Ediboğlu: ‘AKP bedelini ödeyecektir, bundan kaçış yok’

Hatay Milletvekili Dr.Mehmet Ali Ediboğlu yazdı: Ortadoğu’da İstikrarsızlık ve kaos yaratan IŞİD, arkasındaki güçler ve çözüm yolları

 

Son günlerde ülkemizde ve bölgemizde ardı ardına meydana gelen olaylar dünyanın gözünün yeniden bölgeye ve ülkemize dönmesine neden oldu.

Operasyonlar, belirsizlikler, yeni ittifak arayışları, bölge içi demografik değişiklikler, suikastlar ile bölge adeta kaynayan kazana döndü.

Sınırlar ortadan kalktı. Türkiye’nin 49 Konsolosluk rehinesini “kurtarma operasyonu” yeni soru işaretlerini de beraberinde getirdi. IŞİD’e Koalisyon Güçleri tarafından yapılan operasyon ve IŞİD’in Kobani’ye saldırısı yeni plan okumalarını da zorunlu kıldı.

Özellikle, Dış Basın“rehine kurtarma Operasyonu”nun iç yüzüne, Türkiye’deki basın yasağı nedeni ile daha fazla yer verdi. Biz de gerçekleri öğrenme adına uluslararası basın yayın kuruluşları ile sosyal medyada gündemin en önemli maddesi olan bu operasyonu öğrenmek ve olayların arka planını araştırmak için daha fazla çaba harcadık.

Musul Konsolosluğunda görevli 49 rehinenin (3’ü Irak’lı Türkmen) hangi pazarlıklar sonucu bırakıldığı uluslararası medyada çokça işlendi. Örneğin İtalya’da günlük yayın yapan İl Foglio Gazetesi, Türkiye’nin IŞİD’in elindeki 49 rehine için, öldürülen IŞİD Komutanı Hacı Bekir’in karısının aralarında bulunduğu yaklaşık 50 kişilik bir grup esirin serbest bırakılmasına yönelik karşılıklı bir takas anlaşması yaptığını yazdı.

‘Serbest geçiş mi?’

Yine bazı yazılan iddialara göre AKP Hükümeti, IŞİD’e sınırlardan serbest geçiş hakkını tanıyarak lojistik desteğini sürdürme garantisi de verdi. Son olarak görüntüleri medya’ya yansıyan tren ile ağır silah ve mühimmat taşıyan Türk treninin Kobani saldırısından önce IŞİD’e yardım götürdüğü de iddialar arasında yerini buldu.

Buna göre 17.09.2014 tarihinde Türkiye – Suriye sınırını da belirleyen hat boyunca ilerleyen söz konusu tren, 1923 yılından bu yana kullanılmayan bir garda durdu. Silibkeran denilen ve IŞİD’in kontrolünde olduğu bildirilen bu bölgede, trenin neden durduğu sorularına verilen cevap ise trenin bozulması idi. Ancak yerel kaynaklar; tren durduktan sonra, bölgede gece yarısı elektriklerin kesildiği ve trenin yükünü boşaltarak bölgeden ayrıldığı bilgisini verdi.

‘AKP Medyası; IŞİD’e kesinlikle destek verilmedi’

Yine Havuz Medyası’nın çok önemli bir yazarı şok bir itirafta bulunarak “Esad Rejimi’nin kısa vadede yıkılacağı temennisiyle Türkiye IŞİD’e destek verdi.” demesi acı bir gerçeği de yüzümüze çarptı. Oysa daha düne kadar AKP Medyası IŞİD’e kesinlikle destek verilmediğini yazıyordu.

Öte yandan, Almanya’nın önde gelen yayın organlarından Bild Gazetesi, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından IŞİD’in Türkiye’deki yapılanmasına ilişkin hükümete sunulduğunu iddia ettiği raporun ayrıntılarını açıkladı. Türkiye’de IŞİD’e ait 7 silah deposunun bulunduğunu yazdı. 100 sayfa olduğu iddia edilen raporda, MİT’in “IŞİD’i kontrol altına alamıyoruz” ibaresi de yer aldı.

