YSK, CHP 22'nci Olağanüstü Kurultayı'na ilişkin iptal talebi reddetti
Tekin: Yeter artık, doğa olayları afete dönüşmesin!
Dere yataklarında ve taşkın düzlüklerine plansız, mühendislik hizmeti almamış yapılanmalara göz yumulması, taşkın önleme ve havza ıslah çalışmalarının yapılmaması; ne yazık ki her defasında yurttaşlarımızın hayatına mal olmaktadır
Gezegenimizin oluşumundan günümüze, yağmur, rüzgar, kasırga gibi çeşitli atmosferik olaylar; deprem, volkanizma, heyelan gibi jeolojik olaylar sürekli olarak meydana geldi ve gelmeye devam edecek.
Ülkemizde halen sıradan doğa olaylarının insan hayatını tehdit ediyor olması, bilim ve teknolojinin gelişmişlik düzeyine yakışmıyor.
Son birkaç gündür, ülkemizde oluşan yağışlarda can kayıpları ve ciddi maddi kayıplar meydana geliyor ve neredeyse ülkenin her yanından benzer haberler yağıyor.
Daha 1 yıl önce Hatay Dörtyol’un Çökek yaylasında sel ve heyelandan dolayı insanlar öldü. Ne yapıldı bu bir yılda, bileniniz var mı? Bununla ilgili olarak Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün web sayfasında yer alan haber ibret verici;
“Hatay ili, Dörtyol ilçesi, Karakese Beldesi, Çökek Yaylasında 19.07.2013 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan feleketinin yaşandığı yerlerde yapılan inceleme ve tespitlerin değerlendirilmesi için 23.07.2013 tarihinde ÇEM Genel Müdürlüğünde toplantı yapılmıştır…” Ne yazık ki, hepsi bu…
Geçtiğimiz günlerde Giresun sahillerinde “Tsunami” yi andıran görüntüler; aslında temel mühendislik hesaplarından mahrum bir akıl tarafından yapılmış “Ulaşım Planı” nın doğal sonuçlarını yansıtıyor. Olayın sevindiren tek yönü ise büyük şans eseri can kaybının yaşanmamış olması.
Çarşamba günü Hatay’ın Erzin ilçesinde yağış yoğunluğuna bağlı olarak sel ve taşkınlar oldu; gelen haberlere göre 2 ölü var ve ilk belirlemelere göre dört yurttaşımız kayıp…
Olay mahalinde incelemelerde bulunan konu uzmanı çalışma arkadaşlarımızın tespitleri; daha çok ilgili kamu kurumlarının ihmallerine işaret ediyor.
İlk tespit ve belirlemelere göre; eksikliklerine rağmen, yürürlükteki yasal mevzuat hükümlerinin tam olarak uygulanılmamış olması, can ve mal kayıplarını artırmış gözüküyor.
Dere yataklarında ve taşkın düzlüklerine plansız, mühendislik hizmeti almamış yapılanmalara göz yumulması, taşkın önleme ve havza ıslah çalışmalarının yapılmaması; ne yazık ki bu defa da yurttaşlarımızın hayatına mal olmuştur.
Her defasında giden canların ardından “Devletimiz büyüktür, yaralar en kısa zamanda sarılacaktır” ezberlerinin ardına sığınmamak için, artık bazı sorulara cesaretle yanıt arama zamanımız gelmiştir diye düşünüyoruz.
Acaba adına “Afet” deme kolaylığına sığındığımız doğa olaylarını, meydana gelmeden öngörmek için, ilgili meslek alanlarında üretilen verileri kullanarak, yeterli bölgesel değerlendirmeler yapabiliyor muyuz?
Kentleşme, yer seçimi ve ulaşım proje alanlarında, nerelerde hangi önlemlerin alınması gerektiğini önceden planlayabildik mi? Kentsel uygulama aşamalarında bu plan öngörülerini dikkate aldık mı?
