“Rıza’yı sekreter yapsın, Avşar’ı yanına alsın”

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin Erdoğan’ın sözlerini hatırlatması üzerine “Ona itibar kazandıracak olan saraydır, orada otursun, ona itibar kazandıracak olan Rıza Sarraf’tır, onu da yanına alsın, genel sekreter yapsın, birbirlerine yakışırlar, yan tarafına Hülya Avşar’ı da alabilir” dedi

Yenimahalle Nazım Hükmet Kültür Merkezi’nde partisinin düzenlediği “Güçlü Çiftçi Güçlü Türkiye” isimli programına katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, program sonrasında gazetecilerin sorularını cevapladı.

İlk olarak kendisine Bilal Erdoğan’ın bugün suya indirilen beşinci gemisi sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, “Hayırlı olsun, kimin parası ile aldığını biz iyi biliyoruz. Benim derdim o değil, Ermenek’teki Recep usta.” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, Bilal Erdoğan’ın da yöneticisi olduğu TÜRGEV’le ilgili olarak “TÜRGEV rüşvetin merkezidir. Devletten ihale alanlar, ihale almadan önce TÜRGEV’e para veriyorlar, bunun adı nüfuz ticaretidir. Bunları yargıda ortaya çıkartacağım” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu “ Benimle tartışması ona itibar kazandırmaz. Ona itibar kazandıracak olan saraydır, orada otursun, ona itibar kazandıracak olan Rıza Sarraf’tır, onu da yanına alsın, genel sekreter yapsın, birbirlerine yakışırlar, yan tarafına Hülya Avşar’ı da alabilir” cevabını verdi.

‘YANINA RIZA SARRAF İLE HÜLYA AVŞAR’I ALSIN’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yönelik yaptığı eleştiriler hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Gündemde kalmak için benimle tartışma istiyor. Benimle tartışması ona itibar kazandırmaz. Ona itibar kazandıracak olan saraydır, orada otursun, ona itibar kazandıracak olan Rıza Sarraf’tır, onu da yanına alsın, genel sekreter yapsın, birbirlerine yakışırlar, yan tarafına Hülya Avşar’ı da alabilir.” diye konuştu. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 1150 odası olduğuna yönelik açıklamasını ise “Merak ediyorum o sarayın odalarını gezme imkanı bulabilecek mi? Üçüncü dönem milletvekilliğini bitirenler acaba o sarayda görev alacaklar mı?” şeklinde değerlendirdi.

‘SARAYDA OTURUP YOLSUZLUK ANILARINI YAZABİLİR’
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun, eşi Selvi Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettiğinin hatırlatılması ve aynı görüşmenin Başbakan Davutoğlu ile kendisi arasında yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu “Ortam olursa neden görüşmeyelim, Sare Hanım’a ayrıca teşekkür ediyorum” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili bir soru daha sorulması üzerine ise “Allah aşkına Erdoğan ile ilgili bana soru sormayın. Sarayına kapansın orada otursun. Yolsuzluk nasıl yapılıyor, bununla ilgili anılarını yazabilir. Toplumu aydınlatırsa bu konularda belki daha fazla yararı olur” yanıtını verdi.

‘TÜRKİYE’Yİ ORTAÇAĞ ÜLKESİ HALİNE GETİRMEK İSTİYORLAR’
Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Şurası hakkındaki soruya ise “Adı Milli Eğitim Şurası olmakla beraber milli bir şura değil. Türkiye’nin geleceğini düşünmeyen, bilimsel yayınları kısıtlayan, toplumu geriye götüren bir şura. Bu şuranın kararlarını uygulama olanağı bulacağını sanmıyorum. Geçmişi okuyarak, geleceği çizersiniz. Ama geçmişe takılıp kalırsanız, geleceği çizemezsiniz. 11 yılda eğitim sistemi, 13 defa değişti. Ülkeyi yönetenler yeteneksiz çocuklarına, gemiyi alıyorlar ama vatandaşların çocuklarına her türlü engeli çıkartıyorlar. Toplumu geriye götürme çabası olarak görüyorum. Eğitimin temel özelliği, çocuklarımızın nitelikli kaliteli sorular sormalarını sağlamaktır. Siz bununla çocuklarımızın soru sormasını engelliyorsunuz. Türkiye’yi ortaçağ ülkesi haline getirmek istiyorlar” diye cevap verdi.

