Çetin Yılmaz yazdı: "Bir çocuğun merakı, bir halkın hikayesi"
Kızım Ela Maya, 2.5 yaşındayken de sorular sorardı, ama o zamanlar kelimeleri küçüktü, gözlerindeki merak ise kocaman. Şimdi 11 yaşına girerken, kemanını eline almadan önce bir cümle kurdu:
“Baba, Selahattin Amca da keman öğrenmeye başlamış.”
Bu cümlede çocuk aklının saflığıyla büyük bir hikaye gizliydi. Bu cümlede uzakları yakın eden, dört duvarı aşan bir bağ vardı. Kendi melodisini arayan bir çocuğun, başka bir yerde ama aynı arayış içinde olan birini hissetmesi, belki de müziğin en güzel mucizesiydi.
Bunu duyduğum an, Mehmed Uzun’un şu sözleri geldi aklıma:
"Sürgün, demir parmaklıklar, yasaklanan diller, suskunluk, her biri insanı küçültür gibi görünse de bazen büyütür. Çünkü insan, sözcüklerin yasaklandığı yerde sözü ruhunda taşır ve bir gün o söz bir nehir gibi akar."
Ela Maya’nın sözü de bir nehir gibi aktı. Küçücük yaşında, Selahattin Amca’sını duyuyor, hissediyor, onun hikayesini merak ediyordu. İşte bu yüzden bu satırları yazıyorum, sevgili okur. Bir çocuğun merakıyla başlayan bu sohbet, bir halkın sesiyle buluşsun diye. Çünkü bazı hikayeler anlatılmazsa eksik kalır, bazı sesler yankılanmazsa tarih dilsiz olur.
Tarihe Tanıklık Eden Bir Çocuğun Soruları: Ela’nın Selahattin Amca’ya Mektubu
Kızım Ela Maya, gözlerini babasına çevirdi. Küçük ama meraklı gözlerinde koca bir tarih yatıyordu. Dili, yüreğinin taşıyamadığı sorulara şekil verdi:
“Baba, Selahattin Amca neden hep uzaklarda? Neden hep onu yazıyorsun? Ondan sana hep haber geliyor ama biz hiç göremiyoruz. Kendi kartpostalında bile sen hastalandığında ‘Geçmiş olsun’ diye yazmıştı. O nerede baba? Herkes neden ondan bahsediyor?”
Baba, Ela’nın başını okşadı. Derin bir nefes aldı. Bu soruların, sadece bugünün değil, yılların yükünü taşıyan sorular olduğunu biliyordu. Çocuklar merak ederdi. Fakat bazı sorular, sadece merakla değil, koca bir halkın hafızasıyla büyüyen çocukların sorularıydı.
Bir Kürt Hikayesi: Dengbejlerin Sesi
“Ela’cığım, bilir misin, eskiden köy köy dolaşan dengbejler vardı. Onlar, halkın unutmaması için hikayeler anlatırlardı. Acıyı, umudu, sevgiyi dile getirirlerdi. Selahattin Amcan da bizim çağımızın dengbejlerinden biri aslında. O, sadece konuşan biri değil, halkının hikayesini anlatan, insanları bir araya getiren bir ses.”
Ela, bir an durdu. Dengbej kelimesi ona yeni gelmişti. Babasının sesi yumuşaktı ama içindeki derinliği hissediyordu.
Uzaklarda Ama Yakın: Selahattin Amca
“Baba, o zaman neden uzaklarda? Hikaye anlatan biri neden hapse atılır?”
Baba derin bir iç çekti. Bazı gerçekleri anlatmak, çocuk kalbine yük olmamalıydı ama gerçekler de saklanamazdı.
“Kimi zaman, doğruyu söyleyenler istenmez. Hele ki bu doğru, halkın acısını, sevgisini ve özgürlüğünü anlatıyorsa… Ama bil ki Ela, Selahattin Amcan sadece dört duvar arasında değil. Onu anlatan kitaplarda, onunla büyüyen insanlarda, hatta senin gibi merak eden çocukların sorularında yaşıyor.”
Ela gözlerini kırpıştırdı. “Peki, o geri dönecek mi?”
Baba gülümsedi. “Hikayeler yarım kalmaz Ela. Dengbejler susmaz. Bir gün yine anlatmaya devam ederler. Ve sen de bir gün kendi hikayeni anlatacaksın.”
Ela başını babasının göğsüne yasladı. İçinde, anlamlandıramadığı ama hissettiği bir sıcaklık vardı. Selahattin Amcası uzakta olabilir ama hikayesi onun kalbindeydi.
Çetin Yılmaz
Yorum Yap