Biz böcekler konuşmayı öğrendik

İktidarın asıl önemsediği düzenin sağlanmasıdır ve düzen ancak herkesin iktidarın toplum için belirlediği kurallara uymasıyla sağlanabilir. Dolayısıyla iktidar kimi zaman sözlü ve fiziksel şiddet de kullanarak itaatsizleri yola getirmek isteyecek, kendi güçlü imajının sarsılmasını önlemeye çalışacaktır.

Gezi olayları baş gösterdiğinde yaşandığı gibi, itaatsizleri marjinal, çapulcu, terörist, düşman gibi göstererek toplum gözünde küçük düşürmeye ve toplum tarafından dışlanmalarına çalışılacaktır. Ayrıca güvenlik kuvvetleri tarafından bu aşağılanma ve yıpratma uğraşına destek verilecektir. Hapishaneler ve ceza sistemi caydırıcılık ve reform sözü verseler de en etkin becerileri insanları gruplara ayırmak, ruhlarını ve bedenlerini çökertmek, yalnızlaştırmak ve işaretlemektir. Belirli sınıfların ya da grupların suçla ilişkilendirilebilmesinin ve sistemle karşılaşanların çoğunlukla kendilerini tekrar aynı yerde bulmalarının temelinde sistemin kendisi yatar.

Türkiye’de ise 1980lerden bu yana “emniyet” gittikçe artan kaynaklar, silahlandırma, Amerika destekli, soğuk savaş mantığını benimsemiş eğitim, gözetleme sistemleri, F-tipi hapishaneler gibi birçok yenilikle güçlendirilmiştir. Türkiye’de direniş geleneği daha eski olan gruplar güvenlik politikalarıyla halkın nasıl ayrıştırıldığını önceden beri gözlemlemişlerdir. “İç düşmanlar” gibi içeriği belirsiz bir kategori mevcut siyasi ihtiyaçlarına göre farklı grupları nitelemek üzere değişen iktidarlar tarafından her dönemde kullanılmıştır. Örnek vatandaş ve iç düşman birbirlerinin aynasıdır. İktidarla beraber yeniden tanımlanan bu grupların devletle ve polisle ilişkisi de birbirinden çok farklıdır.

Gezi olayları devam ederken, Fas dönüşü Başbakan Erdoğan’ı karşılamaya gelen kitlenin, toplanma izni bulunmamasına rağmen, üstelik arabalarını havalimanına bağlanan otoyollara kanunsuzca park ederek, havalimanı gibi güvenliği ve erişilebilirliği son derece önemsenen kilit bir noktayı polis uyarısı, hatta bir trafik cezası olmadan istila edebilmelerini, Antalya’dan İstanbul’a yürüyerek gelen ve bir basın açıklaması için parka girmek isteyen gençler ve onları destekleyen toplam on-on beş kadar kişinin gaz bombaları, coplar ve hatta merdivenden yuvarlanılmaktan kurtulamayışlarıyla karşılaştırın. İşte ötekilik, ayrıştırılma, yabancılaştırılma, aşağılanma. Örnek vatandaş, devletin var oluş nedeni. Oysa bir sebepten başkaldıran, boyun eğmeyen, itaat etmeyen kişi ve gruplar vatandaşlık haklarından da feragat etmiş sayılıyorlar.

İç Güvenlik Paketiyle vücut bulan güvenlikçi zihniyet vatandaşlardan çok mevcut güç ilişkilerinin, yani iktidarın korunmasına hizmet etmektedir. İktidarın çıkarları doğrultusunda şekillenen örnek vatandaş tanımı dışında kalan kadınlar, gençler, köylüler, işçiler, Kürtler, Aleviler, sanatçılar, uzmanlar kendisine karşı durdukları oranda iktidar tarafından güvenlik tehdidi olmakla itham edilerek, aşırılıkla ve suçla ilişkilendirilir. Böylece karşılaşacakları şiddet meşrulaştırılmış olur. Damgalanmak ya da şiddetle karşılaşmak istemeyen kişi itaat etmelidir.

