Vedasız ayrılık

Beyin tümörü ve koah hastalığı nedeniyle hastanede hayatını kaybeden Mehmet Canpolat, hastanenin ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ‘infazının ertelenmesine gerek yok’ yönündeki raporları nedeniyle son günlerini ailesinin yanında geçiremedi, yakınlarına veda edemedi.

Bir kaç gün önce “cezaevinde kalabilir” raporu verdiği hasta mahpus Mehmet  yaşamını yitirdi. Avukat Gülizar Tuncer “Savcılar, cezaevi idaresi, ATK el birliği yaparak öldürdü” dedi.

Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalan hasta mahpuslar, çeşitli bahanelerle ölüme terk edilmeye devam ediliyor. Hasta mahpusların, evlerinde ailelerinin yanında son dakikalarını geçirmelerine izin vermeyen AKP hükümeti, hasta mahpusları siyaset malzemesi yapmaktan vazgeçmezken, İHD’nin son raporuna göre, cezaevlerinde 227’si ağır olmak üzere 642 hasta mahpus bulunuyor. Siyasi iktidarın mekanizması gibi çalıştığı belirtilen Adli Tıp Kurumu, her gün ölüm sınırında olan hasta mahpus için “Cezaevinde kalabilir” raporu verirken, cezaevinden tabutlar çıkmaya devam ediyor. Bu hasta mahpuslardan biri de, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’na (KOAH) yakalanan ve 7 Aralık 2014 tarihinde tutulduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde durumunun ağırlaşması üzerine Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Mehmet Canpolat oldu. Daha bir kaç gün önce ATK tarafından serbest bırakılma talebi reddedilen Canpolat, bu sabah yaşamını yitirdi.

‘CANPOLAT ÖLÜME TERK EDİLDİ’
“Komünist Parti İnşa Örgütü”nü 1996 yılında kurduğu gerekçesiyle tutuklanarak müebbet hapis cezası alan ve 19 Aralık 2000 tarihindeki cezaevi operasyonu sırasında gaz bombalarından birinin göğsüne isabet etmesi sonucu KOAH hastalığına yakalanan Mehmet Canpolat, yaklaşık 38 gündür kaldırıldığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde makinelere bağlı yaşıyordu. Durumu gün geçtikçe kötüleşen Canpolat’ın, beyninde tümör olduğunu belirterek ATK’ye başvuran avukatları Elvan Olkun ve Gülizar Tuncer, Canpolat’ın serbest bırakılmasını talep etti. Avukatların taleplerini değerlendiren ve daha önce defalarca kez Canpolat için “Cezaevinde kalabilir” raporu veren ATK, bu sefer de “Hastane şartlarında yatırılarak infazına devam edilmesinin uygun olduğu”nu belirterek, Canpolat’ın ölüme mahkum etti.

‘SAVCILAR, CEZAEVLERİ YÖNETİMLERİ, ATK İŞ BİRLİĞİ YAPARAK ÖLDÜRDÜ’
Canpolat’ın avukatı Gülizar Tuncer, olaya ilişkin, devletin el birliği ile Canpolat’ı öldürdüğüne dikkat çekerek, “Savcılar, cezaevi idaresi, ATK el birliği yaparak öldürdü” diye konuştu. Şu anki ATK’nın Canpolat için 5 Ocak tarihinde cezaevinde kalabileceği raporu verdiğini belirten Tuncer, “Canpolat yaşamsal fonksiyonlarını yitirmiş bir hasta tutsaktı. Bırakın cezaevinde kalmayı tek başına yaşamsal fonksiyonlarını dahi yerine getiremiyordu. Tek başına beslenemiyor, tek başına solunum cihazı olmadan nefes alamıyor, makinalara bağlı bir şekilde yaşıyor ve ceza infaz ertelenmemeli raporu veriliyor” diyerek tepkisini dile getirdi. Sürecin uzatılması ve hasta mahpusun ölmesi için bu tür raporların verildiğini ifade eden Tuncer, bu ölümlere karşı ellerinden hiç bir şey gelmediğini, sadece seyirci kalabildiklerini söyledi.

