Bahçeli'den 'süreç' açıklaması: 'Önümüzdeki günler her türlü provokasyona açık!'
Hollanda NATO’nun Avrupa’daki yeni cephane deposumu oluyor?
NATO, Avrupa’daki savaş hazırlıklarının merkezine Hollanda’yı yerleştiriyor. Ülke, yalnızca bir müttefik değil; mühimmat depolarından savaş uçaklarına, dron test alanlarından askeri limanlara kadar uzanan kapsamlı bir altyapı dönüşümüyle adeta bir cephe gerisi karargahına çevriliyor. Ancak bu dönüşüm, ülke genelinde artan bir halk tepkisiyle karşı karşıya.
NATO, Hollanda'yı yalnızca bir müttefik değil, Avrupa'nın savaş deposu haline getirmek istiyor. Lojistik üsler, mühimmat depoları, savaş uçakları ve helikopter rotalarıyla ülke, militarizmin yeni kalbine dönüşüyor. Halkın bu dönüşüme karşı sesiyse giderek yükseliyor.
SoL’un haberine göre; Hollanda, “NATO için daha hazır, daha güçlü bir ordu” hedefiyle tarihinin en kapsamlı askeri altyapı genişlemesine girişmiş durumda. Ukrayna savaşı gerekçesiyle başlatılan bu hamle, yalnızca Rusya’ya karşı değil, aynı zamanda NATO’nun İsrail’e verdiği sınırsız destekle birlikte Ortadoğu’daki saldırgan politikalara da hizmet ediyor. Özellikle Gazze’ye yönelik soykırım girişimini koşulsuz destekleyen ülkelerin başında gelen Hollanda, bu politikaları artan şekilde sadece diplomatik olarak değil, lojistik ve askeri altyapı ile de destekliyor.
Bu çerçevede belirlenen gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 5’ine denk düşen dev savunma bütçesi hedefi, yalnızca yeni silah ve mühimmat alımıyla sınırlı değil. Bu kaynaklar, mühimmat depolarının inşası, savaş uçağı üslerinin genişletilmesi, dron ve insansız sistemlerin geliştirilmesi, askeri eğitim köylerinin kurulması, liman ve demiryolu altyapısının askeri sevkiyata uyarlanması, helikopter uçuş alanlarının artırılması ve radar ile iletişim kulelerinin NATO ağına entegre edilmesi gibi onlarca başlığa yayılıyor. Tüm bu yatırımlar, yalnızca orduyu silahlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin tüm sivil altyapısını da NATO’nun savaş düzenine uygun hale getiriyor. Hollanda, bu dönüşümle birlikte hem Avrupa’daki cephanelik hem de Ortadoğu’daki vekalet savaşlarının stratejik tedarikçisi konumuna itiliyor.
Nerelerde, ne kadar?
2025 tarihli resmi belgelere göre, Hollanda genelinde kapsamlı bir askeri altyapı genişleme süreci yürütülüyor. Bu sürecin temelini 57 ayrı somut genişleme projesi ve ilave olarak tanımlanan 13 yeni faaliyet oluşturuyor. Bu projeler yalnızca kışla ya da tatbikat alanı değil; ülkenin tarım arazilerinden limanlarına, havalimanlarından veri merkezlerine kadar çok sayıda kritik bölgeyi kapsıyor.
Savunma Bakanlığı'nın yayımladığı belgelerden alınan bilgilere göre bu projeler:
• NATO'nun kara, hava ve deniz birliklerinin eğitim ve konuşlanma kapasitesini artırmaya yönelik,
• İnsansız sistemler, dron teknolojisi ve askeri yapay zeka uygulamaları için test bölgeleri yaratmaya yönelik,
• Mühimmat, akaryakıt ve tıbbi malzeme gibi stratejik stokların depolanacağı yeni tesislerin kurulmasına yönelik,
• NATO ile ortak kullanılacak radar, iletişim ve veri merkezlerinin inşasına yönelik,
• Limanların ve demiryolu hatlarının askeri sevkiyat sistemine entegre edilmesine yönelik olarak planlanmış durumda.
Tarım alanları ve göçmen kampları da bu genişleme sürecinde gözden çıkarılmış durumdadır. Eğitim bölgeleri dahi askeri simülasyon köylerine dönüştürülüyor. NATO’nun ihtiyaçları doğrultusunda ülkenin coğrafyası adım adım yeniden şekillendiriliyor.
Öne çıkan lokasyonlar:
• Kara tatbikat sahaları: Drenthe, Noord-Brabant
• Mühimmat depoları: Staphorst, Friesland
• Hava üsleri: Lelystad, De Peel, Gilze-Rijen
• Amfibi tatbikat alanları: Hollands Diep, Kuzey Denizi
NATO’nun lojistik kalbi: Hollanda
Hollanda, giderek artan biçimde yalnızca bir NATO üyesi değil, aynı zamanda NATO’nun Avrupa’daki lojistik merkezi, cephe gerisi üs bölgesi ve savaş altyapısının kalbi haline geliyor. NATO tarafından sadece bir müttefik olarak değil, Avrupa’daki savaş düzeninin ana taşıyıcısı olarak konumlandırılıyor. Bu doğrultuda geliştirilen askeri projeler ve altyapılar yalnızca ülke savunmasını değil, NATO’nun genel harekat kabiliyetini de doğrudan etkiliyor.
