Vatan Partisi’nde CIA ajanı tartışması büyüyor

Vatan Partisi ABD temsilciliği kurucularının partide “CIA ajanlarının bulunduğunu” belirterek istifasının ardından başlayan tartışma sürüyor. Vatan Partisi Üyesi olduğu iddia edilen D.K. sosyal medyadan bu tartışmayı değerlendirdi.

ilerihaber.org’nin haberine göre, Vatan Partisi ABD temsilciliği kurucularının partide CIA ajanlarının bulunduğunu belirterek ve bu durumu partinin genel başkan yardımcısı Doğu Perinçek’in yeğeni Yunus Soner’e bildirmiş ardından haklarında disiplin soruşturması açılmıştı. Disipline verilen üyeler, zehir zemberek bir mektupla istifa etmişti. Ancak istifalar partideki tartışmayı dindirmedi. Partinin hukukçu üyelerinden olduğu iddia edilen D.K. herkese açık sosyal medya iletisinden yaptığı açıklamayla Vatan Partisi yönetiminin tutumunu değerlendirdi. D.K.’nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

TEKZİP EDİLMEDİ: Vatan Partisi ABD temsilciliği yöneticilerinin CIA bağlantılı kuruluşlarda çalıştığı; buna tepki gösteren üyelerin disipline verildiği haberleri üzerine, bu olayların gerçekliği benim açımdan merak konusu olmuştu. Çünkü mesele çok ciddiydi ve konuyla ilgili ne Parti organları tarafından, ne yayın organlarından bir açıklama yapılmış, ne de yayınlanan haberler için Basın Kanunu kapsamında tekzip hakkı kullanılmıştı.

YUNUS SONER FACEBOOK’TAN AÇIKLAMA YAPTI

Nihayet, Uluslararası İlişkiler Bürosu’ndan ve Parti Genel Başkan Yardımcısı Yunus Soner’in kişisel Facebook sayfasında, 30 Haziran 2015’te yayınlanan “Zorunlu açıklama” başlıklı yazıyı gördüm. Yazıda, iddiaların Genel Başkan Doğu Perinçek, İsmail Hakkı Pekin ve Yunus Soner tarafından değerlendirildiği; bu değerlendirme kapsamında Irak’taki Türkiye Büyükelçiliği’nde o dönem görev yapan kişilerin görüşüne başvurulduğu, sonuç olarak kişilerin mesleğinin onların ajan olduklarını göstermediği, iddiaların asılsız olduğu sonucuna varıldığı yönünde bu üç kişi tarafından görüş bildirildiği belirtilmiş.

RESMİ BİR AÇIKLAMA YOK

• Öncelikle, Yunus Soner’in kişisel sosyal medya hesabından yaptığı bu açıklama resmi ve ciddi bir açıklama değildir. Konu ile ilgili hâlâ resmi bir açıklama bulunmamaktadır.
• Parti tüzüğünde, iddiaları değerlendirdiği söylenen kişilerden oluşan bir Parti organı sayılmamaktadır. Resmi bir karar alma mekanizması işletilmemiştir. Zaten, özellikle “görüş bildirme” ifadesi kullanılmıştır. Bunun da ciddi bir değeri yoktur.
• Büyükelçilik nezdinde bir görüş alma zaten söz konusu değildir, “büyükelçilik” ifadesi kullanmak, meseleyi resmileştirmez. Yine resmiyetten uzak kişisel temaslarla ve o dönem Irak’taki Türkiye Büyükelçiliği’nde çalışan ve kim oldukları belli olmayan kişilere, yine açıklamada kapsamı tam olarak belirtilmeyen sorular sorulmuştur. Dolayısıyla ne cevap aldıklarını da açıklamadan anlamak mümkün değildir.

HANGİ YETKİYLE?

Bu noktada, aklıma pek çok soru takılıyor. Öncelikli olan iki tanesi şunlar:
– Sözü edilen üç kişi, birlikte Parti tüzüğünde sayılan organlardan hangisini oluşturmaktadır. Bu iddialar, tüzükte sayılan organlarda görüşülmüş müdür? Bahsedilen değerlendirme nasıl yapılmıştır; bir tutanak veya karar metni var mıdır?
– Irak’taki Büyükelçilik çalışanlarına sorulan sorular ve alınan cevaplar nelerdir? Irak bağlantısından bahsediliyorsa; CIA bağlantılı kuruluşların Irak’ta zararsız ve kendi halinde nasıl bir işi olabilir?

İŞGALE DESTEK VERENLERİN PARTİDE İŞİ NE?

Parti Programının 6. maddesinde, izlenecek siyasetler ve yerine getirilecek görevler içinde sayılanlardan biri de: “Irak’taki işgalci güçlerin çekilmesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması”dır. Ayrıca programın 16. maddesi, “ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ne Hayır” başlığını taşımaktadır. Tekrar soruyorum: BOP kapsamına Irak’ta bulunan işgalci ABD kuvvetlerine bağlı CIA kuruluşlarında çalışan görevlilerin bu amacın dışında başka ne gibi bir amaca hizmeti olabilir?

KİM KİME FEDA EDİLİYOR?

Tüm bunlar ortadayken, neden CIA bağlantılı kuruluşlarda çalışan kişiler yönetici yapılmıştır; buna karşı çıkanlar neden disipline verilerek feda edilmiş ve gözden çıkarılmıştır? Amiral Soner Polat’ın; AKP içindeki ilerici güçler, Devlet Bahçeli ve Vatan Partisi’nden oluştuğunu belittiği “milli cephe”ye CIA içindeki “ilerici güçler” de mi katılmıştır? Yoksa, son dönemde sık tekrarlanan “Feda olsun!” lafı, birikimli, düzgün, ideolojik açıdan sağlam üyelerin, CIA çalışanlarına, NATO’cu askerlere, siyasi döküntülere feda edilmesi anlamına mı gelmektedir?