Foucaultcu düşünceye göre itaat kişinin kendisine hükmeden iradeyi benimsemesi sonucunda gerçekleşir. Kişi doğru diye işaret edileni tekrarlanan pratiği içerisinde içselleştirir ve artık bu doğru onun kimliğinin, benliğinin bir parçasına dönüşerek tüm davranışlarını hükmü altına alır. Öyleyse itaat gücü görünmez kılar; oysa direniş mevcut iktidar ilişkilerini açığa çıkarır. Yine bu görüşe göre kanıksanmış tüm doğrular güç ilişkilerinin ortasında ve bu ilişkilerden etkilenerek şekil alır.

Öte yandan, Suriye üzerine bir çalışmasında Lisa Wedeen insanın davranışının doğrudan inançları ya da ikna olduğu doğrularla eşleştirilemeyeceğini ileri sürüyor. Zizek’i referans gösteren Wedeen, itaatin ancak kişinin kendisini kendi doğruları dışında kalan, bir baskıya maruz kalmadığı takdirde kendisinin seçmeyeceği bir davranış modeline uygun hareket etmek durumunda bulunmasıyla söz konusu olabileceğini ifade ederken itaati tam anlamıyla boyun eğme olarak değerlendiriyor. İtaatin bu yorumu güç ilişkilerinin doğrular üzerindeki etkisini çürütmemekle beraber baskı altında kaldığında insanın benimsediği doğrularla çelişecek biçimde de hareket edebileceğine işaret ediyor. İşte tam da bu noktada “toplumsal ahlak,” “milli değerler” gibi toplumda yaygınlaşmış önkabüllerin yarattığı baskı ve şiddet tehdidi mevcut iktidarın istikrarını sağlamak üzere devreye giriyor.

Ahlaksız bir vatan haini miyim?

HESlere karşı durduğumda, 3. Köprüyü reddettiğimde,  grev hakkımı kullanmak istediğimde, sevgilimle aynı evde yaşadığımda, anne olmayı kabul etmediğimde,  camiye gitmediğimde, sana oy vermediğimde, “silahlar sussun” dediğimde ahlaksız bir vatan haini miyim?

Hayır, sadece iktidarınınkine alternatif bir söylemi var ettiğim için erkini sarsıyorum. Çok seslilik sana destek verenlerin de seni sorgulamasına neden olabileceği için iktidarını korumak adına beni toplum gözünde marjinalleştirmeye çalışıyorsun.  Basının beni gizlemesini, toplumun beni dışlamasını, muhtarların beni gözetlemesini, esnafların beni cezalandırmasını, mahkemelerin beni yargılamasını, çalıştığım kurumun beni işten atmasını ya açık açık talep ediyor ya da destekliyorsun. Söylemlerinle benden mide bulandıran bir böcek yaratmaya çalışıyor, ezilmem gerektiğini düşündürtüyorsun. Kural ne kadar saçma olursa olsun bir daha kimse itaatsizlik edemesin diye, benden caydırıcı bir örnek çıkartmaya çabalıyorsun. Ve artık bana bakıldığında insan hayatının değeri gelmiyor akla: dilimdeki slogan, elimdeki tencere tava ya da kim bilir bir kalem, bir kitap yahut bir pankart -Filistinli bir çocuğun attığı bir taş gibi- tehlikeli bir silah gibi görünüyor sana. Ben bir güvenlik tehdidiyim artık. Beni öldürüyor, nefsi müdafaa diyorsun.

İnsan haklarının iki yüzü çıkıyor böylece ortaya. İktidarının insan haklarına ve demokrasiye uygun davranıp davranmadığı değil benim insan olup olmadığım sorgulansın istiyorsun. Fakat biz böcekler konuşmayı öğrendik. Önce birbirimize, sonra başkalarına ancak beraber var olabileceğimizi anlatacağız. Tüm ayrıştırma çabalarına rağmen kapsayıcı bir demokrasiyi ve barışı bir arada kuracağız.