Savunma Bakanlığı'nın strateji belgelerine göre, Hollanda yalnızca kendi topraklarını değil, NATO topraklarını da korumak ve hatta uluslararası askeri misyonlarda daha aktif görev almak üzere yapılandırılıyor. Genişletilen üsler, artırılan tatbikat sahaları ve lojistik hatlar bu amaca hizmet ediyor. Yeni kurulan askeri eğitim köyleri sadece Hollandalı askerler için değil, NATO ortakları için de ortak tatbikat alanı olarak kullanılacak şekilde inşa ediliyor. Böylece ülke, sadece savunma değil, saldırı stratejilerinin de bir parçası haline geliyor.
Bu dönüşümle birlikte Hollanda, mühimmat ve askeri malzeme sevkiyatında da kilit rol üstleniyor. Yeni kurulan ve genişletilen depolar, sadece Hollanda ordusuna değil, tüm NATO müttefiklerine hizmet verecek şekilde planlanmış durumda. “Geçici depolama” adı altında işlev görecek bu merkezler, fiilen NATO’nun mühimmat akışını yönlendiren bir sevk zinciri fonksiyonu taşıyor. Örneğin Staphorst ve Friesland’da kurulan mühimmat alanları, NATO birliklerinin operasyonel ihtiyaçlarına göre şekillendiriliyor. Bu, ülkenin askeri egemenliğinin yalnızca kendi ihtiyaçlarıyla değil, NATO’nun bölgesel ve küresel stratejileriyle de belirlendiği anlamına geliyor.
- Limanlar ve demiryolları: NATO sevkiyatlarına tahsis ediliyor, altyapılar askeri kargo öncelikli hale getiriliyor.
• Enerji ve dijital altyapı: Sivil kullanım ikinci plana atılarak, savunma öncelikli yapılandırmalar yapılıyor.
• Radar ve iletişim sistemleri: NATO ağına entegre ediliyor, veri merkezleri ittifak standartlarına göre düzenleniyor.
Bu yeni inşa edilen ya da genişletilen askeri alanlar Hollanda ordusunun mülkiyetinde kalsa da, işlevsel olarak doğrudan NATO’nun kullanımına sunuluyor. Örneğin, Eemshaven limanı, resmi olarak Hollanda yönetiminde kalsa da NATO’nun Baltık hattı üzerinden gerçekleştireceği askeri sevkiyatlar için yeniden yapılandırılıyor. Aynı şekilde, Lelystad Havalimanı’nın ikincil savaş uçağı üssü olarak kullanıma açılması planlanıyor.
Belediyeler, emekçiler ve halk ne diyor?
Hollanda’daki askeri genişleme planlarına karşı, toplumun farklı kesimlerinden gelen tepkiler yalnızca sayıca fazla olmamakla birlikte içerik olarak da doğrudan NATO’ya, militarizme ve hükümetin sınıfsal tercihine yöneliyor. Yeni askeri tesislerin kurulacağı alnlara ilişkin PlanMER (çevresel etki değerlendirme) sürecinde 2 bin 200’den fazla görüş sunuldu; bu görüşler, teknik değil politik itirazları kapsıyor.
- Çiftçiler, “Tatbikat uçuşları hayvanlarımızı paniğe sürüklüyor. Meralarımız askeri araçlarla işgal ediliyor. Gıda üretimi ikinci plana itildi” dedi.
• NATO planlarının hedefi haline gelen mahalleler ve bölgede yaşayan emekçiler, “Mühimmat deposu evimizin dibine kuruluyor. Çocuklarımızın oynadığı alanlar ‘askeri güvenlik bölgesi’ haline getiriliyor. Bu bir savaş hazırlığıdır" dedi.
• Çevre ve doğa savunucuları, “Yıllardır koruma altında olan Natura 2000 alanları, şimdi radar kuleleri ve tatbikat sahalarına dönüşüyor. Bu çevresel bir felakettir” dedi.
• Birçok yerel yönetimse, merkezi otoritenin askeri planlarını demokratik denetim olmadan uygulamasına karşı çıkıyor. Katılımcılığın göstermelik olduğu, kararların önceden alındığı belirtiliyor.
Hükümet bu tepkileri “telafi önlemleri” ve “plan uyumlaştırmaları” gibi teknik ifadelerle bastırmaya çalışsa da, gerçekte ortaya çıkan tablo şudur: NATO’nun ve sermayenin çıkarları için Hollanda halkı susturulmakta, yaşadığı toprak askeri düzene teslim edilmektedir. Fakat buna karşı gelişen tepkiler sadece çevresel ya da bireysel değil; giderek daha kolektif ve siyasal bir karakter kazanmaktadır.
