Dervişoğlu: “Komisyonun amacı Öcalan’ı serbest bırakmak”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrı ardından kurulan komisyonun “Öcalan’ı serbest bırakmak” amacı taşıdığını söyledi. Aynı zamanda komisyon başkanı da olan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yasal düzenleme çıkışlarına işaret eden Dervişoğlu, “Belli ki iktidarın rafta beklettiği bir yasal düzenleme paketi var. Zamanı geldiğinde gündeme geleceğini biliyoruz” dedi. CHP’yle iş birliği ihtimali de sorulan Dervişoğlu, bütünleşik muhalefet çıkışını tekrarladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Halk TV ekranlarında Kürşad Oğuz’un gündeme dair sorularını yanıtladı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ekrem İmamoğlu'na, kamuoyunda "ahmak davası" olarak bilinen davada verilen hapis ve siyasi yasak cezasının istinaf mahkemesince onandığı hatırlatılan Dervişoğlu, “İş başında bulunan Erdoğan, yargıyı siyasete alet ederek birtakım kararlar alınmasına katkı sağlıyor izlenimi veriyor. Mahkeme kararlarının üzerinde konuşulmaması gerekiyor ama bunu millet adına karar verilmesi halinde gerçekleştirebilmek mümkün. Türkiye’de uzunca bir zamandır iddianamelerin kimler tarafından yazdırıldığı ya da yazıldığı, kararların kimler adına verildiği tartışma konusu. Bu da hukuk ve adaletin tartışılmasına vesile oluyor. İmamoğlu’yla ilgili yapılan soruşturmalar ve yargılamalar üzerinde bir siyaset gölgesi olduğu kanaatini taşıyorum. Bunun sebebinin önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimiyle alakalı olduğunu düşünüyorum.” dedi.

“DEVLETLER ADALETSİZLİKTEN YIKILIR”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söz konusu süreçlerin tamamlanmasına yönelik yaptığı çağrılar hatırlatılan Dervişoğlu, “Siyasetçilerin hukuka müdahil olduğunu göstermesi tarafımca yadırganacak bir şey. Bunu toplum da yadırgıyor. Mahkeme karar verecekse bunun rutin bir süreci var. Siyasetçilerin hukuku etkileyecek beyanlarda bulunmasını yadırgıyorum. Mahkemelerin neden siyasetçilerin yol göstericiliğine ihtiyaçları olsun ki. ABD’de başkan yargılanırken bile siyaset müdahil olmuyor. Türkiye’de hukukun ve adalet mekanizmasının siyasetçilerin yol göstericiliğine ihtiyacı varmış gibi bir hissiyat yaratılıyor. Son derece ciddiyetsiz bir süreç yaşanıyor. Bu durum ‘adalet mülkün temelidir’ ilkesine müdahil olmak anlamına geliyor. Devletler adaletsizlikten yıkılır. Yargıya olan güven duygusunun her geçen gün daha da aşındığına şahit oluyoruz. İhtilal dönemlerinde bile yargıya güvenip, adaletin kılıcına inanan ve teslim olan bir toplum olmaktan çıkıp, kararların tartışıldığı ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir döneme taşındık. ‘Her şey benim kontrolüm altında ve ben ne istersem birilerine dayatır ve onu gerçekleştiririm’ türünden bir kanaati hâkim kılmaya çalışan siyasi pozisyonsuzluk hali var.” değerlendirmesini yaptı.

“TÜRKİYE’NİN SİYASİ AHLAK YASASINA İHTİYACI VAR”

