Beylikdüzü’nden Beykoz’a atanan CHP’li Gürzel, resmen AKP'ye geçti!
Tekin’den ‘Kurultay’ açıklaması: Buraya gelmemeliydi!
CHP İstanbul milletvekili Gürsel Tekin, Yeni Soluk Yayın Kurulu Başkanı Hasan Hınıslı’ya konuştu.
YENİ SOLUK ÖZEL
CHP İstanbul milletvekili ve önceki Genel Sekreteri Gürsel Tekin, olağanüstü kurultay ile dolu dolu olan CHP gündemini değerlendirdi. Tekin, Yenisoluk.com yayın kurulu başkanı Hasan Hınıslı’ya dobra dobra konuştu. Gürsel Tekin’e, değişim için imza toplayarak olağanüstü Kurultay gerekli mi? Bu kadar tazyike rağmen değişime direnmenin nedenlerini sorduk.
Sayın Başkan CHP’de değişim süreci başladı. Bu süreç hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Tekin: Çok seçim yaşadık ama bu seçim çok önemli. Yani bu seçim geçmiş dönemlerdeki gibi klasik bir seçim değil, yeni bir sistemin inşasıyla ilgili bir seçim. Bu ‘demiştim’ cümleleri hoşuma gitmiyor ama; seçim dönemindeki demeçlerimi de okursan, net olarak göreceksin. Bu seçim geçmişteki gibi klasik partiler arası bir seçim değil. Devletle, millet siyasi partiler arasında bir seçim olarak geçti. İlk kez uluslararası kuruluşlar başta AGİT olmak üzere, 12 Eylül dönemi Evren dönemi dahil olmak üzere gözlemci gönderirken bu kez gözlemci göndermedi. Gerekçesi neydi? Gerekçesini baktığınızda çok net olarak görebilirsiniz. Bu seçimin orantısız bir seçim olduğunu çok net olarak görebiliyordu. Taaa elin insanları, başka ülkelerden bu manzarayı görürken, benim arkadaşlarımın bunu fark edememeleri doğrusu benim kafamda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Bu seçimin hakemi kimdi? Maça çıkıyorsunuz, maçta karşılıklı mücadele ediyorsunuz, kuralsızlık olduğu zaman kuralsızlıkta başvurabileceğiniz yan hakem, orta hakem, maçın hakemi var mı? Gözlemci hakem var mı? Yok. Hiçbir şey yok. Seçimin başladığı günden itibaren kuralsızlıklar had safhadaydı. Böyle bir seçim olur mu? Bütün bu zeminin oluşması için, YSK’nın mutlak ve mutlak gereken önlemi alması gerekliliği için bütün siyasi partiler elbirliği ile mücadele etmesi gerekiyordu. Olmadı inanılır gibi değil. Yani, seçmenin güvencesi kimdir? Devlet. Seçmenin güvencesi siyasi partiler olur mu?
Öyle oldu
Olmaz efendim olmaz, siyasi partiler, bakın otuz tane demecim var, otuzunda okuduğunuzda seçim öncesi bakın, çok net olarak söylemişim. Devletin temel görevi; Anayasada açık net ‘vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak’. Doğal olarak te rey’inin güvencesi olmak zorunda. Rey’in güvencesi siyasi partiler olamaz. Mümkün değil. Türkiye coğrafyasının bu kadar geniş, beldesinde, köyünde, kasabasında siyasi partilerin oradaki seçmenin oyuna sahip çıkması eşyanın tabiatına aykırı.
21 MİLYON SEÇMEN SOSYAL YARDIMDAN GEÇİNİYOR
21 milyon seçmen sosyal yardımdan geçiniyor. 21 milyon seçmenin tamamının tehdit ve şantaj altında olduğunu kim bilmiyordu da benim partim bilmiyor! Vatandaşın tek geçim kaynağı sosyal yardım mıdır? Geleceğini riske sokmamak için maalesef örnekler verdim seçim öncesi o noktalarda. O gün hangi muhtarların toplandığını, muhtarlıklarda o kamu görevlilerinin muhtarlara neler söylediklerini hepimiz biliyoruz. Ee bütün bunlar için siz nereye başvuracaktınız? YSK’ya. Var mıydı böyle bir kurum? Yok. Yani hakem olarak! Hani vazgeçtim billboard’dı megaboard’dı, televizyonlardı yasada yeri var, orantılı olması lazım. Her siyasi parti kendini ifade etmesi lazım. Bunlar var mıydı? Bunlar da yoktu.