CEZAEVİNDE KALABİLİR RAPORU
Canpolat, 1996’da ‘Komünist Parti İnşa’ isimli örgütü kurduğu gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. 19 Aralık 2000’deki ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ sırasında Gebze Kapalı Cezaevi’ndeydi. Göğsüne isabet eden gaz bombasıyla yaralandı. İddiaya göre, sağlık sorunları da bu tarihten itibaren başladı. 2012’de koah teşhisi konuldu. Günlük faaliyetlerini sürdürememesi üzerine 2 Aralık 2014’te Kocaeli Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Hastane raporunda, “Cezasının infazının derhal tehiri gerekmez. Sürekli hapis cezası infazı, hükümlünün hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmez. Hastalığının resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde infaz olunmasına gerek yoktur” denildi. Bu rapor üzerine Canpolat tekrar cezaevine gönderildi. Koğuşunda arkadaşlarının yardımıyla yaşayan Canpolat, 7 Aralık 2014’te Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Avukatı Gülizar Tuncer’in iddiasına göre müvekkili şuuru kapalı bir halde bu hastaneye getirildi. Burada Canpolat’ın beyninde tümör olduğu görüldü ve iki ameliyat geçirdi. Avukat Tuncer, infazın ertelenmesi talebiyle 10 Aralık 2014’te infaz savcılığına başvurdu. Tuncer başvurusunda, müvekkilinin sağlık durumunun kötü olduğunu ve bu nedenle veda hakkından yararlandırılmasını talep etti.

ADLİ TIP: İNFAZI DEVAM ETSİN
Savcılık, Canpolat’ın sunduğu raporları İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sundu. Adli Tıp Kurumu ise 22 Aralık 2014’te Canpolat’ın ‘hastane şartlarında yatırılarak infazına devam edilmesinin uygun olduğu’ raporu verdi. Bu rapor nedeniyle Canpolat, hayatının son günlerinde ailesiyle görüştürülmedi ve 12 Ocak günü hayatını kaybetti.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ
Avukat Tuncer, Hürriyet’e şunları söyledi: “Son günlerini ailesinin yanında geçirsin istedik. Yanında kız kardeşi refakatçi olarak kalabiliyordu. Ailesinin ve kızının ziyaretine sorun çıkarıyorlardı. İnsanların en azında bir vedalaşma hakkı var. Boğazında açılan delikle beslenen ve şuuru kapalı olan bir kişinin kaçabileceği gerekçesiyle başucunda 24 saat jandarma nöbet tuttu. Doktorlar, savcılar, ATK elbirliği ile bu insanı katletti. Suç duyurusunda bulunacağız.”

BABAMI ÖLDÜRDÜLER
30 yaşında tutuklanan ve 18 yıldır cezaevinde yatan Mehmet Canpolat, Yenibosna Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından vasiyeti üzerine Bağcılar Mezarlığı’nda toprağa verildi. Canpolat’ın kızı Berivan Canpolat (22), cenaze töreninde “Biz sana doyamadık baba. Sana kara topraklar doyacak” diye feryat etti. Berivan Canpolat cenaze sonrası ise gazetecilere “Aldılar onu bizden. Kopardılar. Sözü vardı bana gelecekti. Ben 3 yaşımdan beri babasızım. Bir gün gelecek diye bekledim hep. Ama ölüsünü verdiler. Öldürdüler babamı” diye konuştu. Abla Elmas Kılıç da son 1 aydır ağabeyine refakat ettiğini belirterek “Kardeşim, hastanedeyken ‘Bu bana yapılanlar işkencedir. Bunun hesabını sorun’ demişti. Çok mücadele etti. Direndi. Ama olmadı” dedi.