BEDELLİ ASKERLİK
Washington Post gazetesinde yer alan İncirlik Üssü’nün Amerika’ya verildiği şeklindeki iddialar sorulan Kılıçdaroğlu, “Herhalde Parlamento’nun bilgisi dışında böyle bir şey yapamazlar. Biz kendi topraklarımızın bir başka ülkeye müdahale etmek amacıyla kullanılmasını doğru bulmuyoruz” diye cevap verdi. Kılıçdaroğlu, bedelli askerlikle ilgili bir soruya cevaben de “Yoksul ailelerin çocukları da geliri yüksek olan ailelerin çocukları gibi askerlikten faydalanacaksa, biz de buna destek veririz. Biz çifte standardı doğru bulmuyoruz” şeklinde konuştu.

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

 

GÜÇLÜ ÇİFTÇİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE

VİDEO

 

KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN KONUŞMASININ TAM METNİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Güçlü Çiftçi, Güçlü Türkiye” toplantısında üretim bölgelerinden gelmiş çiftçi temsilcilerini, çiftçi meslek örgütleri yöneticilerini dinledikten, sorunları not ettikten sonra alkışlar arasında kürsüye çıktı ve şunları söyledi;

Bu toplantı dikkat ederseniz diğer toplantılarımızdan daha farklı. Önce sizi dinledik. Malum siyasiler bu tür toplantıları yaparlar, vatandaşlar gelir, bakalım derdimizi anlatacak mıyız diye dururlar, siyasi konuşur ve gider. Vatandaşta salondan ayrılır. İlk kez bir değişiklik yaptık siz konuştunuz ben dinledim, notlarımı aldım, arkadaşlarım dinledi, programımızı anlattık ve şimdi söz bende, şimdi kısaca beni dinleyeceksiniz.

SAMAN İTHAL EDİYORUZ

Önce kendimize soru sormasını öğreneceğiz. Soru sorarsak gerçekleri bulmaya yardımcı olacağız hep beraber. Birinci soru; biz neden buğday ithal ediyoruz? Biz neden pamuk ithal ediyoruz? Biz neden soya ithal ediyoruz? Biz neden mısır ithal ediyoruz? Biz neden saman ithal ediyoruz? Biz neden canlı hayvan ithal ediyoruz? Acaba bunlar bizim ülkemizde yok mu? Acaba bunları yetiştirecek çiftçimiz yok mu? Var. Toprağımız var, çiftçimiz var, suyumuz var. Arkadaşım diyor ki, çiftçinin kralı var. Onu bende biliyorum. Boşuna Mustafa Kemal Atatürk çiftçi köylünün efendisidir demedi. Bu gerçeği bildiği için söyledi zaten. O zaman bir başka soruyu soracağız. Çiftçi var, suyumuz var, traktörümüz var, toprağımız var, Allah’a şükür güneşimiz var, yağmurumuz var. Dünyanın en bereketli toprakları var niye ithal ediyoruz?

EMİN OLUN ÇİFTÇİ BATARSA TÜRKİYE BATAR

Bizim eksiğimiz şurada; yanlış siyasetin peşine düştük ve yanlış siyasetin bizi getirdiği nokta bu nokta. 77 milyon yurttaşıma sesleniyorum. Üretici mağdur, tüketicide mağdur. Üretici kazanamıyor, tüketici pahalı alıyor. Arada bir şey var. Bunun çözülmesi lazım.

Bakın şuradaki ifade, “Güçlü çiftçi güçlü Türkiye”. Emin olun çiftçi batarsa Türkiye batar. Herkes bu gerçeği bir bilsin. Toprağı işlemiyorsunuz toprak bereketli toprak. Adam çölde yetiştiriyor çölde. Çölde buğday yetiştiriyor, çölde mısır yetiştiriyor. Biz suyu yanımızda, toprağımız var, güneşimiz var ama biz yetiştiremiyoruz.

