12 Eylül Faşist Darbesi’nin 45. yıl dönümü…

Faşist 12 Eylül Darbesi’nin bugün 45. yıl dönümü. Darbenin üzerinden 45 yıl geçmesine karşın, oluşturduğu kara leke siyasete hâlâ etki ediyor. 12 Eylül’ün idam, insan hakları ve kötü muameleleri anılardan silinmezken, oluşturduğu “yeşil kuşak” bazlı siyasal İslam rejimi ise hâlâ sürüyor.

ABD’nin “Bizim çocuklar başardı” kelimesiyle belleklere kazınan faşist 12 Eylül Darbesi’nin bugün 45. yıl dönümü. Türk demokrasi tarihinin “kanlı baltası” olarak anımsanan darbe, özellikle Türkiye’de sol örgütlenmeyi tırpanlayıp sağ-İslamcı siyasetin yükselmesini sağlamasıyla etkisini hâlâ gösteriyor. 12 Eylül; verilen idam kararları, siyasi mahkumlara uygulanan işkenceler ve insan haklarının çiğnendiği kararla Türk ulusunun belleğinde “kara zamanlar” olarak yerini koruyor.

DARBEYE GİDEN SÜREÇ

12 Eylül’e giden süreçteki en önemli gerekçe darbe öncesi yaşanan siyasi istikrarsızlık ve bu istikrarsızlığın oluşturduğu sokak olayları ile kötü ekonomiydi. Siyasi istikrarsızlıktan kaynaklı sokaklarda “sol-sağ çatışması” olarak bilinen olaylar yaşanmış, binlerce genç bu çatışmalarda yaşamını yitirmişti. Eski Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, eski Başbakanlardan Nihat Erim, gazeteci Abdi İpekçi gibi birçok isim suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Siyasette de hükümet krizleri yaşanmış, doğuda ise PKK terör örgütü (Apocu/Kürtçü hareket) bu olumsuz siyasi atmosferde terör etkisini arttırmıştı.

DARBE 11 TEMMUZ SABAHI SAAT 04.00’TE YAPILACAKTI

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in talimatı üzerine Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Saltık, 4 aylık çalışma sonucunda “Bayrak Harekatı” adı verilen darbe planını hazırladı. Aslında plana göre darbe 11 Temmuz sabahı saat 04.00’te yapılacaktı; ancak Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki hükümetin 2 Temmuz'da güvenoyu almasıyla darbeciler bu planı erteledi. Ülkeyi karanlığa sürükleyecek faşist darbe 12 Eylül sabahı gerçekleşti.

SİYASİLER SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren başkanlığında; Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Anayasa kaldırıldı, TBMM lağvedildi. Dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel Hamzaköy’e, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ile Milli Selamet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ise Uzunada’ya sürgüne gönderildi.

15 SOLCU, 8 SAĞCI İDAM EDİLDİ

Darbe etkisini vuran idam kararları ise 9 Ekim 1980’de başladı. Faşist cunta rejiminin ilk idam ettikleri sol görüşlü Necdet Adalı sağ görüşlü/ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu oldu. Evren’in “Adaletli olsun diye bir sağdan, bir soldan astık”, “Asmayalım da besleyelim mi?” sözleriyle savunduğu idam kararları kapsamında yaklaşık 50 kişi idam edildi. Bu idamlardan 15’i sol görüşlü, 8’i sağ görüşlü kişilere uygulandı. Bunun yanı sıra; 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı ve 30 bin kişi ise sakıncalı olarak işinden atıldı. Ayrıca; 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin dava açıldı, 230 bin kişi yargılandı ve 7 bini aşkın kişi hakkında idam cezası istendi.

CUNTACILAR ANAYASAYA KENDİLERİ İÇİN KORUMA MADDESİ KOYDULAR

12 Eylül Darbesi’nin günümüze en önemli etkisi ise 1982 Anayasası oldu. Söz konusu anayasa “sıkıyönetim” koşullarında halk oylamasına sunuldu ve yüzde 92’lik evet oyuyla geçti. Anayasanın geçici 15. maddesi ise cunta yönetimine ömür boyu dokunulmazlık veriyordu. Bu madde 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumunda anayasadan çıkarıldı. Bu kararın ardından Türkiye’nin dört bir yanında o dönem yaşayan cuntacılardan Evren ve Şahinkaya hakkında suç duyuruları yapıldı. 