TÜM SİYASİ PARTİLERİN YÜKÜNÜ CHP TAŞIDI
Bizim dışımızdaki tüm siyasi partilerin yükünü de CHP taşıdı. Birde böyle bir durum var. Yani demokrasi adına; mevcut sistemin yaratmış olduğu bu sıkıntılardan dolayı, işte bir siyasi parti seçime girsin diye, bin bir tane atraksiyonlar yapıldı. Böyle önemli görevler üstleniyorsunuz, seçime girerken bütün bunları hesaplamıyorsunuz! Hiçbir arkadaşım, (hepsini çok severim) ama bu kadar kritik seçime girerken, yani bu arkadaşlarımızın bu kritik seçimi yönetecek arkadaşlarımızın CV’sinde hangi seçimi yönetmişler?
Galiba yok!
Olur mu? Bir milyon kere söyledim, ‘hizmet satın alalım’ diye. Hizmet satın alamadan mücadele etmeniz mümkün değil. Yani, Karayazının 124 tane köyü var. O akşam 124 köyün oradaki teşkilatımızın, yaygın bir teşkilat olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Nasıl mühürlenmiş oy bekliyorsunuz? Ne yazık ki bu önlemler alınamadı! Keşke alınabilseydi.
GENEL BAŞKANIM İLE SAYIN İNCE EKİBİNİN AYNI MASADA OLMAMASI DOĞRUSU BENİ DEHŞETE DÜŞÜRDÜ!
Referandum da bunların hepsini yaşamışız. Yani bildik, YSK değişmemiş, AA değişmemiş. Belli ki aynı yöntemler uygulanacak. Buna karşı alacağınız önlemler ne yazık ki gazetelerde demecin ötesine geçmiş değil. Bütün buna rağmen, içimi acıtan, gerçekten ben öfkesini kontrol eden bir insanım, ama söz konusu partim olunca gerçekten çılgına dönüyorum zaman zaman. Seçim gecesi, bu kadar stratejik bu kadar önemli bir seçim yapılıyor ve partimin genel merkez yöneticisi genel başkanım ile sayın İnce ekibinin aynı masada olmaması bile doğrusu beni dehşete düşürdü! Ne zaman bir arada olacağız? Niye ayrı ayrı yerlerdesiniz? Neden bir arada olup ta stratejiler yürütemiyorsunuz? Çok üzüldüm o akşam çokkk.
Taraflardan birini aradınız mı?
Efendim o gün aramadığım kimse kalmadı. Yani, maalesef söylenecek çok şey var da…!
Şimdi bütün bunlar yaşanmış. Bizim buralardan bir ders almamız lazım. Hani bir deyim var ya; ‘insanlar cehennemi görmeden cennete inanmaz’ bütün bu cehennem dönemlerini geçiren her iki aktör sayın genel başkanım sayın muharrem İnce, her ikisini de çok severim. Gazete köşelerinde, televizyonlarda partimizin, CHP’nin tartışılması gerçekten beni çok üzüyor. Burada yapılması gereken; Sayın genel başkanımız sayın İnce ile, bizlere bir görev düşüyorsa, yapmamız gereken bir şey varsa sonuna kadar yapmak koşuluyla, bir araya gelip önümüzdeki sürecin daha sağlıklı yürüyebilmesi için bir strateji uygulanması lazım.