Daha iki yıl önce Samsun’da TOKİ’nin yaptığı konutlarda 9 insanımız hayatını kaybetmedi mi? Devlet eliyle yapılmış konutlarda, kendi evlatlarımızın sele suya kapılıp aramızdan ayrılmalarından gerekli dersleri çıkarabildik mi?
Artık memleketimizin neresinde hangi türden afetler olabileceğini ve olası bir afet durumunda can ve mal kayıplarının hangi mertebelere ulaşabileceğini ne zaman tam olarak bilebileceğiz?
Şayet bu soruların yanıtlarını bilebilecek birileri varsa; niçin halen yurttaşlarımız doğa olaylarına bağlı “felaketlerde” ölmeye devam ediyor? Niçin bu düzeyde milli servet kaybını önleyemiyoruz?
Yetkililere buradan soruyorum; gelişmiş dünya bu soruların yanıtlarını bulmuş, bu sorunları çok büyük oranda çözmüşken, biz neden hala bu konuda Bangladeş gibi ülkelerle aynı seviyede sorunlar yumağı ile boğuşmak zorunda kalıyoruz?
Verimli tarım arazilerini, dere yataklarını, mera ve orman alanlarını rant hırsına ve doğa talanına terk eden siyaset tercihlerinden kurtulmanın zamanı gelmiştir.
Biz CHP iktidarında; doğal çevresi ile barışık, gezegenimizi paylaştığımız diğer canlı türlerinin de yaşama haklarına ve yaşam alanlarına saygılı kentleşme uygulamaları ile toplumsal refahı artıracak uygulamalara öncelik vereceğiz.
Her şeyden önce, insan hayatını en ucuz kaynak değer olarak gören vahşi kapitalizm alışkanlıklarına geçit vermeyeceğiz.
İnsan eliyle yaratılmış felaketlerde yaşamını yitirmiş tüm yurttaşlarımızı rahmetle anıyor, geride kalanlara sabır ve baş sağlığı diliyoruz…
Afetlerin uluslararası boyutları hakkında ilgi duyanlar için NOT:
Uluslararası Doğal Afetleri İzleme Merkezi EM-DAT’ın veri tabanına ilişkin kayıtlar ( Bkz.Ekli grafik) doğal afetlerin seyri bakımından pek çok mesaj taşıyor.
Tarihsel süreç içerisinde doğal afetler ve etkilenen toplumsal katmanları araştıran ekli verileri bu kapsamda değerlendirmek gerekirse;
1920’lerde doğal afetlerden kaynaklanan insan ölümlerinin sayısı yıllık 500 bin civarında iken; bu sayı 2010’larda 50 bin civarına gerilemiştir. Yani gelişen bilim ve teknoloji, doğal afetlerde insan kayıplarını en basit sayısal açıdan ifade etmek gerkirse, 1/10’a indirmiştir.
Bunun yanı sıra, doğal afetlerin sayısı yıllık onlu rakamlardan 500’e yükselmiştir. Bunun temelde üç temel sebebi vardır;
1-Doğal afet kayıtları son yıllarda daha sağlıklı olarak tutulmaktadır. 2-Artan dünya nüfusuna bağlı olarak insanlar daha tehlikeli alanlarda yerleşmek zorunda kalmaktadır. 3-İklim değişikliklerine bağlı olarak, ani ve şiddetli atmosferik olaylar gittikçe artmaktadır.
Ancak üzerinde hassasiyetle durulması gereken ve dikkat çeken bir başka husus ise doğal afetlerde oluşan maddi kayıpların, teknolojik gelişmelere ve bilimsel deneyimlere karşın artmakta olmasıdır.
Bunun en iyimser açıklaması; “dünya; doga olaylarından kaynaklı afetlerde büyük yatırımlarını geri dönüşümü mümkün olmayacak biçimde kaybediyor ama can kayıplarını büyük oranda azaltmayı başarmış gözüküyor…” olabilir.
Yorum Yap