BAŞLARKEN!

Aslında zaman çok geç veda sözleri için, kavuşmalar için ise çok erken!
Vedalaşmayı hiç sevmedim, beraberinde ayrılıkları getirdiği için. Kavuşmaları da sevemedim, hemen ayrılıkların peşinden geldiği için.
İşin garibi bir kişilik hayatta; kimileri için onlarca, kimileri için yüzlerce kez olağan bir durum halidir vedalar ve kavuşmalar!
Bizde herkes gibi yarım kalan tarafımızı bir ayrılığın bitimi ile başka bir tarafta tamamlamaya çalışırız, genelliklede öyle olur. İnzivaya çekilenimiz pek olmaz, olsada duyulmaz, duyulsa da pek kimse tınmaz!
Bir çocuğun doğup büyüdüğü evinden evlenip ayrılmasına ebeveynleri üzülürken aynı ebeveynler yeni evin eşyalarını dizerken mutludurlar.
Ağabey veya abla evlenip yuvadan uçarken evin diğer fertleri sevinçten havaya uçarlar. Düğününde halaylar çekilir, eve dönülen ilk gün ise gidenden kalan odadır kavganın sebebi kalanlar için. Aslında gidenin ardında kalanın içindeki baskın bekleyiştir gidenden kalan oda, makam, mevki, yer veya köşe denilen miras!
Bu ayrılıklar bazen bir sevgilinden ayrılıp başka biriyle olmak veya bir işten ayrılıp başka işte olmak gibidir.
Bazen ise duyarız evlilik hayatları boyunca birbirlerine en ufak kırıcı bir söz söylememiş 30 senelik evli çift incir çekirdeğini doldurmayacak bir sözü kırıcı olarak değerlendirip soluğu mahkemede alırlar ve bir celsede boşanıverirler. Sonra mahallede bir dedikodu çıkar; Canım zaten bunların evinden ses eksik olmuyordu her gün kavga, her gün niza eksilmezdi, sesten inanın evimizde oturamazdık daha neler neler!
Şimdi artık yeni soluk alma zamanı!
Evet, sevgili dostlar, artık buradayız, adres değişse de köşemizin adı değişmedi. Yine adımız eskisi gibi “Tükenmez Kalem”.
Bu memleketin suyuna otuna toprağına değer katan bu toprakları yurt edinmiş ve emek harcayan, Türk’üne, Kürt’üne, Zaza’sına, Arnavut’una, Ermeni’sine, Rum’una, Boşnağına, Çerkez’ine, Alev’isine, Sünni’sine, Hanifi’sine, Şafisine, Katoliğine, Müsavisine, Ortodoksuna, Yezidi’sine, Ateistine, solcusuna, sağcısına siyasi olanına veya olmayanına, memuruna, işçisine, köylüsüne, kentlisine, öğrencisine, öğretmenine, esnafına, çırağına suçlu suçunu bu insanlara karşı işlemektedir. Ve biz bu suçluyu biliyoruz!
Evet, biz yoksulun aşına kepçesini kim daldırıyor göreceğiz, birilerinin cebine sıkıştırılan hesapsız hakları kim olursa olsun soracağız. Döner koltuklarda dönenlerin döngüsünü sorgulayacağız.
Meclis içinde kurulan meclisleri takip edeceğiz. Zayıf olanın zayıflığından faydalanıp oradan kendine pay çıkartanların ensesinde boza pişireceğiz…
Meydanlara dökülen hakların sesine sesimizi katacağız.
Başta emek hırsızlığı olmak üzere her türlü hırsızlığın, doğa düşmanı çevre katillerinin, İhaleye fesat karıştıranların, nüfuz suiistimalcilerinin kısacası; arsızın, arlanmaz namussuzun, hortumcunun, korkusu olmaya dün oldu gibi bugün de devam edeceğiz.
Hayatımız pahasına, her zamanki gibi tek silahımız olan kalemimizle fincancı katırlarını ürkütmeyi sürdüreceğiz…
Birilerine küpe olsun meydanı onlara bırakmayacağız!
Evet, biz artık buradayız. Hoş bulduk efendim, hoş bulduk…