2019'un ilk Cumartesi Anneleri eylemi

Cumartesı annelerı 719. hafta da yogun yagmur altında toplanıp yıne kayıpların akıbetını sordu.

İHD ıstanbul sube baskanı Avukat Gülseren Yolerı'nın okudugu acıklama da şu ifadelerde bulundu:

"2019’un ilk cumartesi gözaltında kaybedilen/katledilen sevdiklerimize ulaşma, onları bizden koparanlardan adil bir yargı önünde hesap sorma kararlılığımızla buradayız.
Devletin hukuku yok sayarak Anayasanın güvencesinde olan kamuoyuna seslenme özgürlüğümüzü engellemek istemesine karşı, hakikati söyleme sorumluluğumuzu yerine getirmek için buradayız.
719. haftamızda inkar ve cezasızlıkla üzeri örtülmek istenen Güçlükonak katliamı unutulmasın diyerek buluştuk.
1996 yılının 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburu’na götürülen köylüler İşkenceyle sorgulanarak öldürüldü.
15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.
Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı.
Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, önce minibüsü silahla taradı. Atılan roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.
Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996 günü Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu “Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu” açıkladı.
Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici buldu ve bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı.
Bu açıklama üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu” bir heyetle olay yerine gitti.
Heyetin olay yerinde elde ettiği tanıklıklar, bilgi ve bulgular resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna:
“Bu katliamı PKK değil, devlet güçleri yapmıştır.” açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM’e taşınan davada ise Türkiye etkin soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiği için mahkûm oldu.( Başvuru no:33420/96 ve 36206/97)
Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, “Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik.” dedi.
Ergenekon yargılamaları sürerken 3.11.2013 tarihli Türkiye Gazetesi’nde Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesinin alındığı, savcının önemli tanıklara ulaştığı ve Güçlükonak katliamında şüphelilerin JİTEM'le bağlantılı görevliler olduğu şeklinde bir haber yaptı.
23 yıl önce işlenmiş olan bu insanlığa karşı suç ile ilgili inkâra son verilerek gerçeğin hem aileler hem de toplum düzeyinde resmi olarak açıklanmasını istiyoruz.
Bu suçun faillerinin tespit edilerek adil bir yargılama faaliyeti sonucunda cezalandırılmalarını istiyoruz.
Güçlükonak’ta gözaltına alınan, devletin güvencesi altındayken yaşam hakları ihlal edilen 11 kişi için adalet istiyoruz.
Hakikat ve adalet talebimiz gerçekleşinceye kadar kayıplarımızı aramaktan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."

Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon