Özgür Özel: İddianameyle birlikte görüntüleri yayınlayacağım
Kılıçdaroğlu: İki tarafa imza atmak hiç ahlaki değil
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Delege kırılgan bir yapıda. 1081 imza ‘bizim adayımız Kılıçdaroğlu’ dedi, İnce’nin konuşmasından sonra 291’i vermedi, niye?” sorusuna “Bu durumu ahlaki bulmadığımı ifade etmeliyim. Biri çıkar, ‘Oyumu şuna veriyorum’ der ve verir. İki tarafa imza atmak hiç ahlaki değil. Geçen kurultayda da Muharrem Bey’e imza verenler vardı. Hiç kimse ‘niye imza verdin’ diye sormadı kendilerine. Ya da biz ‘hadi bunları partiden atalım’ diye bir düşünmedik” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin kurultayı sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Hürriyet‘ten İpek Özbey’e konuşan Kılıçdaroğlu, kurultay süreci, ittifak ve Afrin gündemine ilişkin şöyle konuştu:
Parti tabanı sizden daha farklı bir muhalefet mi istiyor?
Bir yönetime hiç eleştiri gelmezse o da başlı başına başka bir sorundur. Hele CHP gibi demokrasi kültürünü içselleştirmiş bir partide, yönetime eleştiri gelmesi sanılanın aksine son derece güzeldir, faydalıdır. Dediğim gibi, eleştiri gelmezse fena… Evet, tabanımızın bir bölümü daha sert muhalefet yapmamızı istiyor.
Yapacak mısınız?
Aslında yapıyoruz bu muhalefeti.
Ama sertlikten kastedilen nedir? Sokağa çıkalım, kapıyı, camı, pencereyi mi indirelim? Hayır. CHP’de asla bu seçeneklere yer yoktur ve ben de buna izin vermem. Ancak Anayasamız ve AİHM tarafından da tanınan protesto hakkının sonuna kadar kullanımı ya da sivil itaatsizlik eylemleri olabilir. Adalet Yürüyüşü’nü bu bağlamda nitelendirebiliriz. O yürüyüş, 16 Nisan sürecinin de devamıdır. Görünürde son derece barışçıl ancak sonuçları itibariyle son derece sert bir eylemdi.
İlhan Cihaner ve Selin Sayek Böke imzalı manifestoda şu madde geniş yankı uyandırdı: “CHP sürekli OHAL rejimini normalleştirmeyen, gayrimeşru olanı meşrulaştırmayan, olağanüstü koşullara uygun olağanüstü bir muhalefeti örgütlemeli. Bugün olağanüstü koşullara rağmen, muhalefet olağan dönemin siyasi araçları ve yöntemlerine sıkışmış durumda” deniyordu. Katılır mısınız?
Hayır katılmıyorum. Az önce de söyledim; OHAL koşullarında yapılan 16 Nisan Referandumu ile Adalet Yürüyüşü’nün sonuçları ortada. Tek adam rejimi karşısında susmayan, susturulamayan bir CHP var. CHP bunu yaparken, kendisi gibi düşünmeyen ancak demokrasiye âşık milyonları da etkiliyor, onları cesaretlendiriyor. Yani OHAL’i toplumu bastırmak için bir araç olarak kullanmaya çalışan siyasi iktidara karşı OHAL’i normalleştirmeyen bir kararlılıktır bu. Ki o bildiride ne yapılması gerektiği yazıyor mu, hayır. “Olağanüstü mücadele” deniyor. Nedir olağanüstü mücadele? Sivil itaatsizlik mi örneğin? Yeri gelince yapıyoruz. Söylem doğru. Ama bu tür mücadelelerin toplumsal desteğe ihtiyacı vardır.
Delege kırılgan bir yapıda. 1081 imza “bizim adayımız Kılıçdaroğlu” dedi, İnce’nin konuşmasından sonra 291’i vermedi, niye?
Bu durumu ahlaki bulmadığımı ifade etmeliyim. Biri çıkar, “Oyumu şuna veriyorum” der ve verir. İki tarafa imza atmak hiç ahlaki değil. Geçen kurultayda da Muharrem Bey’e imza verenler vardı. Hiç kimse “niye imza verdin” diye sormadı kendilerine. Ya da biz “hadi bunları partiden atalım” diye bir düşünmedik. Ortaya çıkan tabloya ahlakilik temelinde bakıyorum. Dolayısıyla bunun üzerine öncelikle düşünmesi gereken o arkadaşlarımız.
Siz ‘yanınıza birilerini’ alır mısınız?
Biz demokrasiyi savunan herkesle beraber hareket edeceğiz.
HDP ile?
Kim demokrasiyi, insan haklarını, medya özgürlüğünü, parlamenter demokrasiyi savunuyorsa, -liberali, demokratı, ülkücüsü, sağcısı, solcusu- oyları sandıkta buluşacak zaten.
‘Zeytin Dalı’ operasyonuna destek verdiniz. Şimdi de “Afrin merkeze girilmesin” diyorsunuz. Değişen ne oldu?
Tıpkı Fırat Kalkanı Operasyonu’na destek verdiğimiz gibi Afrin operasyonuna da destek verdik, veriyoruz. Çünkü sınırlarımızda terör örgütünün yuvalanmasını istemiyoruz. 10 kilometre olur, 30 kilometre olur; sınırlarımızı belli bir derinlikte güvence altına almak zorundayız. Ama Afrin’in içine girmek farklı bir şey. Siz yaklaşık 500 bin nüfusa sahip bir kente niye gireceksiniz? Kimin terörist olduğunu nasıl ayıracaksınız? Belli bir derinliğe ulaştıktan sonra konuşlandık mı, askerimizi oraya koyduk mu, üssümüzü kurduk mu; tamam o zaman. Yarattığımız alana Suriyelileri yerleştirelim, evlerini, okullarını, hastanelerini yapalım, “burada oturun” diyelim. Onların güvenliğini de sağlayalım.
Yorum Yap