Milletvekili transferlerine değinen Dervişoğlu, “Siyasi partilerden aday olup seçilmiş insanların kanaat değişikliğine uğramalarını yadırgamam ama siyasi partilere mensup insanların oyları ile o makama gelmişseniz, o makamı da terk etme ihtiyacı ortaya çıkar. Partimizden ayrılan kimseyle alakalı olarak umuma açık rencide edici bir beyanda bulunmadım. Sadece hayatın gerçekleri üzerinden görüşlerimi anlattım. En başından itibaren operasyona tabi tutulan ve siyasi ömrüne vade biçilen parti İYİ Parti oldu. TBMM’ye 43 milletvekili ile geldik ama 14 arkadaşımız başka partiler tarafından transfer edildi. Daha önce söyledim, şimdi de tekrarlayayım; Türkiye’nin ciddi bir siyasi ahlak yasasına ihtiyacı var. Milletvekili transferleri Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçişlerle başladı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli yetkililerini uyardım. Bunların tek bir merkezden yönetildiğini ve bu işin ucunun uzun vadede Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geçişleri meşrulaştırmak amacıyla açık tutulduğunu ve belediye başkanlarına, belediye meclisi üyelerine kadar sirayet etme tehlikesinin bulunduğunu anlattım. Bugün ‘haklı çıktım’ demekten ziyadesiyle üzgün olduğunu söyleyebilirim. Kendisinden olmayanlara karşı baskıcı yöntemler kullanan bu iktidar anlayışının bu yaşananlardan sonra nelere tevessül edeceğini de kestirebilmek mümkün. Kirlenen bir siyaset var. Buna vesile olan şey de yönetim anlayışı. Bu hükümetin yönetim anlayışı kurumları çürütüyor. Bir çürümüşlük var. Konuşulması ve tartışılması gereken ‘Benim partime gelirsen bir şey olmaz ama orada durursanız bunun bedelini ödersiniz. Ya eviniz ya Silivri tercihinde bulunun" denmesi. Ancak biz kişiselleştiriyoruz. Bunlar olabiliyor denmesi bile utanılacak bir durum.” ifadesini kullandı.

“DÜZELTMEMİZ GEREKEN ŞEY SİSTEM”

Sadece muhalefet belediyelerine yönelik soruşturmalar yürütüldüğüne işaret eden Dervişoğlu, “İktidarda da bir sürü konu var. Hatta görevden alınmış ve alınma gerekçeleri, görevden alan tarafından paylaşılmamış belediye başkanları var. Düzeltmemiz gereken şey sistem. Sistem kirliyse bunu uyum sağlayacak siyasetçi tipi ortaya çıkar. Vatandaşın siyasetçide aradığı şey güvendir, samimiyettir, dürüstlüktür. Siyasetçinin güvenilir olup olmadığı, dürüst olup olmadığı, samimi olup olmadığı tartışılıyor. Neden? Gücü elinde tuttuğunu zannedenler topluma dayatıyor ve yutturuyor. Çünkü toplumu tesiri altına alabilecek bütün mekanizmalar iktidarın elinde. Mahkemeler ve kararları bundan dolayı güvensiz hale geldi. Medya bundan güvensiz hale geldi. Kurumlar bundan çürüme tehlikesi ile karşı karşıya. Denetleme mekanizmaları aradan kaldırıldı. Suç, hırsızlık, yolsuzluk varsa mutlak suretle cezalandırılmalıdır. Kimse kendisini suç işlime imtiyazına sahip hissetmemeli. Bir toplumda adalet mekanizması bypass edilip herkesin kendi hesabına adaleti sağlamasının sonuçlarını düşünebiliyor musunuz? Kaos bunun sonucudur.” şeklinde konuştu.

Dervişoğlu, “Ahlaksızlığı güç yapıyor. Gücü de elinde bulunduranlar yapıyor. Siyasette güce dayanarak haksızlığı ve hukuksuzluğu hakim kılan mantığın değişmesi gerekiyor. BU iktidarın karşı karşıya bulunduğu en tehlikeli şey güç zehirlenmesi. Elinde güç var; ‘belediye meclisin dengesini değiştirebilirim, TBMM’deki nitelikli çoğunluğu elde edebilirim’ diyor. Kurtarmamız gereken şey siyasetin ahlakıdır. Siyasetçinin güven duyulan bir şahsiyet olması gerekiyor. Mesela ben çıkıp ‘yapmam’ diyorum. Aynı tutarlılığı iktidar da muhalefette de olsanız yapmanız gerekiyor” diye ekledi.