Bir başka soru; neden yetiştiremiyoruz neden? Nedeni gayet basit arkadaşlar. İçinde siz yaşıyorsunuz. Eğer ürettiğiniz ürünün, yani alın terinin karşılığını almazsanız nasıl yetiştireceksiniz? Ürettiğiniz ürünü satamıyorsanız alnınızın terinin karşılığını alamıyorsak nasıl yetiştireceksiniz? Edirne’den arkadaşımız konuştu biz bir şey elde edemiyoruz, boşuna çalışıyoruz dedi. Emin olun boşuna çalışmıyorsunuz zararına çalışıyorsunuz. Onun için bir yıl çalıştınız, iki yıl çalıştınız baktınız ki borcun altında kaldınız artık ekmiyorsunuz.

Son 12 yılda ekilmekten vazgeçtiğimiz toprak alanı iki Trakya büyüklüğünde. Dışarıdan geliyor. Ne kadar para veriyoruz arkadaşlarım açıkladılar. Sadece 2013’te dışarıdan gelen tarım ürününe verdiğimiz para 37 milyar lira. Eski parayla 37 katrilyon lira veriyoruz. Neye veriyoruz? Buğdaya, mısıra, soyaya vs. vs. bunlara veriyoruz. Onun dörtte birini bizim çiftçiye versen daha fazlasını üretecek. O zaman neden size önce düşünün dedim? Düşüneceğiz ki doğru bulalım.

İNANCINIZI SÖMÜRENLER SİZİ BU NOKTAYA GETİRENLERDİR

Bir arkadaşım söyledi anlayamıyorum diyor bu kadar perişan vaziyetteyiz neden oy alıyorlar bunlar? Gayet basit arkadaşlar ben size söyleyeyim. Sizin inançlarınızı sömürerek siyaset yapıyorlar. Sizin kimliğinizi sömürerek siyaset yapıyorlar. Sizin yaşam tarzınızı sömürerek siyaset yapıyorlar ve sizi normal siyasetin dışında bir alana çekiyorlar. Sizin inancınızı sömürenler sizi bu noktaya getirenlerdir. Çiftçiyi kazanamaz, üretemez noktaya getirenlerdir. Bunların din iman edebiyatına hepiniz inandınız. Şimdi görüyorsunuz ki o edebiyat kendileri değilmiş sizin içinmiş. Onlara sorun çiftçinin hali nasıldır diye. Diyecekler ki çiftçinin bir derdi yok ki. Çünkü sarayın penceresinden bakınca öyle görüyorlar. Evet onlara göre çiftçinin bir derdi yok. Bize göre çiftçinin derdi çok büyük. Çünkü biz şuna inanıyoruz çiftçi batarsa bu memleket batar. Sizin çocuklarınız köylerde kalmıyor.

ANADOLU BOŞALDI OLAĞANÜSTÜ GÖÇ VAR

Neden batar onu anlatmaya çalışıyım. Çocuklarınız köylerde kalmıyor. Olağanüstü göç var, Anadolu boşaldı. Nereye gidiyor? İstanbul’a gidiyor, İzmir’e gidiyor, Adana’ya gidiyor, Mersin’e gidiyor. İşin garip tarafı şimdi Adana’da göç vermeye başladı. Narenciye para etmiyor. 25 kuruş. Alışveriş merkezinde kaç lira? Markette 2,5 lira. 25 kuruş – 2,5 lira. Nasıl oluyor bu? Neyin düzenidir bu düzen? Bu düzenin adı haramilerin düzenidir. Biz ne diyoruz? Ne ezen, ne ezilen insanca, hakça bir düzen diyoruz. Sizin çocuklarınız tarım öldüğü için yeraltında madene iniyorlar. Orada ölüyorlar. Yeri geliyor sözleşmeleri feshediliyor. Ya yerin üstünde öleceksin ya yerin altında öleceksin. Başka bir seçenek bırakmıyorlar.

