Adam aranıyor!

Siyaset, bireysel statüyü koruma kurnazlığı değildir…

Siyaset, bireylerin tercihine karşın dayatma siyasetçi kabul ettirme sahnesi değildir…

Siyaset, siyasi kimliğe bürünenlerin dışındakilere kulak tıkama sağırlığı değildir…

Siyaset, bize indirgendiğinde; Muharrem’de Hacı Bektaş, Ramazan’da Mevlana, ulusal bayramlarda Atatürk’e sığınma limanı değildir…

Siyaset, demokrasi ile tanıştıktan sonra parayı bulunca yol arkadaşını satışa çıkarma tezgahı değildir…

Farklı bakılabilir. Ancak sanırım siyasetçiden beklenilen; dün görülmemiş olsa bile en azından bugünden yarına daha yaşanılır bir ortam için çaba göstermesidir. Bu görülmediği gibi hala aynı oyuncuları alkışlamak zorunda bırakılmak hesaplaşma-yüzleşme gerektirir ama;

Batının demokrasiyi bilişime yüklediği bir süreçte elde abaküs ile dolaşmak, adamı Diyojen yapar; adam aratır.

Adam!..

Adam aranıyor…

Diyarbakır’dan İstanbul’a…

Hatay’dan İstanbul’a…

Ordan burdan devşirilip İstanbul’da ‘adam’ diye yutturulmak istenenleri siyaset sahnesine çıkaranlar, yıllardır İstanbul’da yaşayan Diyarbakırlı, Hataylı ya da bilmem nereli bulamıyorlar mı!..

Kasa altına yerleştirilip tüketiciye kakalanan çürük domatesler gibi sürüyorlar zoraki siyasetçileri sahneye. Ve yediriyorlar da… Ne de olsa;

İstanbul kasası her türlü çürüğü götürecek kadar büyük!

Her ne kadar bu benzetmede manav uyanıklık yapıyor olsa da, en büyük fatura kabzımallara çıkarılıyor. Yani; çürük domatesleri pazara süren yöneticilere…

Yakında CHP kongre süreçlerini başlatacak. Sosyal demokrat cephede yine değişiklik olmayacak, yöneticiler yine kendi dümen sularında yüzecek isimleri dayatacak. Burada en büyük görev delegeye düşecek. Yöneticiye ‘yeter artık demenin zamanı geldi’ düşüncesi öne çıkarsa eğer, bu parti toparlanma sürecine girebilir. Aksi takdirde, ‘Biz Atatürk’ün kurduğu partiyiz’ tekerlemesine devam edilir.

Bugün hala Cumhuriyet kazanımlarına ve Atatürk’e saygıda kusur etmeyen birçok hem de hatırı sayılır birçok kişi, AK Parti’ye oy veriyor. Var mı bi çelişki!..

Olsa da CHP yönetimini pek ilgilendirmiyor. Son yerel seçimlerde görüldüğü gibi ‘Benim olsun torba dolsun’ düşüncesi daha ağır basıyor. Sandalyelerin uçuşma, yumrukların konuşma geleneği de pek bişe değiştirecek gibi görünmüyor. Ama insanların umutları-beklentileri var. O halde;

Siyaset arenasını tiyatro sahnesi gibi görenlerin uzaklaşması, uzaklaştırılması kaçınılmaz ise eğer, her yol olmasa da;

Çok yol mubahtır!