Güllü'nün "kasten öldürme" suçlamasıyla tutuklanan kızının ifadesi ortaya çıktı
Son günlerde ilginç gelişmeler oluyor. Adeta her kafadan bir ses çıkıyor. Kimileri tehdit ediyor kimileri eleştiriyor.
Bu arada olan garibanlara oluyor. Elektrik. Doğalgaz. Pahalılık, enflasyon, geçim sıkıntısından bahseden yok. Zaten bahsedilmemesi içinde 5 yıl önce söylenmiş bir şarkı gündeme geldi.
Sezen Aksu 2017 yılında, Şahane bir şey yaşamak adlı şarkısında geçen, “Binmişiz bir alamete. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Adem ile Havva’ya” sözleri adeta bir kampanyaya dönüştü.
Milli Bekacılar ve diğerleri 5 yıldır neredeydiler? Bu durumda Adem Baba ve Havva Anamızla farkları nerede? Gerginlik ve kaos yaratıp yukarıda bahsettiğimiz hayat şartları ve inleyen halktan bahsetmemek için bilen bilmeyen dinimizle alakası olmadığı halde dinimizi kullanıp istismar edenlerin aklı 5 yıldır neredeydi bilinmez ama, sanki yeni bir şey söylenmiş gibi her kafadan bir ses çıkıp, daha dünlerde, “Yetmez ama evet” diyen çoğu kez mevcut iktidarı destekleyen hatta köşke davet edilen Sezen Aksu’ya vurmaya güya dine sahip çıkmaya çalışmaya başladılar.
Dinimiz hoşgörülü değil mi?
Bildiğim kadarıyla dinimiz hoşgörü ve barış, kardeşlik, paylaşımcı bir dindir ve dinimizde inançlara baskı yapmak yoktur. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethedip, Doğu Roma İmparatorluğunu yok ettiğinde Bizans’taki Hıristiyanları Ayasofya’ya toplayıp, “Bundan böyle canınız, malınız bize emanet, İsteyen istediği gibi inancına devam edebilir” diyerek dinde baskı olmadığını belirtmiş olmuyor mu?
Peygamber Efendimiz S.A. her zaman, “Ben bir elçiyim. İslam’ın özelliklerini anlatıp davet etmekle görevliyim. Kimseye illaki böyle olacaksınız diyemem” diyerek İslamiyet’i yaymadı mı?
Peki, bunlara ne yapacağız
Şarkı ve türkülerimizde bunlara benzer dini öğelerin yer aldığı yüzlerce hatta binlerce si var. Aklıma gelenleri sıralayayım da; bu gurup bunlar için ne diyecekler?
“Cahildim dünyanın rengine kandım.”, “Ergen kız, cahil oğlan” türküsü. Anadolu’da bilindiği gibi gençlere aklı her şeye ermiyor anlamında cahil kelimesi hemen her yerde kullanılır.
Gencebay'ın “Batsın bu dünya ve devamında, kula kulluk edene yazıklar olsun” şarkısına ne demeli. “Tanrım beni baştan yarat” derken, bir isyanı kafa tutmayı hatırlatmıyor mu?
Yine çoğumuzun söylediği ya da duyduğu, “Dertlerin kalkınca şaha, bir sitem gönder Allah’a” ve bunlara eklenebilecek yüzlerce türkü ve şarkı. Hadi buyurun bakalım şimdi de o kişiler, “ Allaha sitem edilir mi?” diyerek fırtına mı koparacaklar?
Sezen’in 2017 yılında söylediği şarkıyı 5 yıl sonra gündeme getirip kullananlar, yine Sezen’in 1995 yılında çıkardığı, “Işık doğudan doğar” albümündeki 12. Şarkıyı neden görmediler ki?
“!Gel ey kardeş gel birliğe özen/ Birliktir her nefsin Kal’asını bozan/ Hiç kendi kendine kaynar mı kazan? Hu hu hu/ Hak la ilahe illallah illallah…” diye devam eden şarkısına ne diyecekler?
Aksu’yu lekeliler savunuyor
Bu şarkıda söz edilen “Cahil” kelimesine Cumhur İttifakının liderleri ve mensupları, diyanet ve bağlı olan bazı vaiz ve imamlar birden saldırıya geçtiler. Prim aldılar mı bilmem.
Bunlar şunu da bilmemi, Aksu, “Yetmez ama evet diyeceğim” dedi. Çözüm sürecinde AKP’den yana tavır koydu. O dönemde laik ve Kemalistlere, “İki cihanda lekelisiniz” dedi mi, dedi. Allah'ın işine bakın ki, Sezen Aksu’yu, “Lekelisiniz” dedikleri insanlar savunuyor.
Anayasamızın 2. Maddesi ülkemizi, “… Demokrat, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Diye tarif ediyor. Yine 24. Madde din ve vicdan hürriyetinin esaslarını anlatıyor. 25. Madde düşünce ve kanaat hürriyetini anlatıyor. 64. Maddesi Sanatçının Korunmasını ve 136. Madde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın neler yapması gerektiğini anlatmasına rağmen;
Tüm bunları da dikkate alarak, siz siz olun, söylediklerinize dikkat ederek dilinize sahip çıkın derim. O kadar.
Sedef Kabaş olayı
Sedef hanım cesur, biraz öne çıkmayı seven ve sözünü ölçülü olarak çatır çatır söyleyenlerden biridir. Katıldığı televizyon programında, konuşulan konunun akışı gereği , Çerkez Atasözü olarak iki sözü arka arkaya hem de ifadesinde de belirttiği gibi, “Sözün orijinali bir atasözüdür. Hatta söylerken yanlış anlaşılma ihtimaline karşı orijinalini değiştirerek söyledim” dedi.
Programdan sonra başta RTÜK inceleme başlattığını açıkladı. Adalet bakanı, Cumhurbaşkanlığı yetkililerimiz, Parti sözcüsü, iktidar ortağı ve daha niceleri saldırıya geçtiler. Bunun üzerine Cumhuriyet savcılığımız soruşturma açtığını ve ilgilinin mevcutlu getirilmesini istedi.
Cumhurbaşkanımız, yaptığı bir açıklamada, “Artık kimse adresi belli ise gece yarısı gözaltına alınmayacak” demesine rağmen Gazeteci Kabaş gece 02.00 de yeri belli ve kaçma ihtimali olmamasına rağmen gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Sonrasında çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Hukukçuların açıklamasına göre, Cumhurbaşkanlığına hakaret suçu ile gözaltına alınıp tutuklananlardan biri olarak açıklandı, “Gözaltına alınmaması gerekirdi” dediler ve üst mahkemeye başvuracaklarını belirterek, “Bu bir sindirme ve susturma operasyonudur. Bu suç olsa bile sonuç böyle olmamalıydı” dediler.
Sonuç olarak, konuşmayacağız, yazmayacağız, danışmayacağız da ne yapacağız? Yine dilimizi ve ifade özgürlüğünü korumak için, susmamak ve benzer olaylara muhatap olmamak için, söylediklerimize dikkat edip, dilimizi korumalıyız.