Üretirseniz onurlu bir ülkenin yurttaşları olursunuz

Şekerpancarı, kendi şekerimizi üretemiyor muyuz? Getirdiler Bursa’ya tarım arazisine cargilli kurdular. Mücadeleyi kim yaptı? Biz yaptık. Kavgayı kim verdi? Biz verdik. Anayasa Mahkemesine kim gitti? Biz gittik. Oyları kim aldı? AKP. Şimdi hep beraber şekerpancarı üreticisi ağlıyor ne olacak halimiz diye. Oy verirsen zaten göreceksin ağlayacak halinde kalmayacak senin. Bizim pancarımız dünyanın en güzel pancarı. Köylü kazanıyor, şekerimizde ucuz. Neden yapıyoruz biz bunları? Sadece köylü kazanıyor değil bakın, şekerpancarı fabrikaları kuruluyor. O fabrikaları kapatıyorlar şimdi. Ne olacak? İşçide çalışamayacak, işte bulamayacaklar. Bu bir zincirdir arkadaşlar. Zincirin en önemli halkası üretimdir. Üretirseniz itibarınız olur. Üretirseniz başınız dik gezersiniz. Üretirseniz onurlu bir ülkenin yurttaşları olursunuz. Üretmeyen ülke dilenir arkadaşlar. Biz neden köylü üretsin diyoruz, çiftçi üretsin diyoruz. Kazanacak, üretecek. Kazanacak ki esnafta kazansın, kuyumcuda kazansın, mobilyacıda kazansın, sanayide kazansın, ihracat yapalım.

Bakın değerli çiftçi kardeşlerim, Hollanda örneğini vereceğim size. Konya’dan küçük bir devlet. Yıllık tarım ürünü ihracatı 80 milyar dolar. Bizimki 12 milyar dolar. İthalatımız ihracatımızdan daha fazla. Neyimiz eksik arkadaşlar? Ne zaman uyanacağız? Arkadaşımız diyor korkmayacağız. Korkmamanız gerekir. Tercihlerinizi değiştirmeniz gerekir, üretimden yana tavır almanız gerekir. Alın terinden yana tavır almanız gerekir. Hakça bölüşmekten yana tavır almanız gerekir. Türkiye tarımıyla beraber batış noktasına doğru gidiyor. Kimse konuşmasın diye baskı inşa ediliyor bu ülkenin üstüne. Yeni bir kanun çıktı. Ne var o kanunda biliyor musunuz? Makul şüpheden ötürü sizin evinizi, fabrikanızı, işyerinizi arayabilecekler. Sonra makul şüpheden ötürü sizin malvarlıklarınıza el koyabilecekler. Sonra makul şüpheden ötürü sizi hapse atabilecekler. Siz gidip bir avukat tutacaksınız değil mi? Gene o makul şüpheden ötürü dosyanıza gizlilik kararı alacaklar sizin avukatınızda dosyanın içinde ne var onu öğrenecek. Bunların getirdiği ileri demokrasi bu. Demokrasinin yolu üretimden geçer. Demokrasinin yolu herkesin karnının doymasından geçer. Demokrasinin yolu alın terinden geçer. Yolsuzluktan demokrasinin kazançlı çıktığı bir ülke var mı? O zaman hep beraber oturacağız, düşüneceğiz.

Bize güvenin. Biz öyle 12 yıl falanda istemiyoruz. 4 yıllık yetki istiyorum sizden 4 yıl. Bakın bakalım 4 yılda bu ülkenin tarımı ne oldu görün. 4 yılda bu ülke nasıl şaha kalkıyormuş. Bizim paramız var arkadaşlar. Biz zengin ülkeyiz. Bu ülkenin kaynakları yeterli. Kimseye el avuç açmaya gerek yok. Ben size örnek vereceğim.

AYNI METRO İZMİR DE 60 İSTANBUL DA 145 MİLYON TL

Bakın değerli arkadaşlarım, İzmir’de de metro yapılıyor, İstanbul’da da metro yapılıyor. Yerin altında, aynı şey, aynı teknoloji. İzmir kaça yapıyor? Kilometresini 60 milyona. İstanbul kaça yapıyor? Kilometresi 145 milyona 3 misli. Birisinde malı götürüyorlar, birisinde halka hizmet ediyorlar. Biz ne yapacağız? O üçte bir fiyata her şeyi yapabiliyoruz. Para yok diyorlar. Niye para yok? Ben geçen seçimlerde seçim meydanlarında söyledim mazotun fiyatını indireceğim diye. Kora halinde bağırdılar kaynağı nereden bulacaksın diye.