Düzen partileri ve 'savunma' sermayesinin ittifakı
Hollanda’da yürürlüğe konan bu devasa askeri dönüşüm projesi, yalnızca hükümetin değil, düzen siyasetinin tamamının açık ya da örtük onayıyla ilerliyor. Parlamentodaki tüm ana akım partiler, “savunma” adı altında yapılan bu yatırımları sorgulamaksızın destekliyor; NATO’nun taleplerini olduğu gibi benimsiyor.
Bu partiler, halkın gerçek ihtiyaçlarını görmezden gelirken, askeri harcamaların artırılmasını bir "güvenlik gereği" olarak meşrulaştırıyor ve savunma sanayi sermayesinin çizdiği sınırlar içinde hareket ediyor. Gerçekteyse bu politikaların ardında, dev silah tekellerinin, mühendislik firmalarının ve askeri taşeronların devasa kâr hırsı yer alıyor. Halkın vergileriyle finanse edilen bu düzen, sermayenin çıkarları doğrultusunda savaş ekonomisini büyütüyor, barışı değil militarizmi kalıcılaştırıyor.
Peki ya toplumsal kriz?
Bu askeri yatırımlar yapılırken ülkede şu toplumsal çöküntüler yaşanıyor:
- Barınma krizi: Ülkede 400 binden fazla konut açığı varken, sosyal konut üretimi durma noktasında. NATO üslerinin çevresinde spekülatif rant artışı yaşanırken, emekçiler çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor.
• Eğitimde kesinti: Üniversite bütçeleri kısılıyor, öğrenci bursları azalıyor. Gençlik, gelecek hayallerini değil, savaş aygıtlarının parçası olmayı dayatan bir düzene terk ediliyor.
• Tarımda çöküş: Çiftçiler hem iklim krizinden hem de askeri baskılardan mağdur. Tarım arazileri mühimmat deposuna çevriliyor, hayvancılık helikopter tatbikatlarının gürültüsüyle tehdit altında.
• Enerji yoksulluğu: Askeri tesislerin enerji altyapısı için milyarlar ayrılırken, halk faturalarını ödeyemiyor. Enerji güvenliği halkın değil, silahların hizmetine sunuluyor.
• Sağlık ve sosyal hizmetlerde kesinti: Bakım evleri kapatılırken, askeri inşaatlar hızla sürüyor. Sosyal devlet geri çekilirken, yerine güvenlik devleti yükseliyor.
Bu tablo yalnızca teknik bir bütçe meselesi değil, doğrudan sınıfsal bir tercihtir. Kapitalist sistem, militarist çıkarları için kamu kaynaklarını seferber ediyor; emekçilerin yaşam hakkı, eğitim hakkı ve konut hakkı göz göre göre feda ediliyor.
Güvenlik kisvesi altında yapılan bu yatırımlar, aslında emperyal çıkarların sigortalanmasıdır. Bu bir halk tercihi değil, NATO dayatmasıdır. Bu bir savunma stratejisi değil, bir tahakküm inşasıdır.
Sessiz savaş, büyüyen direniş
Direniş sadece bireysel tepkilerle sınırlı değil, artık kurumsal ve örgütlü biçimlere dönüşüyor. Örneğin, Groningen ve Friesland belediye meclisleri, mühimmat depolarının planlandığı alanlarda referandum çağrısı yaptı ve Savunma Bakanlığı’nın planlarını tanımadıklarını açıkladı. Zeewolde’de, yeni destek kışlasının inşasına karşı halk oylaması yapılması için kampanya başlatıldı.
Bazı bilgilendirme toplantıları protesto gösterilerine dönüştü; Lelystad ve Oirschot’taki kamu bilgilendirme oturumlarında polis müdahalesi yaşandı. Çevre örgütleriyle çiftçi birlikleri arasında ilk kez ortak platformlar kuruluyor. Özellikle “Barış İçin Koalisyon” adlı yeni inisiyatif, tarım, doğa, barış ve eğitim örgütlerini bir araya getirerek askeri planlara karşı halk forumları düzenlemeye başladı.
Bu gelişmeler, direnişin yalnızca savunmacı değil, alternatif ve dayanışmacı bir toplumsal güç haline gelmeye başladığını gösteriyor. NATO’nun yeni savaş stratejisi sadece cephede değil; altyapıda, gündelik yaşamda, evlerin çevresinde başlıyor.
Bazı belediyeler projelere açıkça karşı çıkıyor, halk bilgilendirme toplantıları protestolara dönüşüyor; barış, çevre ve tarım örgütleri ortak hareket ediyor.
NATO’nun yeni savaş stratejisi, sadece cephede değil; altyapıda, gündelik yaşamda, hanelerin çevresinde başlıyor. Bu düzene karşı barıştan yana olanların sesi daha gür çıkmak zorunda.
Yorum Yap