KİMSE KURULTAYDAN KORKMAYACAK
Kurultay mı? Elbette kimse korkmayacak kurultaydan. Sayın Genel Başkanımız, arzu ederdim ki böyle bir imzaya ne gerek var. Bir seçim atlatılmış, partinin negatif enerjisinin kurultayda bertaraf etmesi lazım. Bunun için şu kadar imza toplandı, bu kadar imza toplandı adeta bir borsa niteliğinde böyle şeylerin doğru olamayacağına ama yeniden bir gözden geçirmenin de bir ihtiyaç olduğunu sayın genel başkanımızın da genel merkez yöneticilerinin de görmesi lazım. Öyle şu kadar imza toplandı, yok o kadar olmaz tartışmaları çok üzücü partiyi ve seçmeni rencide eden tartışmalardır, inşallah ivedilikle buralardan kurtulmalıyız. Önümüzde çok kritik bir seçim var. 30 büyükşehir var. 30 büyükşehirden 20 büyükşehrin alınması için her türlü zemin hazırdır. Sadece bir ortak akıl işleyecek, profesyonellik işleyecek, partide sevgi egemen olacak. Efendim o gider bu gelir çokta önemli değil. Bende görev yaptım oralarda. Şu anda kendimi daha iyi hissediyorum. 4 yıldırı genel merkezde yönetici değilim, hiçbir şeyim eksilmiş değil.
YAPISAL DEĞİŞİKLİĞE İHTİYAÇ VAR
Bunun mutlaka bir gözden geçirilmesi lazım. Hiçbir şey maliyetsiz olmamalı. Başarıda başarısızlıkta maliyetli olmalı. CHP’nin klasik geçmiş dönemlerdeki olduğu gibi sürekli lider değiştiren bir anlayıştan da vaz geçmesi lazım. Yapısal değişikliğe ihtiyaç var, yapısal değişikliğe… Bakın bunu kısmen uygulayan bir il başkanı olarak söylüyorum. Herkes bize soruyor, İstanbul’da nasıl oldu da böyle başarılı oldunuz? İstanbul’da ben ilk atandığımda ilk işim ne oldu biliyor musun? Genel merkeze gittim, genel merkezdekiler bana; “listeni getirdin mi” dediler. “Hayır” dedim. “Nasıl?” Dediler. Şu anda görev yapan il yöneticisi arkadaşlarım var dedim. Herkes şaşırdı. “Nasıl olmaz, onlar uzaydan gelmedi ya” dedim. Onlarla da, benim bir çok arkadaşımla da zaman zaman karşı karşıya gelmişiz. Siyasette ne mutlak karşı karşıya kalmak nede mutlak beraber olmak vardır. Siyasetin tabiatı bu. Böyle olunca ben dedim ki “arkadaşlarımla ben çalışmak istiyorum” geldim il yöneticisi arkadaşlarımla toplantı yaptım. Onlarda şaşırmıştı. Çünkü bu yöntem hiç denenmemiş. Dedim ki “arkadaşlar ben sizle çalışmak istiyorum”. Herkes şaşırdı.
Yani, çoğu bavulunu hazırlamıştı!
Tabi tabi, zaten genel merkezden yeni bir listenin atanacağını bekliyorlar. Ben listesiz gidiyorum, şok oluyorlar. Beş arkadaşım izin istiyor. Biz çalışmak istemiyoruz dediler. Hay hay dedim, yerlerine 5 isim yazdım ve o arkadaşlarımla devam ettim. Yani biz böyle kuluçka makinası gibi birbirimizi yiyerek nasıl büyüyeceğiz. Kolay mı yetişiyor siyasetçi. Tecrübe deneyim kolay mı yetişiyor.
Sayın Başkan bugüne gelirsek, süreç başladı. Keşke başlamasaydı, ama başladı. İmzanın, yeterli imzanın toplanıp toplanmaması gibi tartışmaları yerinde buluyor musunuz? Ya da bunun yerine genel başkanın “bu süreci başlattınız, öyleyse haydi yapalım diye en kısa zamanda, çünkü önümüzde yerel seçim olduğuna göre zaman darlığı var demektir. 15 gün imza süreci 45 günde genel başkanın kurultay çağrısı 60 gün yerine “haydi gelen hemen başlayalım” demek daha makul değil mi?
Şimdi gününü saatini dakikasını bilmem biz kurultaylar konusunda en tecrübeli siyasi partiyiz. Zaman zaman medyada enteresan tartışmalar görüyoruz. CHP’de iç savaş. Şunu herkesin bilmesi lazım; demokrasinin temel kuralı partinin kurumsal kimliğine zarar vermeden yarışmaktır. Bunu böyle abesmiş gibi karşılamak çok doğru değil.
BEN EN BÜYÜK ENERJİMİ ELEŞTİRİLERDEN ALIYORUM.