 

ÖTV’SİZ LİTRESİ 2 LİRADAN MAZOTU VERECEĞİZ

Arkadaşlarım gösterdi yata mazotu vergisiz verirken kimse soruyor mu yat kaynağı nereden bulacaksınız diye. Çiftçiye gelince soruyorlar kaynağı nereden bulacaksın diye. Biz kaynağı buluruz hiç endişe etmeyin. Size verdiğimiz fiyat hiç kimsenin karına dokunan bir fiyat değil. Petrol geliyor, rafineriye giriyor, üretiliyor 1 lira 70 kuruş. Bayi karını, pompa fiyatını koyun üstüne size vereceğimiz fiyattan kimse zarar etmiyor. Herkesin karına saygı gösteriyoruz. Ama biz çiftçimizi koruyoruz. Ona KDV’siz ve ÖTV’siz litresi 2 liradan mazotu vereceğiz. Kimse endişe etmesin. Kaynak var, imkanımızda var. Bize güvenin. 27,5 yıl ben bu devlete hizmet ettim. Benim asıl görevim devlette hesap uzmanlığıdır. 27,5 yıl her kuruşun nerelere harcanması gerektiğinin hesabını yaptım. 27,5 yılın sonunda hiçbir Allah’ın kulu çıkıp sen şuradan malı götürdün demedi. Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden sonra en büyük bütçeleri yönettik. Para arkadaşlar kaynakta var. Sorun ne biliyor musunuz? Parayı nerede ve kimin için harcayacaksınız sorun bu. Parayı yandaşın için mi harcayacaksın, vatandaş için mi harcayacaksın. Sorun bu. Benim yandaşım yok, yandaş edebiyatına da inanmıyorum. Benim için vatandaş var ve vatandaş benim boynumun borcudur, başımın üstünde yeri vardır.

CANLI HAYVAN İHRAÇ EDİYORDUK. ŞİMDİ İTHAL EDİYORUZ

Size hizmet etmek istiyoruz hiç endişeniz olmasın. En güzel hizmeti getireceğiz. Bize oy versin vermesin vatandaşlar arasında ayrımda yapmayacağız. İktidar olan ayrım yapamaz, vatandaşını bölemez. Herkese eşit davranacağız. Çiftçinin kazanmadığı bir ülke yoktur arkadaşlar. Çiftçinin zarar ettiği bir ülke yoktur Türkiye hariç. Bir dönem biz Ortadoğu’yu besliyorduk. Canlı hayvan ihraç ediyorduk. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın. İthal ediyoruz. Niye ithal ediyoruz? Nüfusumuzun yarısı genç. Ne olacak bu gençler? Siyaset önce bunu düşünmek zorundadır. Taşı sıksa suyunu çıkaracak. İşsiz sokaklarda geziyor. İşsizlik oranı %10’u aştı. Üniversite mezunlarında işsizlik oranı %20’leri aştı. Adana’da %30, Karadeniz’de daha yüksek.

 

FINDIKTA DÜNYADA BİR NUMARAYIZ

Kendi ürünümüzün kıymetini bile bilmiyoruz. Geldiler fındık konusunu dile getirdiler. Fındıkta dünyada bir numarayız. Ama fiyatını biz belirleyemiyoruz. Götürüyorlar başka piyasalar fındığın fiyatını belirliyor. 12 yıldır iktidardasınız niye fındık borsasını, dünya borsasını Karadeniz’de kurmadınız? Elinizden tutan mı vardı? Kimse size destek mi vermedi? Biz yapacağız arkadaşlar. Biz kararlıyız. Ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz, alın terinin karşılığını vereceğiz çiftçi bu ülkede üretecek arkadaşlar ve kazanacak.

