Bir damladan bin damla olmak için hü...
Hü diye başlamak yüreklerimize birlik tohumu attığımız bu günlerde en doğru kelime olur.
Hü demek birlik deryasıdır, birliğin birleşmenin bir damladan bin damla olmak için açılan kapının anahtarıdır.
Acı günlerden geçiyoruz, sanki karanlık bir girdabın içinde günün doğmasını bekleyen kavimler topluluğu gibiyiz.
İçimizde ki korku karanlığın içinde bizi bize yaklaştırıyor, insanın insana ihtiyaç duyduğu, kurtarıcı bir elin uzanmasını bekleyen büyük kavimler topluluğu haline geldik.
İşte tüm hikayede böyle başlıyor, acı sıkıntı dolu günler yaşıyoruz, hastalıklar felaketler ekonomik kriz derken yüzyılın en acı felaketi diye adlandırdığımız 10 İli içine alan depremler tüm dünyayı yasa boğdu.
Tüm dünyayı diyorum dediğimiz gibi yüzyılın felaketi oldu daha ölenlerin sayısını tam olarak telaffuz bile edemiyoruz, denilen sayılardan daha da çok olduğunu hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.
Burada bu kadar acı neden? Sorusunu sormak ne kadar yanlış ise kadere bağlamak o kadar yanlış diye düşünüyorum.
Elbette inancımız kaderi bize hak görüyor, lakin inancımız yaradan bir akıl verdi onu kullan da diyor, inancımız size bir can verdim ona iyi bak sahip çık diyor, yani kader aslında insanların kurtuluş yolu, kendi hatalarını kadere bağlayarak duydukları vicdan azabını azaltma yolu diye düşünüyorum.
Deprem bölgesinde yaşarken bilmem kaç kat bina dikmek kumdan evler yapmak, imar izni verilmemesi gereken yerlere izin vermek ve bazı müteahhitlerin kesesini doldurmak için canları yok saymak kader olamaz.
Peki şimdi ne yapacağız? Öncelikle sabırlı bir şekilde acılarımızı yaşayacağız ölen canlar için maalesef ki hiçbir şey yapamayacağız ama bu acıyı yaşatan herkese gereken cezalar verilmesi için caba göstereceğiz.
Siyasetin çirkin yüzüne inat haklarını aramaları için depremzedelerin yanında olmaya çalışacağız.
Yine maalesef ki deprem bölgesinde ki insanların acısını azaltamayacağız ama en azından kalan canların yaşamlarını kolaylaştırmak için tek yürek olmaya devam edeceğiz.
Acı bir tecrübe yaşadık yaralar kolay sarılmayacak, yüreğe düşen ateş belki de asla sönmeyecek ama hayat bir şekilde devam etmek zorunda, deprem bölgesindeki canlar kendilerine tutunacak bir dal bulmaya çalışırken canları hep yanacak ama iyi insanların varlıkları o yüreklerinde ateş yanan insanları azda olsa ferahlatmaya yetecek diye düşünüyorum.
Şunu asla unutmayın küçük acıların sesi çıkar ama büyük acılar sessizdir dilsizdir, işte tamda burada yine Hü demek istiyorum…
Bir insan ne zaman Hü dese kendi varlığını tamamen yok eder ve ölmeden ölürüz sözü anlam kazanır der bir düşünür.
Deprem bölgesinde birçok insan canlarını enkaz altında verirken sevenleri ölmeden öldü…
Ve kelimeler sustu, hayat durdu şimdi herkesin büyük acısı var ve dediğim gibi büyük acılar dilsizdir, şimdi acılar yaşanacak ama haksızlıklar için yanlışlar için gün gelecek o acılar çığlık atar gibi bağırarak gereken yapılana kadar ses verecek…
Şimdi gerçeğe Hü…
Yorum Yap