Herkes hakkını hukukunu bilecek. Genel başkanı seversiniz sevmezsiniz; Sonuç itibarıyla partimizin genel başkanıdır. Sayın İnce’yi seversiniz sevmezsiniz kişisel olarak, ama partimizin cumhurbaşkanı adayıdır. Bunlara sokakta herhangi birine söyleyemeyeceğiniz cümleleri kullanıyorsanız hangi taraf olursa olsun ertesi gün kapı dışarı… böyle bir parti kimliği yok. Hele CHP’nin böyle bir lümpenliği kabul etmesi mümkün değil. Elbette eleştiri özeleştiri son derece doğaldır. Ben en büyük enerjimi eleştirilerden alıyorum. Bunu yapmak başka bir şey, inançlarına mezheplerine inmek, hele hele bunu bizim partimizde kabul etmek mümkün değil. Bu konuda herkesin dikkatli olması lazım. Bu çok dehşet verici bir şey bunu kabul etmek mümkün değil.
BU İŞ PAZARLAMA İŞİ
Sayın Genel başkanımız tecrübelidir. Bu süreçte çok önemli görev yaptı. Kolay değil ittifaklar şunlar bunlar çok zor. Hiç birbiriyle benzeşmeyen partilerle bira araya gelmek. Çok zor görevler yapmıştır. Bu başarıya dönüşebilirdi. Muharrem İnce’nin başarıya dönüşebilirdi. Ama ne yazık ki dönüşmedi. Ben bunu şeye benzetirim; Sultan Ahmet köftecisine gidersiniz yüzde 80 et yüzde 20 katkı maddeleri vardır, Mcdonalds gidersiniz yüzde 20 et yüzde 80 katkı vardır, ancak Mcdonalds’ın müşterisi daha fazladır. Bu biraz da pazarlama tekniğidir. Baştan itibaren kriz iyi yönetilemediği için maalesef her iki isimde hedef tahtasına oturtuldu. Türkiye’nin bu kadar birikmiş sorunları var. İktidarın altından çıkamayacağı çok önemli sorunlar var. Ana muhalefete çok önemli ihtiyaç var bu dönem. Hiç olmadığı kadar var. Çünkü, ekonomi, iç politika, diş politika… Önümüzdeki günlerde papazın duruşması var. Büyük olasılıkla serbest bırakılabilir. Önümüzdeki günlerde İran’la sorun yaşanacak. İran konusunda, Türkiye’yle karşı karşıya gelebilir. Tüm bunlara iktidar hazır değil ama CHP’nin hazır olması lazım. Tıpkı 2010 yılındaki Ortadoğu’da olan olumsuzlukları gören bir CHP’ye ihtiyaç var.
9 EYLÜLDE KURULTAY OLABİLİR
Bunları aşmanın yolu sayın genel başkanımızın ki ben genel başkanımızın böyle delege sayısı gibi arayışların içinde olacağını zannetmiyorum. Kimin kazanacağının önemi yok. Hatta mümkünse bu konuda bir uzlaşmayla, bu konuda da bize düşen görev varsa her türlü görevi de üstlenmek isteyen bir partili olarak söylüyorum; birbiriyle yarışan değil, kim kimi yenecek? Efendim böyle bir şey olmaz. Benim arkadaşımı yenmem beni asla tatmin etmez. Partimizin şanına yakışır bir şekilde, 9 Eylül partimizin kuruluş yıldönümüdür. O gün de tesadüf pazar gününe denk geliyor. O gün bir kurultay yapılabilir. Gerçekten CHP’nin tarihine yakışır görkemli, geçmiş hatalarından ders almış, arınmış, yeni bir yapı, yeni bir kadro, yeni bir anlayış, birbirini bütünleyen bir takım hareketiyle yola çıkmasını arzu edelim.
İÇİMİ ACITIYOR
Ben çok kurultaylar yaşadım. SODEP’ten itibaren bütün kurultaylara tanık oldum. Geçmiş dönemlerdeki yaşanılan negatif olayların, bir daha yaşanmaması, bakın bir önceki kurultaya, içimi acıtan bir durumdur. CHP’ye hiç yakışmadı. Öyle tribünlerde birbirine bağıran, birbirlerine hakaret eden- konuşmalara bakıyorum. Bu konuda tarafların, hele hele sözcülük yapan tarafların bir kere CHP’nin tarihini bilmesi lazım. Ne yazık ki bazı cümleleri kuran insanların CHP’nin tarihinden haberdar değil. Hele böyle kritik bir süreçte, bu kadar ihtiyaç olunan bir ortamda CHP’yi derbest etmeye izin vermeyeceğiz. En azından Gürsel Tekin olarak tek başıma da kalsam buna izin vermem.
