Korona değil, bizi bu korku öldürecek!

Sevgili okurlarım, yaz geldi ve geçti. Haziran'da yasaklar kalkınca ve yeni normal hayat devreye girince bir kısmımız koşa koşa tatile gitti, orada kendine geldi. Bir kısmımız ise evde kalmayı ve izole hayatı devam ettirmeyi tercih etti ve hala ediyor. Mart ortasından beri 1 Hazirana kadar hepimiz evlerde kapalı kaldık. Zor günler geçirdik şüphesiz. Evde kalmak hepimizin psikolojisini etkiledi. Korku ortamı yarattı, takıntılarımızı tetikledi. Depresyon ve panik atak şikayetleri arttı.

Günümüzde temizlik takıntısı olan çok fazla insan var. Virüsten korunmak için ellerimizi yıkamayı ihmal etmememiz gerektigini biliyoruz ancak bu durumu abartılı hale getirmemek lazım. Örneğin dışarıdan geldiğimizde ellerimizi iyice yıkamamız gerek buna şüphe yok. Fakat bu davranışı "içimiz rahatlasın" diye birkaç dakika içinde defalarca tekrar edersek, yani bir takıntı haline getirirsek, bu durum zihin sağlığımızı olumsuz etkileyebilecektir. Hatta abartıldıkça durum daha da kötüleşecek. Kişi ellerini yıkamadan duramaz hale gelecek veya en ufak bir durumda kendini kirli, hastalıklı hissedecek. Eğer sabunlu su kullanarak en az 20 saniye boyunca ellerinizi ve bileklerinizi (hatta mümkünse kollarınızı) ovalayarak, iyice yıkıyorsanız, bir süre bu davranışı tekrar etmenize gerek olmayacaktır.

Salgın hastalıklar sırasında kendimizi sakin tutarak ve bilim çerçevesinde önlemler alarak bu dönemi daha sağlıklı geçirebiliriz. Evhamın, korkunun, şüphenin, takıntıların bize yarar sağlamadığından artık hepimiz eminiz. Korku hissediyorsak bunu kabul etmeli, kendimizi korku hissetmemeye zorlamamalı, korku karşısında seviyeli önlemler almalı ve durumu abartmadan kendimizi korumalıyız.

Bulaşıcı hastalıkları önlemek istiyorsak atacağımız ilk adım kendimizi korumak olmalı. Eğer kendimizi korursak, çevremizi de korumaya başlarız.
Korkularımızı korkunç hale getirmeyelim. Bundan böyle virusle yaşamayı öğrenmeli ve kabul etmeliyiz. Bildiginiz gibi uzun zaman kapalı kaldık artık yavaş yavaş dışarı çıkmalı ve ruhumuza iyi gelecek yerlerde dolaşabilmeliyiz. Tabi ki hijyen kurallarına dikkat ederek. Maske kullanmanın, mesafeli olmanın ve hijyenin basit olmakla birlikte hiç bir şey yapmamaktan çok daha büyük olduğunu bilmek biraz olsun rahatlatıyor insanı.
Şimdi yazdan çıktık, ama önümüzde koca bir kış var. Soğuklara, kapalı havalara ve hastalıklara hazır mıyız ya da ne kadar hazırız?
Olabildigince umut, huzur, pozitif düşünce depolamalıyız. Tıpkı kışlık yiyecekleri hazırlar gibi hazır etmeliyiz ruh sagligimizi da. Günese çıkmalı, denize girmeli, park bahçe gezmeli hatta küçük seyahatlere çıkmalıyız. Bize mutluluk veren dostlarımızla birlikte olmayı sevmeliyiz. Mesafelerimiz olsa da hala dostuz biz. Kapatmayın kendinizi evlere, tedbirinizi alın ve çıkın dışarı.

Eğer kronik bir rahatsızlığınız olmadığı sürece, kuralları uyguladığınız sürece, açık havada ve kalabalıklardan uzak kaldığınız sürece virüs size bulaşmaz. Prof.Dr.Mehmet Çilingiroglu: Tedbirlere uyarsan korona olmazsın. Buna ragmen olduysanız bir yerde mutlaka fire vermissinizdir." diyor.
Pandemi korkusu psikolojimizi iyice altüst ediyor ve bağışıklığımızı etkiliyor.

Lütfen KORKU değil UMUT ve MORAL bulaştıralım birbirimize. Şu günlerde buna hepimizin ihtiyacı var. Bakın ben geziyor ve bol bol moral depoluyorum. Elbette tedbirimi alıyorum. Bazen çift maske üstüne siperlik takıyorum  kesinlikle az insanın oldugu yerde geziyorum ve mesafemi koruyorum. Herkesi gözlerimle selamlıyor elimi yüreğime götürüp yüreğimle sarılıyorum. Her zaman olumlu düşünüyorum.Olumsuz düşünmek ve karamsar düşünce yapısına sahip olmak, daha kolay hastalanmamıza sebep olur. Umutsuz, olumsuz ve karamsar düşüncelere kapıldığımızda kendimizi yorgun, bitkin, halsiz ve hasta gibi hissederiz. İçimizden bir şey yapmak gelmez. İşte bunun sebebi, beynimizi ve zihnimizi zehirleyen kötü düşünceler. Bu düşünceler hızla bağışıklık sistemimizi de etkiler, bizi hasta etmeye çalışır. Bu sebeple her zaman sağlam, mutlu ve umutlu olmak, olumlu düşünmek ve bu yönde enerji yaymak gerekir.

Stres, bağışıklık sistemini zayıflatır, adeta üzerine çöker. Bu sebeple kesinlikle stresten uzak durulmalı. Stres hastalıklara ve ömrün kısalmasına sebep olur. Grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıklarda genellikle 2-3 hafta içinde iyileşme görülmektedir. Ancak bağışıklık sistemi güçlü olmayan kişilerde bu rahatsızlığın süresi uzayabilir. Yaşlılarda, diyabetlilerde daha ağır seyreder. Bunun yanında zatürre gibi hastalıklara da zemin hazırlar. Bağışıklık sistemi zayıflama başladığı anda hastalık etkenleri insan vücuduna daha kolaylıkla girer. Kesinlikle bağışıklık sisteminize güç katın…
Erteleme hayatı, yasamaya devam. Çünkü hayat devam ediyor...