YARGILANMIŞLARDI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı ve iddianame 10 Ocak 2012’de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla “anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, 1980’deki darbeyle de “anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men” suçunu işledikleri gerekçesiyle “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırdı. Ancak, mahkeme temyiz aşamasındayken Evren 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015'te 90 yaşamını yitirdi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi sanıkların bu nedenle davanın düşürülmesine karar verdi.

TURGUT ÖZAL’IN ÖNÜ AÇILDI

12 Eylül’ün siyasette en önemli etkisi ise “siyasal İslamcılığın” yükselmesi oldu. Cunta, zorunlu din dersini getirdi. Bunun yanı sıra dönemin İslamcı partisi Milli Selamet Partisi ve Nakşibendici İskenderpaşa cemaatinde yetişen Turgut Özal’ın siyaseten yükselişi de 12 Eylül Darbesi’yle oldu. Özal, darbenin ardından Milli Güvenlik Konseyi tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olan Bülent Ulusu hükümetinin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu. Darbeden sonraki ilk seçimler olan 20 Mayıs 1983 seçimlerinde ise kurduğu muhafazakâr-liberal Anavatan Partisi (ANAP) ile iktidara geldi...

12 Eylül: Halkın Mücadelesine Karşı Amerikancı Darbe

45 yıl önce, Türkiye’de işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin ve ilerici güçlerin yükselttiği özgürlük, demokrasi ve eşitlik mücadelesi, ABD ve NATO desteğiyle bastırıldı. Darbe ile:

TBMM, siyasi partiler, sendikalar ve ilerici kurumlar kapatıldı,

Grevler ve direnişler yasaklandı, toplu iş sözleşmeleri askıya alındı,

Yüz binlerce kişi gözaltına alındı ve işkence gördü. İşkenceyle öldürüldü.

Yüzlerce insan idam edildi, kaybedildi, akibeti, gömülü olduğu yerlerin hala nerede olduğu bilinmeyenler var;

Askeri cezaevleri, emniyet müdürlükleri, “gayrıresmi” mekanlar sınırsız, pervasız ve sistematik işkence merkezlerine dönüştürüldü.

Darbenin bilançosu resmi belgelerle sabittir:

Araştırmalara göre 12 Eylül Askeri Darbesi’nin toplumsal ve siyasal bilançosu şöyledir:

1 milyon 683 bin kişi ‘fiş’lendi.

650 bin kişi gözaltına alındı.

Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

7 bin kişi idam istemiyle yargılandı.

517 kişiye idam cezası verildi.

259 kişinin idam dosyası Yargıtay’ca onandı.

49 kişi idam edildi

71 bin kişi 141, 142 ve 163’den yargılandı.

98 bin 404 kişi ‘örgüt üyesi’ olmak suçundan yargılandı.

388 bin kişiye pasaport verilmedi.

14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.

30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.

300 kişi ‘kuşkulu bir şekilde’ öldü.

171 kişinin ‘işkenceden öldüğü belgelerle kanıtlandı.

14 kişi cezaevindeki uygulamaları protesto etmek için yaptıkları ‘açlık grevi’ sonucu yaşamını yitirdi.

30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

1402 sayılı yasa nedeni ile 3 bin 854 öğretmenin ve 120 öğretim görevlisinin işine son verildi.

1402 sayılı yasa nedeniyle 9 bin 400 kişi kamu görevinden atıldı ya da sürüldü.

47 yargıç görevden atıldı.

7 bin 233 devlet görevlisi bölgeleri dışına sürüldü.

937 film ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklandı.

23 bin 667 derneğin faaliyeti durduruldu.

İstanbul’da gazeteler toplam 300 gün yayımlanmadı.

13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

31 gazeteci cezaevine konuldu.

Gazeteciler hakkında toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

Gazetecilere toplam 3 bin 715 yıl hapis cezası verildi.

300 gazeteci saldırıya uğradı.  3 gazeteci öldürüldü

49 ton gazete ve dergi imha edildi, Yüzbinlerce yayına el konuldu ve imha edildi. Sadece Bilim ve Sosyalizm yayınlarına ait 113.607 kitap yakıldı. Sol yayınlarına el konuldu ve yakıldı. Yayınevi sahipleri gözaltına alındı, tutuklandı, işkence gördü. İlhan Erdost işkence yapılarak öldürüldü.(1)

Tüm bu rakamlar, 12 Eylül’ün toplumsal belleğimizde yarattığı derin ve kalıcı yaraları gözler önüne sermektedir.

