CHP PM Sürüyor, Kılıçdaroğlu Konuşuyor

Bütün çağdaş dünya izliyor Türkiyedeki gelişmeyi. Amacımız huzur içinde yaşayan birbiriyle yarışan, herkesin inancına saygı duyduğu, kimsenin kimseyi öteleştirmediği bir ülke için benim ve sizlerin sorumluluğu var. “Önemli bir süreçten geçiyoruz, herkes gözlerini çevirmiş Cumhuriyet Halk Partisi’ne bakıyor.

 

Kılıçdaroğlu, “Bir siyasi partide belli bir makama gelmek, belli bir sorumluluğu almak demektir. O sorumluluğun bilincinde hareket edeceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin demokrasi yolunda şehitler verdiğini hatırlattı, “Bizim sorumluluğumuz çok büyük” dedi.

Evet, demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sandıktan çıkanların hukuk kurallarına uyması gerekir. Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım, bunun adı demokrasi değildir.”

Evet, demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sandıktan çıkanların hukuk kurallarına uyması gerekir. Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım, bunun adı demokrasi değildir.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İş cinayetlerinde Avrupa’nın birincisiyiz, dünyanın da üçüncüsüyüz. Nasıl bir demokrasidir, nasıl bir hukuktur, nasıl bir ekonomik anlayıştır bu. İnsanın açıkça, vahşi kapitalizme teslim edilip, ölüme mahkûm edildiği bir süreci yaşıyoruz” dedi.

“Demokrasisi felç olmuş bir ülkede, demokrasi şöleni gerçekleştirdik” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Bu, halkın belleğine şöyle bir gelecek bırakır; eğer, bir ülkede demokrasi yoksa eğer Türkiye’de demokrasi kan kaybediyorsa, bunu geri getirecek olan parti CHP’dir. CHP, demokrasinin en zayıf olduğu dönemde bütün Türkiye’ye demokrasi dersi verdi” dedi.

HSYK seçimleri için sert sözler

12 Ekim’de HSYK seçimleri olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Başbakanı ziyaret ediyorlar bazıları, özel rüşvet taleplerinde bulunuyorlar” şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, “Olur diyorlar. ‘Sizin maaşlarınızı artıracağız yeter ki bizim istediklerimizi HSYK’ya seçin.’ Bütün savcılara ve hâkimlere sesleniyorum; eğer bu ülkede adalete saygı duyulacaksa, o saygıyı önce siz duyacaksınız, siz sağlayacaksınız. Siyasal rüşvete teslim olan bir adaletten, adalet beklenemez” diyerek sözlerini sürdürdü.

AKP kendi vesayetini kurdu

Kılıçdaroğlu, “Hangi siyasi görüşten olursa olsun, siyasal partilerin hukuk dışında egemen bir vesayeti reddetmeleri, demokrasi açısından büyük bir kazançtır. Ama bunu söylemde değil eylemde de gerçekleştirmeleri gerekir. AKP, vesayetten şikâyet etti, şimdi yeni bir vesayetin ta kendisi” değerlendirmesinde bulundu.

Başkanlık sistemi

Anayasa görüşmelerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Dedik ki ‘şu başkanlık teklifini geri çekin.’ ‘Daha fazla madde üzerinde uzlaşma sağlayabiliriz.’ Hayır, çekmediler. Kamuoyu biliyor mu? Hayır. ‘Nasıl bir model? ‘Bize özgü bir başkanlık sistemi getireceğiz.’ Hukuku ayaklar altına alan bir başkanlık sistemi. Biz direndik, onlar çekildiler. Anayasayı, çağdaş normlara ulaştırmak bizim görevimizdir arkadaşlar. Bir teklifte daha bulunduk. ‘Gelin darbe hukukunu değiştirelim’ dedik. 12 Eylül sadece anayasa değil ki bir dizi yasanın içinde var zaten bu darbe hukuku. Teklif de verdik, dediler ki ‘Siz söylersiniz iş uygulamaya gelince vazgeçersiniz.’ Arkadaşlara, hangi yasaları değiştirmek istiyorsak kanun tekliflerini verin talimatı verdim. Buyrun kim samimi, kim samimi değil? Vazgeçtiler, değiştirmediler” dedi.

Torunlar GYO’daki iş cinayeti

“Şu anda Türkiye ekonomik olarak Ortaçağ’ın vahşi kapitalizmine teslim edilmiş bir ülkedir” görüşünü dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“301 işçi ölüyor Soma’da. Dönemin Başbakanı gidiyor oraya ve diyor ki ‘işin fıtratında var bu. Yeraltında çalışıyorsan, zaten öleceksin.’ Asansör faciası, hepimizin gözleri önünde oldu. Davutpaşa’da patlama oldu, 30 kişi hayatını kaybetti. Esenler’de 10 işçi çadırlarda yanarak öldü… 2002-2014, kaç kişi iş kazalarında öldü biliyor musunuz? 15 bin 7 işçi, iş cinayetlerinde öldü. İş cinayetlerinde Avrupa’nın birincisiyiz, dünyanın da üçüncüsüyüz. Nasıl bir demokrasidir, nasıl bir hukuktur, nasıl bir ekonomik anlayıştır bu. İnsanın açıkca, vahşi kapitalizme teslim edilip, ölüme mahkûm edildiği bir süreci yaşıyoruz. Böyle bir tabloyu ben içime sindiremiyorum. O insanlara üzülüyorum, çoluk çocuğu yok muydu? Bir asgari ücrete mahkûm edilmişti onlar. Yerin yüzlerce metre altında alınteri döküyordu onlar evlerine bir lokma helal ekmek götürmek için. Siz onları ölüme mahkûm ediyorsunuz.”

Bakan Çelik’in sözlerini hatırlattı

Bakan Çelik’in 11 Eylül’de bir demeç vererek, olayları sorguladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:

“Okuyorum ibret olsun diye. ‘Neden oluyor bu işler, çok açık ve net bunu görüyoruz üretim zorlaması var, bunu herkesin görmesini rica ediyorum.’ Biz görüyoruz da sen yeni görmeye başladın. ‘Bunu görmediğiniz an gerçekleri tespit edemeyiz.’ Demek ki çok şükür gerçekleri tespit etti. ‘Maliyet zorlaması var…’ Beyefendi sanki muhalefet partisinin milletvekili. Bir kişi Bakan. Bütün bu şikâyetlerin önlemini alması gereken kişi, ama şikâyet ediyor. Merak ediyorum o koltukta niye oturuyor? Şikâyet etmek için mi önlem almak için mi? Bu da zamana uygun olarak ‘balonu nasıl hafifletebiliriz, tepkiyi nasıl biraz dindirebiliriz’ o amaçla söylenmiş sözler. Samimi değiller. Soma faciasından sonra milletvekillerimiz yeraltı madenlerinde ‘yaşam odası kurulsun’ dile önerge verdiler. İnsanlar patlama olsa da ölmesinler diye. 19 yıldır ILO’nun öngördüğü bu sözleşmeyi Türkiye imzalamıyor. Görüşmeler yapılırken Bakan Faruk Çelik kürsüde oturuyordu, önergeye ret oyu verdi. ‘Kabul etmiyoruz.’ Yani, ‘insanlar ölebilirler’ dedi.”

 

Son güncellenme; 13:10