“FARKLI TEDBİRLERİ DÜŞÜNMEK GEREKEBİLİR”

CHP’ye yönelik yargı ablukasına değinen Dervişoğlu, “Benim yanında durduğum şey hukuk, adalet ve demokrasi. Bir siyasi partinin 2 yılı aşkın bir süre önce yapılmış kongresinin mahkemelerce iptaline yönelik atılmış adımların, mutlak butlan arayışlarının demokrasi adına yaratacağı olumsuzluklara işaret ettim. Göreve geldiğimden bu yana adalet peşinde koşan demokrasi savaşçısı gibi dolaşıyorum. Ya cezaevi kapısındayım ya  da mahkeme kapısındayım. Haksızlık ve hukuksuzluğu, yol ve yöntem olarak belirlemiş insanların karşısına hukuki temelde gerekçe oluşturarak adalet aramanın sonuçlarını göreceğiz. Bana adaletsizlikle yaklaşmasına rağmen ben onu adalete davet ediyorum ancak onun bataklığında boğulmaya mahkum ediliyorsam farklı tedbirleri düşünmek gerekir. Bilinmeyen taraflarınızla karşılarına çıkacaksınız. Bugün YSK bir karar verdi. Bunun kadar doğal bir şey yok. Ancak 2 buçuk sene önceki meselenin YSK’nın önüne gelmesi tartışılması gereken asıl mesele. Türkiye'nin konuşulması icap eden çok önemli meseleleri var ama siyaset sahnesinde olup bitenlere baktığınızda; gerçek sorunların ötelendiğini, ertelendiğini, konuşulmadığını, konuşulmaması icap eden ne kadar konu varsa kamuoyunun gündemini meşgul ettiğini görüyorsunuz. Netice almayan müdahalelerin tamamı, önce toplumda duyarsızlık yaratır, sonunda bir etkisizleştirmeye vesile olur, konuyu doğallaştırabilir. Her şeyin hesabının doğru yapılması gerekir” dedi.

Dervişoğlu, “İktidarın elbette doğruları da vardı ama son dönemdeki uygulamalar hem Erdoğan’ın hem de onun iktidarının doğrularını gölgelemiştir.” diye ekledi.

“İYİ PARTİ KAYBETTİREN OLMAYACAK”

CHP’yle iş birliği ihtimali sorulan Dervişoğlu, “Buna şimdiden bir şey söyleyebilmek mümkün değil ama ben her zaman bütünleşik muhalefet anlayışından bahsediyorum. Sistem zaten bu mecburiyeti getiriyor. Köprünün altından çok sula akacağa benziyor. Siyasi güzergahın bağlayıcı sözlerle tanzimi şimdi erken. Ama parlamenter demokratik sistem anlayışının dillendirilmesi ve herkes tarafından telaffuz edilmesi arzusunu taşıyorum. Türkiye’nin aradığı parlamenter demokratik sisteme geçiştir. Zamanı gelince bu görüşmeler yapılır. İYİ Parti asla kaybettiren olmayacaktır. Türkiye’de taşların yerine oturması için de TBMM’de güçlü bir İYİ Parti’nin olması gerekir. Cumhurbaşkanlığı konusunda birlikte hareket etmeyi gerektirecek şartlar oluşursa üstümüze düşen siyasi sorumluluğu yerine getiririz. Sistemden kaynaklı olarak bütünleşik muhalefet anlayışının yerine getirilmesi gerekir. Dolayısıyla siyasi partilerin birbirlerinin hassasiyetlerine özenli yaklaşması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“İKTİDARIN DA BİZİM ADALET SAVAŞIMIZA İHTİYACI OLACAK DÖNEMLER GELEBİLİR”

CHP’ye yönelik destek ziyareti sorulan Dervişoğlu, “Her zaman olduğu gibi hukukun, demokrasinin ve adaletin yanında durduk ve bunu yapmaktan imtina etmeyiz. Ayrıca ben her haksızlığa uğrayanın yanında oldum. Her haksızlığa uğrayanın da yanında olmaya devam edeceğim. İktidar haksızlığa uğrasa, onun da yanında dururum. Belki onların da bizim adalet savaşımıza ihtiyacı olacağı dönemler olacak” ifadesini kullandı.