Başkan isterseniz birazda İstanbul’u konuşalım. Evet, İstanbul bugüne kadar çokta iyi yönetilmedi. Tüm Türkiye’de olduğu gibi betonun çok yeşilin az olduğu bir kent, Kadir Topbaş’tan sonraki başkanın adını ben hatırlamak için bazen Google bakıyorum.
Bir araştırma var zaten, yeni bir araştırma yapılmış. Kim başkan diye sorulmuş, halen Topbaş diyenler çıkmış. Mevcut belediye başkanının tanınırlığı yüzde 8-10.
Bir evvelki seçim öncesi sizinle yaptığımız röportajda; “benden iyi yapacak varsa buyursun yapsın” demiştiniz genel merkez Mustafa Sarıgül’ü aday yapmıştı. Şimdi İstanbul için ne düşünüyorsunuz?
Şimdi lafı dolaştırmayacağım; Ben İstanbul’a belediye başkanı olmak istiyorum. Aday değilim. Bakın bu konuda çok ciddi çalışmalarım var. Bir kere AKP’nin bütün kaleleri düştü. Kimse farkında değil. İstanbul’un en güçlü olduğu kalelerinin hepsinde başarısız. Bağcılar’da başarısız, Esenyurt’ta başarısız, Sultangazi’de Pendik’te, Üsküdar’da Ümraniye’de başarısız. Daha da başarısız olacak.
Adayım ve kazanacağım diyorsunuz
Kesinlikle, partim bana görev verirse, örgütüm de bana inanırsa hiç tereddüdüm yok. 10 ilçede araştırma yapılsın, yani AKP’nin güçlü olduğu; Bağcılar, Sultanbeyli, Esenler gibi AKP’nin güçlü olduğu 10 ilçede kim çıkarsa asker gibi nefer gibi arkasında durmazsam adım Gürsel olmasın…
Başkan, son söz olarak…
Son söz olarak herkese yalvarıyorum, kişisel şeylerinizi bir tarafa bırakın, Türkiye çok zor durumda. İç politikada olağanüstü tavizler veriyoruz. Doğal olarak iktidar sıkıştıkça taviz vermek zorunda, ekonomi çökmüş. İstanbul’un çevre ilçelerinde yoksulluğun uyuşturucunun hangi boyuta geldiğini görsünler. Hiç olmadığı kadar hırsızlık var. Hiç olmadığı kadar işsizlik var. Hiç olmadığı kadar uyuşturucuya bulaşmış insanlar var. Hiç olmadığı kadar kentsel dönüşümde mağdur insan var. Çadırlarda insanlar yaşıyor. Kağıthane’de Fikirtepe’de insanlar çadırda yaşıyor.
20 BÜYÜKŞEHİRİ ALACAK DURUMDAYIZ
Ayrı bir çalışmam daha var. Şu anda 20 Büyükşehir’i alacak durumdayız, Adana, Mersin, Antalya, Manisa, Balıkesir, Bursa, Kocaeli bunlara daha çok yerleri dahil edecek durumdayız. CHP adayları mümkünse geciktirmemeli. Ben olsam, belli şehirlere adayımı belirlerim. Git çalış, resmi değilsin. Birkaç ay sonra seni vatandaşa, örgüte soracağım. Kabul görürsen adaysın, kabul görmezsen değiştiririm. Bütün bu sağlıklı yöntemleri deneyerek mutlaka iktidar olmalıyız. Ekonomi konusunda CHP’nin çok projesi var. İktidar çok yanlış yapıyor, yanlış yaptıkça da kaybediyor. Ana muhalefet partisi olarak ekonomi ve dış politikada daha aktif olmalıyız diye düşünüyorum. Birbirimizi ezen değil birbirimizi tamamlayan projeleri hayata geçirmeliyiz.
Yorum Yap