Asgari ücret 60 bin TL olmalı!

Emekçi Hareket Partisi (EHP) İktisat Komitesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milli gelirimiz ilk kez 1 trilyon doları aştı” açıklamasına yanıt olarak, artan zenginliğin emekçilere yansımadığını ve bu koşullarda asgari ücretin hemen 60 bin TL’ye yükseltilmesi gerektiğini açıkladı. Komite, bu rakamın keyfi olmadığını, kişi başına düşen milli gelir ve resmi enflasyon verilerine dayanan somut bir hesaplamanın sonucu olduğunu vurguladı.

EHP İktisat Komitesi adına yapılan açıklamada, iktidarın övündüğü ekonomik büyüme rakamları ile emekçi halkın yaşadığı geçim sıkıntısı arasındaki derin uçuruma dikkat çekildi. Açıklamada, “Peki, bu 1 trilyon dolarlık devasa pastadan emekçinin payına ne düştü? Cevap: Açlık ve sefalet. Emekçiler kiralarını ödedikten sonra temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor,” ifadelerine yer verildi.

Partinin hesaplamasına göre, asgari ücretin belirlenmesinde referans noktası, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerine göre öngörülen kişi başına düşen milli gelir olmalıdır. Komite, yaptığı açıklamada bu hesaplamanın detaylarını şöyle paylaştı:

“2024 yılı sonunda “Asgari ücret kişi başına düşen aylık milli gelir kadar, yani  50 bin TL olmalıdır” demiştik. Ancak o günden bugüne hayat pahalılığı durmadı. TÜİK’in verileriyle konuşalım: 2024 Aralık ayından bugüne kadar Tüketici Fiyat Endeksinde (TÜFE) %19,08’lik artış oldu. Yani o günden bugüne hayat yaklaşık %19 pahalandı. Hedefimiz olan 50 bin TL, elimize geçmeden 9 bin 500 TL buharlaştı. Biz sadaka değil, hakkımız olanı istiyoruz. O buharlaşan 9 bin 500 TL’yi de hesaba katınca, bugünün gerçeği açıktır: Asgari ücret 60 bin TL olmalıdır! En düşük emekli aylığı da asgari ücret kadar olmalıdır.” 

Açıklamada, “ücretler artarsa enflasyon da artar” iddiasının bir yalan olduğu ve mevcut ekonomi politikalarının faturasının emekçiye kesildiği belirtildi. “Mesele ekonominin büyümesi değil, bu büyümeden kimin pay aldığıdır. Bir yanda Kur Korumalı Mevduat ile, dolar garantili projelerle, silinen vergi borçlarıyla servetlerine servet katan bir avuç zengin; diğer yanda ise enflasyonla mücadele adı altında alım gücü her gün eriyen, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen milyonlarca emekçi var,” denildi.

EHP İktisat Komitesi, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı: “Saray'ın ve patronların yalanlarla üstünü örtmeye kalktığı ekonominin çıplak gerçeklerini anlatmaya; bu gerçekler etrafında örgütlenmeye devam edeceğiz. Üreten biziz, paylaşan da biz olacağız.”

Açıklamanın tamamı şöyle:

Emekçi Hareket Partisi İktisat Komitesi olarak ilan ediyoruz: Emekçinin asgari ücreti 60 bin TL olmalı.Bu rakamı öylesine söylemiyoruz, ülkenin ve ekonominin gerçeklerine dayandırıyoruz. Emekçilerin ücretleri ve emekli aylıkları açlık sınırının altında. Karın tokluğuna çalışmanın bile mümkün olmadığı bu düzen böyle sürmeyecek. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük bir müjde gibi “Milli gelirimiz ilk kez 1 trilyon doları aştı” açıklamasını yaptı. Peki, bu 1 trilyon dolarlık devasa pastadan emekçinin payına ne düştü? Cevap: Açlık ve sefalet. Türkiye ekonomisinin her yıl öneml iölçüde büyüdüğü verilerle ortaya konuyor ancak emekçiler kiralarını ödedikten sonra temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2025 yılı için öngördüğü Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerine göre, kişi başına düşen milli gelir 50 bin TL’ye tekabül ediyor. Bugün ise asgari ücret, kişi başına düşen milli gelirin yarısı bile etmiyor. Emekçiler GSYH’den payını alamıyor. 

2024 yılı sonunda “Asgari ücret kişi başına düşen aylık milli gelir kadar, yani  50 bin TL olmalıdır” demiştik. Ancak o günden bugüne hayat pahalılığı durmadı. TÜİK’in verileriyle konuşalım: 2024 Aralık ayından bugüne kadar Tüketici Fiyat Endeksinde (TÜFE) %19,08’lik artış oldu. Yani o günden bugüne hayat yaklaşık %19 pahalandı. Hedefimiz olan 50 bin TL, elimize geçmeden 9 bin 500 TL buharlaştı. Biz sadaka değil, hakkımız olanı istiyoruz. O buharlaşan 9 bin 500 TL’yi de hesaba katınca, bugünün gerçeği açıktır: Asgari ücret 60 bin TL olmalıdır! En düşük emekli aylığı da asgari ücret kadar olmalıdır. 

“Ücretler artarsa enflasyon da artar” yalanıyla aylardır emekçiyi ve emekliyi sefalet ücretlerine mahkûm edenler, şimdi övündükleri enflasyondaki düşüşün faturasını kime kestiklerini itiraf etsinler! Madem ücretler artmadığı halde hayat pahalılığı katlanarak arttı, o halde sorulması gereken soru şudur: Bu “başarı”, kimin kemerini sıkarak elde edildi? Mesele ekonominin büyümesi değil, bu büyümeden kimin pay aldığıdır. Bir yanda Kur Korumalı Mevduat ile, dolar garantili projelerle, silinen vergi borçlarıyla servetlerine servet katan bir avuç zengin; diğer yanda ise enflasyonla mücadele adı altında alım gücü her gün eriyen, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen milyonlarca emekçi var. Emekçinin, emeklinin hakkı açlık sınırında yaşamak değil, bu ülkenin zenginliğinden ve refahından payını almaktır.

Milyonlarca emekçinin yaşamını doğrudan etkileyen asgari ücreti güncel verilere göre hesaplamayı, güncel sorunlara somut çözümler öneren programımız doğrultusunda mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Saray'ın ve patronların yalanlarla üstünü örtmeye kalktığı ekonominin çıplak gerçeklerini anlatmaya; bu gerçekler etrafında örgütlenmeye devam edeceğiz.