Annesi her yıl doğuruyordu ancak kardeş sayısı değişmiyordu...
Altısı evlatlık olarak başka ailelere verilen 11 kardeşin mucize buluşmaları... Bu buluşmanın ardından çıkan hikaye sizi şaşkına çevirecek. İşte detaylar...
“Gidiyoruz”, Bob Bryntwick’in çocukluğunda her yıl birkaç kez duyduğu bir kelimeydi. Ailesiyle Montreal'de yaşayan Bob, zaman zaman akşamları okuldan eve döndüğünde eşyalarını evlerinin bahçesine dağılmış halde buluyordu. Bu manzarayı görünce annesinin yine kirayı ödemediğini anlıyor, umursamadan eşyalarını topluyor ve farklı bir mahallede yeni bir başlangıç yapmak, yeni bir okula gitmek, arkadaş edinmek için zihinsel olarak hazırlanıyordu.
Şimdilerde 73 yaşında olan ve Toronto’da yaşayan Bob’un o zamanlara dair hatıraları silik olsa da annesinin hemen her yıl bir bebeği olduğunu çok net hatırlıyordu. Annesi neredeyse 10 yıl boyunca sürekli doğum yapmıştı ama hayatlarını hep beş kardeş olarak sürdürüyorlardı. Bob, yeni doğan bebeklerin, en fazla birkaç hafta sonra evden gittiğini hayal meyal hatırlıyordu. Ama yakın zamana kadar hiç kimse, ona ve kardeşlerine ne olduğunu açıklamamıştı.
Son bebek, Bob 9 yaşındayken geldi ve gitti. Kısa süre sonra Bob'un bebeklerle ilgili anıları da silindi. Ne var ki uzun yıllar sonra Aile geçmişi kayıtlarına ulaşılabilen bir sistem olan Ancestry’e bir tüp tükürük gönderdiğinde, bazı yadsınamaz gerçeklerle karşı karşıya kalacaktı.
BROOKLYN'DEN SHARON JOSEPH
Bob'un annesi peş peşe doğum yaparken kilometrelerce uzaktaki Eleanor ve Alex Joseph’in ebeveyn olma umutları, her düşükle biraz daha azalıyordu. Brooklyn’de yaşayan orta sınıf bir Yahudi çift olan Joseph'ler evlat edinmeyi de denemişti. Ancak bu çaba, 1940’larda New York’taki Yahudi ailelerin yalnızca aynı dinden bebekleri evlat edinebildiği bir sistem nedeniyle sonuçsuz kalmıştı.
The Washington Post Magazin’in haberi şöyle devam ediyor; 1950’ye gelindiğinde tüm seçenekleri tüketmiş olan çift, tavsiye için aile hekimlerine başvurdu. Doktor onlara, Montreal’de evlat edinme işlemlerini kolaylaştıran bir meslektaşından bahsetti. Hemen Montreal'deki doktoru aradılar ve bir bebeğin uygun olduğu haberini aldılar. Bunun üzerine Joseph çifti hemen Quebec’e gitti; kendilerini bekleyen bebeği alarak Brooklyn'e döndüler.
Minik kızın adını Sharon koymaya karar vermişlerdi. Şimdi 71 yaşında olan ve Tampa’da yaşayan Sharon Coppola’ya ailesi mükemmel bir hayat sundu. Bir okulda yardımcılık yapan annesi akıllı bir kadındı; tesisatçı olan babası ise sevecen ve tatlı bir insandı.
Alex Joseph, yıllardır gizledikleri gerçeği, Eleanor'un 1989’da hayatını kaybetmesinden sonra açıkladı kızına... Sharon, “Cenazeden sonra yanıma geldi ve ‘Sana söylemem gereken bir şey var. Senin bir ikiz kardeşin var' dedi” diye anlattı o günü. Sharon o sırada 39 yaşındaydı...
