koşullarının olumsuz etkisi de buğday arzını düşürünce FAO Tahıl Fiyat Endeksi şubat ayında yüzde 0,7 arttı. Buna karşılık, dünya pirinç fiyatları şubat ayında bollaşan ürün arzı ve küresel ithalat talebinin yavaşlamasıyla yüzde pirinç endeksinde yüzde 6,8 düşüş yaşandı.
FAO Et Fiyat Endeksi şubat ayında hemen hemen değişmedi. Yüzde 0,1 oranında düşüş yaşanmasına rağmen küresel et fiyatları etkilenmedi. FAO’nun Küresel Gıda ve Emtia Fiyat Endeksinin şubat ayında yükselmesi küresel gıda fiyatlarını ve ithal gıda maliyetlerini olumsuz etkileyecektir. Türkiye’de ithal girdi maliyetlerinin, taşımacılık giderlerinin yanı sıra mevsimlik tarım işçi ücretlerinde yüzde 84 olarak açıklanan artışların etkisiyle uzun süredir yükselen gıda fiyatları ve gıda enflasyonu, dünya fiyatlarının oldukça üzerinde!
Suriye’de endişeyle beklenen mezhep çatışmaları geçen hafta başlarken, HTŞ (Heyet Tahrir el Şam) öncülüğündeki silahlı güçlerin Alevilerin yoğun olduğu Lazkiye, Tartus kentlerinde katliam gerçekleştirdiği haberleri geliyor. Güneyde ise Dürzilere yönelik HTŞ saldırılarına karşı silahlı milis grupları örgütleniyor!
Suriye’nin batısındaki sahil kentlerinde ve kırsal bölgelerde yoğunlaşan Alevi nüfusa karşı HTŞ öncülüğündeki geçici hükümet güçlerinin başlattığı saldırılarda 250’den fazla kişinin öldürüldüğü açıklandı. Suriye’deki geçici yönetimin Cumhurbaşkanı Muhammed el Colani (Ahmed el Şara) 7 Mart gecesi yayınladığı video mesajında çatışmaları doğrulayarak, ‘eski rejim kalıntılarının’ mutlaka temizleneceğini devletin iç barışın garantörü olduğunu söyledi. Ülkenin en büyük sahil, tatil ve liman kentleri Lazkiye ve Tartus ile bu şehirlerin kırsalında ülke nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan Aleviler yaşıyor. Esad ailesinin etkin olduğu bölgede halen Esad yönetimine bağlı silahlı gruplar HTŞ öncülüğündeki yeni rejim güçlerine saldırılar düzenliyor. Bu gruplara karşı geçici yönetimin oluşturduğu HTŞ öncülüğündeki yeni Suriye ordusu operasyon başlattı. Geniş çaplı operasyonlarda çok sayıda sivil Alevinin öldürüldüğü, köylerin yakıldığı görüntüler sosyal medyada paylaşılarak uluslararası medyaya da yansıdı. Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi (SOHR) ve Birleşmiş Milletlerin (BM) yaptığı açıklamalarda yayınlanan katliam görüntüleri büyük tepkiye neden oldu. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen Lazkiye ve Tartus’ta elektrikler kesilerek ev baskınları ve aramalar başlatıldı. Aralarında din adamlarının da yer aldığı çok sayıda Alevi’nin infaz edildiği, cesetlerin cadde ve sokaklara atıldığı görüntüler dünya kamuoyunda infial yarattı. Suriye Alevi Toplumu’ndan yapılan açıklamalarda yeni rejime bağlı HTŞ öncülüğündeki güçlerin Alevilere mezhep ayrımcılığı, soykırım ve katliam yaptığı belirtilerek Lazkiye-Tartus gibi kentlerin BM gözetimine ve yönetimine alınması istendi. Çatışmaların yayılması ve ölü sayısının artması üzerine Hama ve Humus kentlerinde HTŞ rejimine destek gösterileri yapılırken Şam’da ise yeni yönetimi protesto toplantıları ve gösteri yürüyüşleri gerçekleştirildi. Yeni rejimin Alevileri, Kürtleri, Hristiyanları, Dürzileri, Kürt ve Alevi Arapları dışlayarak mezhep ve etnik ayrımcılık yaptığı öne sürülürken uluslararası topluma Suriye’deki yeni rejime müdahale çağrıları gündeme getirildi.