“KOMİSYONU İLK ÖNEREN ABDULLAH ÖCALAN’DIR”

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na dair görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Komisyonun hedefi; ‘terörsüz Türkiye’ Terörsüz Türkiye’yi arzulamayan bir vatansever yoktur bu ülkede. Biz bu komisyonun asıl amacının farklı olduğunu, dolayısıyla bir kampanya olduğunu, dolayısıyla TBMM’nin Abdullah Öcalan denen caninin yol göstericiliğinde bir süreç tanzimine suç ortağı kılındığını ifade ettik. Şimdi bize ‘Komisyona katılıp karşı görüşlerinizi söyleseydiniz keşke’ diyorlar. Karşı görüşlerimle komisyonun kararları meşrulaşır endişesine binaen komisyona katılmadık. Komisyonu ilk öneren Abdullah Öcalan’dır. Komisyonun kuruluşunun öncesinde süreci inşa etmek adına yapılan konuşmada söylenen cümle: ‘Abdullah Öcalan gelsin, bu meclise konuşsun, örgütünü feshetsin ve umut hakkından yararlansın’ dır. O zamandan beri söylüyorum; bu komisyonun amacı sorun çözmek değil, Abdullah Öcalan'ı serbest bırakmaktır. Şimdi bunun emarelerini görüyoruz” dedi.

“İKTİDARIN RAFTA BEKLETTİĞİ YASAL DÜZENLEME PAKETİ VAR”

 “Abdullah Öcalan denen caniyi TBMM'ye getiremediler, TBMM’yi komisyon marifetiyle onun ayağına götürmeye çalışmıyorlar mı?” diye soran Dervişoğlu, “En başından beri uyarıyoruz. Bu adamların hiçbiri hedeflerinden ve emellerinden vazgeçmedi. Komisyonda sorunun çözümüne delalet edecek ne konuşuluyor? Bu işin sonunda Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması senaryosundan başka bir şey yoktu. Çünkü örgüt bölücü emellerine devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinde yaşananlar herkesin malumu. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendisini koruyacak adımları atması doğaldır. Ayrıca beklentiye karşılık sonuçlar çıkmazsa Türkiye başka bir ortama da sürüklenmek istenebilir. Nihai hedef Öcalan’ın serbest bırakılmasıdır. Türk milleti kandırılmak isteniyor. Komisyonda da kurulduğundan beri milli kimliğimiz, üniter devlet yapımız tartışılıyor. TBMM Başkanı, aynı zamanda komisyon başkanı. Her seferinde yasal düzenlemelerden bahsediyor ama komisyon gündemine gelen bir yasal düzenleme yok. Ancak belli ki bu iktidarın rafta beklettiği bir yasal düzenleme paketi var. Onun da zamanı geldiğinde gündeme geleceğini biliyoruz. Komisyon kurulduğundan bu yana süreci akamete uğratacak bir beyanın sahibi de değilim. Yapabiliyorsanız yapın diyorum. Ama milleti kandırmayın. Sizin asıl amacınız en başından beri Abdullah Öcalan'ın umut hakkından yararlanarak serbest bırakılmasıdır.  Buna da alet edilenler tarih önünde sorumluluktan asla kurtulamayacaklardır ve bu emelle de ulaşamayacaklardır” ifadelerini kullandı.

“BENİM YAPTIĞIM KÜRTLER İÇİN BİR SAVUNMA HATTI DA OLUŞTURUYOR”

Dervişoğlu, “Bu vatanı böldürtmeyiz. Bu milletin birbirine düşman edilmesine dayanak teşkil edecek stratejilerin yaşama geçmemesi için gerekirse kendimizi feda ederiz. Kardeşçe sürdürülen bir yaşam var. Dolayısıyla benim bu kardeşlik hukukunu güçlendirmeye çalışma halim aslına bakarsanız Kürtler için bir savunma hattının oluşturulması amacı taşımakta. Ben Türkiye’yi içine sürüklenmek istenen bir beladan çekip kurtarmaya çalışıyorum. O yüzden ‘Şalter değil, indirip kaldıramazsınız. Biz bu ülkenin sigortasıyız’ diyorum. Benim gibi düşünenlerin sayısının memlekete tuzak kuranların sayısından fazla olduğu kanaatini taşıyorum” diye ekledi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Türkiye-Rusya-Çin ittifakı çıkışı da sorulan Dervişoğlu, “Çin’de de Rusya’da da otokrasi hüküm sürüyor. Hangi benzerlik bizi Rusya ve Çin ortaklığına yönlendiriyor? Türkiye’nin bunu düşünmesi gerekir.” yanıtını verdi.