Ekonomik ve Sosyal Etkiler; 24 Ocak Kararları ve Sendikal Baskı

12 Eylül darbesi, 24 Ocak 1980 kararlarının uygulanması ve neoliberal ekonomik dönüşümün önünün açılması için bir araç olarak kullanıldı. Darbe ile işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış hakları sistematik olarak tasfiye edildi;

Sendikal faaliyetler durduruldu, grevler yasaklandı, toplu iş sözleşmesi hakkı askıya alındı, mücadeleci konfederasyon DİSK kapatıldı; yöneticileri gözaltına alındı, tutuklandı.

Nisan 1981–Eylül 1983 arasında 148 toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlandı;

1980–1987 arasında reel ücretler yüzde 40 geriledi,

Emekçilerin örgütlenme oranı yüzde 40’tan yüzde 10’lara düştü.

Bu süreç, işçilerin önce örgütlerini, sonra özlük haklarını, giderek iş güvenliklerini kaybetmelerine yol açtı. 12 Eylül ile başlayan ve Özal dönemiyle derinleşen özelleştirme politikaları, bugüne kadar kesintisiz şekilde sürdürülmekte; uluslararası sermaye ve çokuluslu şirketlere tam açılma, toplumsal zenginlik ve doğal kaynakların talanını hedeflemektedir.

Siyasal ve İdeolojik Dönüşüm

12 Eylül darbesi, yalnızca emekçileri değil, toplumun ilerici birikimini, kazanımlarını de hedef aldı. ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesi doğrultusunda Türk-İslam sentezi resmi ideoloji haline getirildi:

Tarikatlar, cemaatler ve gerici yapılar devletin merkezine taşındı,

Din dersleri zorunlu hâle getirildi, toplumsal yaşamın dincileştirilmesinin önü açıldı.

Bu ideolojik dönüşüm, bugün hâkim olan siyasal İslamcı rejimin temellerini attı ve toplumun eğitim, kültür ve sosyal yaşamını doğrudan etkiledi.

Kürt dili, kimliği yok sayıldı, düşmanlaştırıldı; kürt olmak sorgu merkezleri ve cezaevlerinde işkence ve vahşetin ayrı bir nedeni olarak görüldü. Toplumda ayrıştırma, düşmanlaştırma politikaları uygulandı.

Darbenin Kurumsallaşması ve Günümüzdeki Sürekliliği

1982 Anayasası, cunta tarafından tekelci burjuvazinin iktidarını pekiştirmek için yapıldı. Bugün hâlâ, AKP iktidarıyla birlikte yeni mekanizmalar da devreye sokularak, hukuk tanımaz uygulamalarla faşizmin varlığı sürmektedir.

2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleri ile kuvvetler ayrılığı fiilen yok edildi,

Parlamenter sistem tasfiye edilerek tek adam rejimi kuruldu,

Belediye başkanları, seçilmişler kayyımlarla görevden alındı, muhalefet susturulmaya çalışıldı;

OHAL ve KHK rejimiyle binlerce kamu çalışanı ihraç edildi,

Eğitim, sağlık, adalet ve medya-habercilik alanlarında gericilik ve sermaye çıkarları hâkim kılındı.

Bugün uygulanan politikalar, 12 Eylül’ün kurumlaşmış ve kalıcı sonuçlarıdır. AKP iktidarı, dincileştirilmiş, toplumsal cinsiyetçi uygulamaları yoğunlaştırarak, eğitim sistemiyle “dindar ve kindar gençlik” yetiştirmekte; doğa ve yaşam alanlarını çokuluslu şirketlerin talanına açmaktadır.

Faşizme Karşı Mücadele Günceldir

12 Eylül darbesi, işçi sınıfı ve emekçilerin yükselen mücadelesine karşı yapılmış bir saldırıdır. Bugün de emekçiler iş ve örgütlenme güvencesi, iş güvenliği olmaksızın düşük ücretle, işsizlik tehdidi altında, yoksullukla mücadele etmektedir; kadınlar ve gençler gericiliğin baskısı altında, gelecek belirsizliği içerisinde umarsızlaştırılarak ezilmektedir.

Tarih bize göstermiştir ki kaybedilen her şey yeniden kazanılabilir. Emekçilerin, kadınların ve gençlerin birleşik örgütlü mücadelesi, faşizmin karanlığını dağıtacak tek çıkış yoludur.

Sonuç

Faşizme karşı mücadele, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik mücadelesidir.