Dürzilerin yoğun olduğu güneydeki Süveyda, Dara, Kuneytra kentleri ve kırsal bölgelerinde de HTŞ öncülüğündeki yeni Suriye Ordusunun saldırı ihtimaline karşı silahlı milis grupları oluşturuluyor. ‘Haysiyetli Adamlar Hareketi’ adı altında bir araya gelen silahlı Dürzi milis grupları olası HTŞ saldırılarına en sert şekilde karşılık verileceğini duyurdu. İsrail, Dürzi bölgeleri ve yerleşimlerine yönelik saldırı ihtimaline karşı bölgedeki İsrail ordusuna teyakkuz ve müdahale emri verildiğini açıkladı.
Sürecin Alevi katliamlarına, etnik ve mezhep ayrımcılığına, giderek çatışmalara dönüşmesi ülkenin yeni bir iç savaşa ve istikrarsızlığa sürüklenmesine neden olacaktır. Türkiye, yeni Şam yönetimi ile taraflar üzerindeki ag˘ırlıg˘ını devreye sokarak, tüm çatışan tarafları itidalli davranmaya yönlendirmelidir. Olası çatışmalarda ve çekişmelerde siyasi-etnik-mezhepsel açıdan taraf olmamalıdır.
ABD Başkanı Trump’ın Gazze’yi Filistinlilerden arındırıp Ortadoğu’nun rivierası yapma planına karşı Mısır’ın hazırladığı 53 milyar dolarlık Gazze’yi yeniden inşa planı, Arap Ülkeleri Liderler Zirvesi’nde kabul edildi. Plan, Gazze’nin yönetiminde Hamas’ı devre dışına çıkartıyor.
Gazze’de İsrail-Hamas arasındaki ateşkesin akıbetine ilişkin belirsizlikler sürerken, Gazze’nin yeniden imar ve inşasını öngören ve Mısır tarafindan hazırlanan plan, Arap Ülkeleri Liderler Zirvesi'nde oy birliğiyle kabul edildi. ABD Başkanı Trump’ın, Gazze’deki Filistinlileri Mısır ve Ürdün’e yerleştirip, bölgeyi Filistinlilerden arındırmayı ve Ortadoğu’nun rivierası olacak bir turizm cennetine dönüştürmeyi hedefleyen planı İsrail dışında tüm dünya ülkelerinden büyük tepki çekmişti.
Gazze’de İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes çerçevesinde karşılıklı rehine ve esir takası sürerken Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında Gazze için doğrudan Arap ülkeleri tarafindan bir plan hazırlanması kararlaştırıldı. Yürütülen çalışmalarla Gazze’nin yeniden imar ve inşası için Arap ülkeleri arasında ilk aşamada 25 milyar dolarlık bir fon oluşturularak yeni yerleşim yerleri ve altyapının inşa edilmesi, Gazze’nin Hamas ve El Fetih dışında Arap ülkelerinin katılımıyla oluşturulacak ortak bir yönetim tarafindan üstlenilmesi, polis ve güvenlik hizmetlerinin de Mısır, Ürdün ve diğer Arap ülkelerince sağlanması öngörülüyordu. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi tarafindan hazırlanan ve Kahire’deki Arap Ülkeleri liderler zirvesinde onaylanan 4 yıllık plan uluslararası kamuoyuna açıklandı. Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planın ilk aşamasında, önümüzdeki 2 yıl içinde yaklaşık 20 milyar dolar maliyetle 200 bin konut inşa edilmesi öngörülüyor. Toplam finansmanı 53 milyar dolar olarak açıklanan planın ikinci aşamasında ise Gazze’nin tüm altyapısı, limanları, okullar ve hastaneler yeniden inşa edilecek. Bölgede 4 ayrı yerleşim birimi kurulacak.
Beyaz Saray Mısır’ın Gazze Planı’na tepki gösterdi. Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, ‘Planın, Gazze’nin şu anda yaşanmaz durumda olduğu ve sakinlerinin enkaz ve patlamamış mühimmatlarla dolu bir bölgede insanca yaşayamayacağı gerçeğini ele almadığını’ savunurken Başkan Trump’ın Gazze’yi Hamas’tan arındırarak yeniden inşa etme vizyonunun arkasında durduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakanlığı Kahire Zirvesi ve Mısır’ın hazırladığı planın kabul edilmesine ilişkin yaptığı resmi açıklamada, Gazze Planı’na tam destek verildiği ve kabul edilmesinin memnuniyetle karşılandığı vurgulandı. Türk Müteahhitler Birliği (TMB) Gazze’nin imar ve inşasında yer alarak uluslararası deneyimlerini Filistin halkına sunmaya hazır olduklarını duyurdu.
Yorum Yap