Babası, Sharon’a evlat edinilmesinden kısa bir süre sonra doğduğu hastanede görev yapan bir yenidoğan hemşiresinden aldıkları mektubu gösterdi. Mektupta ikinci bir bebekten bahsediliyor ve onu evlat edinen ailenin soyadı ve adresi de yer alıyordu. Alex Joseph, Sharon'a kendisinin ve annesinin, ona mektuptan veya kız kardeşinden bahsetmemeye yemin ettiklerini söyledi.
Kendisi de ikiz olan Alex Joseph, ikizi olduğunu bilselerdi iki bebeği de evlat edineceklerini iddia ediyordu. Ancak kuzeni, Sharon'a ebeveyninin evlat edinme işleminin masraflarını karşılamak için büyükanne ve büyükbabasından yüksek miktarda borç aldığını söylediği için, Sharon babasının bu sözlerini şüpheyle karşıladı. İkinci bir Çocuk için ödeme yapmalarına imkân olmadığını biliyordu.
Gerçeği öğrenen Sharon, kız kardeşini bulmak için araştırma yapmaya başladı. Ancak evlat edinen ailenin soyadı ve adresinden hiçbir sonuç çıkmadı. O zamanlar internet de çok yaygın değildi. Ne var ki 2013 yılına gelindiğinde yeni teknolojiler ortaya çıkmıştı ve artık bir akrabayı bulmak posta yoluyla DNA örneği göndermek kadar kolaydı. Sonunda ikiz kardeşini bulabileceğini düşünen Sharon, Ancestry veri tabanına katıldı. Keşifleri onu da Bob gibi hiç beklemediği bir yöne götürecekti.
BULDUĞU ŞEY DAHA ŞAŞIRTICIYDI...
Montreal'de yaşayan Reissa Spier evlat edinildiğini biliyordu ama ayrıntılara hakim değildi. Bildiği kadarıyla, Kanada Kraliyet Hava Kuvvetleri gazisi olan babası Saul ve muhasebeci olan annesi Rose, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kısırlıkla mücadele etmişti. Bu mücadele başarısız olunca, 1951’de Reissa’nın ağabeyini, üç yıl sonra da Reissa’yı evlat edinmişlerdi.
Reissa, 51 yaşında meme kanseri teşhisi aldığında, kendisini atalarını araştırmaya götüren bir yola girdi. Kızının da hastalık riski taşıyıp taşımadığını merak ediyordu. Bu sebeple doktorundan yüksek kanser riskini gösteren bir genetik mutasyonu test etmesini istedi. Zira Aşkenaz Yahudisi kadınların bu mutasyonu taşıma olasılığı çok daha yüksekti. Ancak Reissa’nın evlat edinilmiş olması işi zorlaştırıyordu. Meme kanseri olan birinci derece bir akrabası olduğunu kanıtlaması gerekiyordu ama akrabalarını hiç tanımıyordu.
On yıl sonra Reissa, tükürük analiziyle sağlık ve soy durumuna ilişkin tespitler yapan bir şirket olan 23andMe'nin reklamlarını görmeye başladığında neredeyse akrabalarını arama çabalarından vazgeçmişti. Eşi ona 62'inci doğum gününde bir analiz kiti hediye etti.
Sonuçlar geldiğinde Reissa mutasyonu taşımadığını öğrenince rahatladı. Bulduğu şey ise çok daha şaşırtıcıydı. İlk önce genetik olarak Yahudi olmadığını öğrendi. Sonra da Rene Holm adında bir kız kardeşi olduğunu…
13 AY SONRA GELEN MUCİZE
Rene, her zaman kardeşleri olmasını hayal ederdi. Küçük bir kızken, onu evlat edinen ailesine bir kız kardeş için yalvardığını çok net hatırlıyordu. Ancak her zaman “Asla olmayacak” yanıtını alıyordu. Rene, annesi June ve babası Sam’in neden bir biyolojik çocuğu olmadığını bilmiyordu. Sebep ne olursa olsun June, “Senin için çok para ödedim” demişti kızına.
