Kadın, kadının yurdu mudur, kurdu mudur?

Bu soruyu her kadın kendine sorar aslında ve her zaman da kendi cevabını kendi bulur.

 

Kadın kadının ne kadar kurdu gibi görünse de kadın kadının yurdudur aslında.

 

Kadını ancak kadın daha iyi anlayabilir ama bu böyleyken de birçok kadının ipini çekende yine kadın oluyor ve maalesef ki kadının kadına daha çok zararı dokunuyor, neden olabilir sizce?

 

Aslında İsviçre bilim adamları bile buna cevap bulamamışken, burada bu soruya cevap aramak ne kadar doğru bilemedim ama yine de iki kelam eder gibi yapıp, cevabını benimde bilmediğim bir soruya çok bilmişlik yapıp cevap veriyormuşum gibi davranmak istiyorum, belki de yorumlarımla cevabı tuttururum umudu da var gibi, züğürdün tesellisi bakalım.

 

İşin şakası bir tarafa, gerçekten kadının en çokta kadına zararı dokunduğu kesindir, ne kadar kadın kadına yurt desekte kurt da olmaktan kendilerini alamayan birçok kadını da görmek zor değil.

 

Öncelikle kadının bu davranışları bir döngü gibi, büyüme şekli toplumun kadına dayattığı tabuları, kadının büyürken rol model olan anne ve çevresinde ki kadınlar aslın da kadının yurdu mu, kurdu mu? Olmasına karar veriyor.

 

Kadının doğasında olan merak güdüsü, yetişme şekliyle dedikodu denen döngüye birleşiyor, kim ne derse desin yine kadının doğasında olan kıskançlık güdüsü merak güdüsü ve akabinde dedikodu döngüsü birleşince birde üzerine yetişme tarzının getirdiği hırs ve ihtiras gelince kadın muhteşem bir kurda dönüşebiliyor.

 

Aman kadınlar sakın bana kızmayın, bende kadınım ne kadar yok desekte bunlar bizim doğamızda var.

Ne kadar ataerkil bir toplumda yaşasak ta avcılık ve hırsı toplum erkeğe yakıştırsa da, asıl avcı asıl savaşçı biz kadınlarız.

Bunu da böyle alenen yaşayamadığımız için yetiştiğimiz toplumun tabuları sayesinde, içimizde kimselerin görmediği kurtlar büyütüyoruz.

 

Tabi bu güdüleri iyi yönde de kullanmak bizim elimizde.

Kadın iş hayatında olsun özel hayatında olsun var olmak için erkeğin harcadığı eforun belkide on katını harcamak zorunda bırakılıyor.

 

Kadın çalıştığı ortamlarda ya da sosyal hayatında başarıya ulaşmak için hem dayatılan ataerkil bir düşünceyle hem de kendi gibi ayakta durmaya çalışan kadınlarla savaşmak zorunda kalıyor.

 

Buda yine ataerkil bir toplumun kadına dayattığı bir döngü, erkekler kadınlar arasında ki azami rekabeti tetikleyen unsurları kadının gözüne sokmayı ihmal etmiyor, bu böyle olunca da yukarda belirttiğim o savaşçı hırslı ihtiraslı kadın içinde ki güdüleri dışarı rahatlıkla vurarak, hemcinsinin kurdu olmak zorunda bırakılıyor, tabi bunda kadının genetiği de katkı sunuyor.

 

Aslında cevap bu mu bilemiyorum, elimden geldiğince kendi sorduğum soruya cevap veriyormuş gibi davransam da, itiraf etmek gerekirse kendi kendini bile çözemeyen bir kadın olarak, sanırım ara ara kurt, ara ara yurt olarak yoluma devam edeceğim.

Ama kim ne ederse kendine eder atasözünü de bu cümlenin sonuna ekleyerek.

 

Anlayacağınız biz kadınlar hemcinsine dışarıdan gelen her şiddete her kötülüğe karşı çıkacağız ama kendi aramızda ki gizli savaşında sürdüreceğimiz kesin.

 

Son bir not olarak şunu demek isterim.

Eğer kadın üretiyor ve toplum için yararlı bir şeyler yapıyorsa, doğruyu yanlışı ayırt edebiliyorsa, kendine kurt olan hemcinslerini de yola getirebiliyor, kendi içinde ki kurduda yok edebiliyor.

 

Ne yaparsak yapalım boş insan kurtla tilki ile cebelleşir dolu ve üretken se yurt olmaktan gocunmaz.

 

Ne kadar kadın hormonlarımız anlaşılmasa da kadın kadının yurdu oldukça bu hayat daha da güzel olur diye, karmakarışık bir yazıyla sizi başbaşa bırakıyorum.

 

Artık okuyup anlaması size kalmış ne deyim anlayan zaten kadının yurdudur.

Sevgiyle kalın.