ONLARIN ROLÜ SARAYDA OTURUP ÜLKEYİ BATIRMAK

Bakın değerli arkadaşlarım, notlarımı aldım. Bir arkadaşımız diyor ki, bize hapisle haciz kalıyor. Çiftçiye hapisle haciz kalıyor. Cumhuriyet döneminde icrayla, hapisle bu kadar yüz yüze gelen dönemi çiftçi hiç yaşamadı. İlk kez bu kadar acı bir dönem yaşıyor. O nedenle hepimiz düşüneceğiz. Kendi sorunumuzu çözebiliriz. Bakın bizim bilgimiz var. Bu ülkenin bilgisi var, bu ülkenin birikimi var. Bir arkadaşım bağırıyor nerede bu toprak mahsulleri ofisi, nerede bu Fiskobirlik diye, nerede bu Tariş diye hep beraber bağıralım. Cumhuriyeti kuranlar önce onları kurmuşlar. Çiftçi mağdur olmasın diye kurmuşlar. Siz toprak mahsulleri ofisine buğday almayı yasaklıyorsunuz git diyorsunuz Karadeniz’de fındık al diyorsunuz düşük fiyatla. Herkesin rolü değişti. Onlarında rolü değişti. Onların rolü ne? Sarayda oturup ülkeyi batırmak. Onların rolü o. Bizim rolümüz ne? Hakkın ve haklının yanında olmak, alın terinin yanında olmak. Bizim rolümüzde o. Tercih sizde. Ya bizim yanımızda yer alırsınız ya da gider orada onların yanında yer alırsınız hep beraber batarsınız.

O nedenle söylüyorum. Acı konuştuğumu biliyorum. Ama ben acı konuşmak zorundayım. Sizin belki düşünemediğiniz çok daha fazla ayrıntıları biz biliyoruz. Herkesin kafasında kocaman bir şüphe var ne olacak bu memleketin hali diye.

HIRSIZLIK HER DÖNEM BÜTÜN İNANÇLARDA SAF DIŞI EDİLMİŞTİR

Değerli arkadaşlarım, bu soruyu hepimiz birbirimize soruyorsak bu ülkenin kurtuluşu da vardır. Beraber bir şeyler yapmamız lazım. Şöyle bir kültür yerleşti soruyorsunuz efendim çalıyorlar ama işte yapıyorlar. Bizim inancımızda var mı böyle bir şey, ahlakımızda var mı böyle bir şey, siyasetimizde var mı böyle bir şey? Hırsızlığın mubah olduğu dünyada bir inanç var mı? İster Budizm’i alın, ister Hıristiyanlığı alın, ister Ateizmi alın, ister Müslümanlığı alın. Hırsızlık her dönem bütün inançlarda saf dışı edilmiştir.

Bir arkadaşım söylüyor. Sen evladına gemi alıyorsun ben mazot traktörüme mazot alamıyorum diyor. Güzel. O zaman bunu sadece burada değil, bunu tarlada söyleyeceğiz, bunu kahvede söyleyeceğiz, bunu sohbette söyleyeceğiz, bunu parklarda söyleyeceğiz. Bunu her yerde anlatacağız. Bizim görevimiz var. Benim sorumluluğum var, sizlerin de sorumluluğu var. Bir çiçekle yaz gelmez değil mi? Her birimiz Anadolu’nun her tarafında bir aydınlanma ateşi gibi yanmak zorundayız. Toplumu uyandırmak zorundayız. Sizin üzerinizdeki baskıları biliyorum, sıkıntıları da biliyorum. Ama bunları aşmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, bir arkadaşım çok güzel bir laf söyledi korkmayın dedi. Evet korkmayacağız. Biz Kuvva-i Milliyeciyiz. Yedi düvel üstümüze yürüdü korkmadı da bunlar geldiği zaman mı korkacağız?

Neden korkmayacağız? Çünkü biz haklıyız. Haklı olduğumuz için korkmayacağız. Yolsuzluk yapmıyoruz, haram yemiyoruz, kul hakkı yemiyoruz. Neden korkalım? Onlar korkuyorlar. Korktukları için baskı üstüne baskı kuruyorlar.

İşin özeti, arkadaşlarım çok güzel bir tablo koydular ortaya. Bütün ayrıntılar var orada. Bir kitapçık hazırlandı o kitapçıktan hepiniz alabilirsiniz.

İki; onu sadece siz değil yakın çevrenizde okusun, öğrensin ve bilsin.

Üç; orada sistemin nasıl kurtulacağı da var. Tarım konusunda bizim düşündüklerimizin tamamı orada var. Tarımı sübvanse edeceğiz. Tarım kanunu çıkardılar GSMH’nin %1’ini çiftçiye destek olarak vereceğiz dediler. % yarımını bile vermediler. Kimse kusura bakmasın bu ülkenin ziraat odaları da yok. Ziraat odası başkanı da yok. Kimse kusura bakmasın.