Işıltılı güzelliğine rağmen sert bir kişiliğe sahip olan June, Rene'e asla sıcak davranmadı. Sam’le evlenmek için Yahudiliği seçen June, Rene bebekken kocasını terk etti ve kızıyla birlikte Massachusetts'e gitti. Rene'i burada kendi ailesinin yanına bırakıp ortadan kayboldu.
On yıl sonra geri geldiğinde, Rene annesinin dönüşüne pek sevinmemişti. June'un dengesizliğinden bunalan Rene, biyolojik anne babasını merak etmeye başladı. June, her zaman Rene'in biyolojik annesinin başka çocuğu olmayan genç, zavallı, evlenmemiş bir kadın olduğunu söylerdi.
Rene'in çocukları 2015 yılının Anneler Günü'nde ona bir 23andMe analiz kiti hediye etti. Fakat Rene ortaya çıkabileceklerden korktuğu için kite neredeyse bir yıl boyunca elini bile değdirmedi. Sonunda testi yapıp gönderdiğinde ise hiçbir anlamlı sonuç bulunamadı. Ta ki 13 ay sonra biyolojik kız kardeşi Reissa'dan bir mesaj alana kadar…
Rene ve Reissa'nın hem annelerinin hem de babalarının aynı olması, iki kadını şaşırttı. Reissa, “Bu çift birlikteydi, bir kız çocukları oldu ve onu evlatlık verdiler. Ve iki buçuk yıl sonra hala birlikteler - ve sonra beni de mi evlatlık verdiler?” diye düşündüğünü belirterek, "İkimiz de bu açıklamada bir tuhaflık olduğunu düşünüyorduk. Neden böyle bir şey yapsınlar ki?” ifadelerini kullandı.
Biyolojik ebeveynlerinin birlikte olmaya devam ettikleri halde neden çocuklarını evlatlık verdiklerini düşünmeden edemiyorlardı. Ardından DNA ağlarını genişletmek isteyen Reissa, 2018 baharında Ancestry'ye kaydoldu. Sonuçlarını aldığında da Bob Bryntwick ile bağlantı kurdu.
ORTAK NOKTA ANNELERİYDİ
O güne kadar birbirlerinin varlığından bile haberdar olmayan kardeşler yavaş yavaş ortak aile ağaçlarını oluşturuyorlardı. Reissa ve Rene 2016’da eşleşti. Bir yıl sonra da Bob ve Sharon birbirlerini buldu. Daha sonra da Reissa ve Bob eşleşmesi gerçekleşti. Dördünün de biyolojik annesi aynı kişiydi: Anne Chop Bryntwick.
Anne, 1914 yılında Manitoba’da Ukraynalı bir Katolik ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 13 kardeşle bir çiftlikte büyüdü ve hiçbir zaman okula gitmedi. Bob onu, ev dışında çalışmayan, Yemek pişirmek, temizlik yapmak ve çocuklarının kıyafetlerini dikmekle meşgul olan bir kadın olarak tanımlıyor.
Yukarıda da dediğimiz gibi Bob, beş çocuklu bir evde büyüdü. Anne’in ilk ve tek kocası Alex Bryntwick’ten olan ilk oğlu Ed, 1939’da doğdu. Kısa süre sonra Alex, Anne'i terk etti ama asla yasal olarak boşanmadılar. Ardından 1946’da Anne'in erkek arkadaşlarından birinden olan Ann dünyaya geldi. Ortanca çocuk Bob 1948’de doğdu. 1949’da ve 1956’da da Barbara ve Michael dünyaya geldi.
Bob, Barbara ve Michael’a babalarının "Mike" olarak da anılan Max Mitchell olduğu söylendi. Montreal’de yaşayan Max, asla uzun süre yanlarında kalmıyor, her yıl birkaç hafta hayatlarına girip çıkıyordu. Max, her geldiğinde çocuklara şeker ve hediyeler getirir, bazen de onları günübirlik gezilere götürürdü.
Yorum Yap