‘Türkiye bir çıkmaz içerisinde’

Son gelişmeler, açıklamalar ve gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye bir çıkmaz içerisinde… Komşularımız Suriye ve Irak’ın ve hatta Mısır’ın içişlerine bu kadar müdahil olunması, IŞİD’e dolaylı ya da direk destek verilmesi ve ardından IŞİD’e karşı oluşturulan Koalisyon’da kerhen de olsa yer alacağının bildirmesi Türkiye’yi zora soktu. Tüm bu olayların içinde olan, planlayan, destek veren ya da payanda olanları korku sardı.

Bu yüzden AKP Hükümeti, gündem değiştirmek için ortaokullarda türbanı serbest bıraktı, kreşlere mescit açılması için talimat verdi. Ancak korkunun ecele faydası yok, kabuslu günler başladı.

‘AKP bedelini ödeyecektir, bundan kaçış yok’

AKP Hükümeti IŞİD gibi insanlık değerlerini ve kültürleri yok eden vahşi bir terör örgütü ile saf tutmanın bedelini ödeyecektir, bundan kaçış yok. Genel seçimlerin yaklaşması ile, milliyetçi oylara talip olarak Rojava bölgesinin Kobani Kantonuna IŞİD saldırılarının arkasında bir görüntü vermek de AKP’yi kurtaramayacaktır. Kobani saldırısı ile Kürtlerde duygusal kırılmalar yaratarak, bir iç savaşı ve bölünmeyi tetikleyecek yaklaşımlar çok tehlikelidir.

Bu bölgede tüm halklar birlikte yaşayacaktır. Yarın emperyalist güçler çekilince herkes komşularıyla baş başa kalacaktır.

‘Erdoğan Obama’yla değil, Jo Biden ile görüşebilmiştir’

Türkiye bölgesinde ve dünyada hızla yalnızlaşmaktadır. En son BM Güvenlik Konseyinde Erdoğan’ın boş sıralara konuşması, Obama ile değil de Jo Biden ile görüşmesi hep bu yalnızlaşmanın emareleridir. Türkiye ve Mısır Dışişleri Bakanlarının gerçekleştirecekleri görüşmenin Mısır tarafından tek taraflı iptal edilmesi Türkiye’nin itibarına darbe vurmuş, “Cihan Devleti” safsatalarını sıfırlamıştır.

Öyle anlaşılıyor ki, ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye ile birlikte yaratılan IŞİD canavarı, bölgede istikrarsızlık yaratarak sınırları yok etmiştir. Ancak IŞİD’in Musul ve Rakka’daki petrol yataklarını, Türkiye’nin (dolayısıyla AKP Hükümetinin) ise bölgedeki petrolü istediği gibi kullanma isteğine dur denilmiştir. IŞİD’i nüfuzunu artırarak kullanma hevesinde olan AKP Hükümeti’nin elinden bu koz alınmıştır. Osmanlı 600 yıl bu topraklarda hüküm sürmüş, ancak çakma Neo-Osmanlı’nın ipliği 3-5 yılda pazara çıkmış, “stratejik derinliği”, planları ve hedefleriyle birlikte yenilmiştir.

‘Arap baharı adı ile sömürge ülkeler haline getirildiler’

Her zaman söylediğimiz gibi, tüm bu yaşananlardan ders çıkarmalıyız. Bizler yaşanan olayları bütün boyutları ile değerlendirmeliyiz. Parçalardan yola çıkarak değerlendirmeler yaptığımız için, çözümleme ve bütünle ilgili yorumlar yapamıyoruz. Özellikle Arap Baharı kalkışmalarında bütün bu coğrafyada bulunan ülkelerin, çok ciddi bir şekilde zayıflatıldıklarını, güçsüzleştirildiklerini, istikrarsızlaştırıldıklarını, sınırların yeniden çizildiğini, sömürge ülkeler haline getirildiklerini görüyoruz.

Bu çerçevede, bu sorunlar ve çatışmalardan kurtuluş yolunun ise; bölgede yaşayan yerli halkların kardeşlik hukuku içinde konuşma yollarını bulması, empati kurarak birbirlerini anlaması, birbirini saygıyla dinlemesi, tarafların birbirlerine ne olursa olsun herhangi bir yorumu dayatmaması gerektiğine inanıyoruz.

Artık bölgedeki halklar ve ülkeler judist-evanjelist-siyonist her türlü gizli kapaklı komployu boşa çıkarmalıdır.   Bu görev herkesindir. Bölgedeki halklar bu görevi yapmaya mecbur ve muktedirdir.