NARENCİYENİN 25 KURUŞA ALICISI YOK

Bakın buraya geldi bir arkadaşım Finike’den geldi, narenciyenin içine düştüğü durumu anlattı. 25 kuruşa alıcı yok. Bunu illa bir sanayicimi seslendirecek? İlla bir siyasetçimi seslendirecek? İlla bir esnaf mı seslendirecek? Ziraat odaları başkanı ne yapıyor? Korkuyorsa koltuğundan ayrılacak oraya yürekli bir adam gelecek. O kadar basit. Finike’den gelip burada yiğitçe konuşuyorsa getireceksiniz onu ziraat odası başkanı yapacaksınız. Bu kadar basit. Korkuyorum konuşamıyorum. İyi de o koltukta niye oturuyorsun o zaman? Ayrılacaksın o koltuktan.

Onun için söylüyorum. Sadece siyasetçinin söylemesi yetmiyor hep beraber söylememiz lazım. Hep beraber anlatmamız lazım. Sadece Finike’de mi var? Gidin Adana’ya orada da var. Dörtyol’a gidin. Narenciye üreticileri birliği başkanının yayınladığı bildiriyi biliyor musunuz? Birliğimizi devredeceğiz diyor. Arzu edene vereceğiz diyor. Ben bu sorunu çözemiyorum diyor. Siyasiler bize sahip çıkmıyor diyor. Bu kadar büyük bir açmaz içinde. Bu kadar büyük bir umutsuzluk içinde. Sakın ola ki, bütün bu eleştirilere karşın umutsuzluğa kapılmayın. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, güçlü bir ülkedir Türkiye Cumhuriyeti. İnsan birikimimiz iyidir, kaynaklarımız iyidir. Sadece doğal kaynaklardan söz etmiyorum mali kaynaklarımızda iyidir. Biz kendi ülkemizi gül gibi geçindirebiliriz. Kendisine tarımda yeterli bir ülke bugün dışarıya el avuç açar hale geldi. Topraklarımız bereketlidir. Yeter ki biz kendi kararımızı kendimiz verelim. Birileri bize politika dayatmasın. Politikayı bu ülkenin insani gayet güzel yapar. İlk konuşmacı çıktı burada gayet güzel açıkladı. İlk konuşmacı arkadaşımız. Yanlış hatırlamıyorsam Burdur’dan gelmişti. Bütün gerçekleri siz biliyorsunuz. Sorun o gerçeklere karşın olayı nasıl düzelteceğiz ve nasıl çözeceğiz? Bu işin sorumlusu hükümettir. Çünkü politikaları o belirliyor. O zaman yapacağımız bir şey var. Demokrasilerde 4 yılda bir seçim oluyor, arkadaş sen bana bakmadıysan, verdiğin sözü tutmadıysan kusura bakma bende sana oy vermeyeceğim bu kadar basit bir şey. Bunu yaparsak emin olun Türkiye kurtulacak.

BU ÜLKENİN ÇÖZÜLEMEYECEK SORUNU YOKTUR

Sevgili dostlarım, yakında hepiniz bölgelerinize gideceksiniz. Biraz sonra ayrılacağız salondan hep beraber ayrılacağız. Gittiğiniz yerlerde şunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Bu ülkenin sahipleri bizleriz. Bu ülkeyi aydınlığa çıkaracak olanlarda bizleriz. Bu ülkenin çözülemeyecek sorunu yoktur. Biz kendi sorunlarımızı kendimiz çözebiliriz. Biz cargilli bu ülkede yaşatmayacağız. Benim çiftçim pancar ekecek. Biz Karadeniz’de dünya fındık borsasını kuracağız. Biz kaçak gelen çayları imha edeceğiz, çay üreticisini koruyacağız. Salihli’de geçen yıl çekirdeksiz yaş üzüme 5 lira fiyat verildi bu sene verilen fiyat 2,5 lira. Ne düştü de sen 5 liradan 2,5 liraya düşürüyorsun? Ne düştü? Gübremi, mazot mu, ilaç mı, su mu? Neyin fiyatı düştü? Sorun çözülebilir. Akılla, mantıkla çözülebilir.

Sizin önerilerinizi not aldık. Hep beraber yola çıkacağız, hep beraber mücadele edeceğiz güçlü çiftçi, güçlü Türkiye için. Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum.