Antalya Büyükşehir'e yeni operasyon. 20 kişi hakkında gözaltı kararı
Duyguları yönetmek
Sevgili okurlarım,
Bildiğiniz gibi birçok kişi için Covid-19 stres seviyesinin en üst dereceye ulaşmasına neden oldu. Sosyal mesafeyi korumak için sosyal çevremizden ve yakınlarımızdan uzak kaldık, uyku bozukluğu ve yalnızlık hissiyle baş başa kaldık. Stres, yalnızlık ve uyku eksikliği gibi faktörlerin bağışıklık sistemini zayıflattığını ve Covid-19 gibi hastalıklara karşı kişileri savunmasız bırakarak daha fazla risk altında bıraktığını söyleyebilirim.
Modern hayat bize pek çok kolaylıklar getirdi. Yaşam kalitemiz arttı, insanoğlu daha çok şeye sahip oldu, daha bilgili; ama daha rahat değil. Acaba neden ? Çünkü stres kavramı günlük yaşantımızın çok kullanılan kelimesi oldu.
Psikoloji ve beden ilişkisi araştırıldığında bedeni beynin yönettiği anlaşıldı. Duygular, heyecanlar, neşe, sevinç, öfke, kıskançlık, elem, keder beynimizin ürünü olan tepkilerimizdir. Bu tepkiler beyin hücrelerinin kimyası ile ilgili olduğu son yılların en önemli buluşu oldu. Görüldü ki beyin sade aklı yönetmiyor duyguları da yönetmekte.
O halde bir hastanın ruh halinin göz ardı edilmemesi onun iyileşme beklentisi içinde olması stresini yönetmeyi başarması yarasının iyileşmesini hızlandıracaktır. Hayat denen yarışta dünyayı değiştirmek yerine kendimizi değiştirmeli. Aklı yönetmek artık yetmez duyguları da yönetmek gerekir.
Hastalıkların iyileşmesinde hastalığa verilen duygusal ve zihinsel tepki ilaçtan daha önemli oldu. Çünkü stres altında bağışıklık sistemi baskılanır. Konrol edilemeyen stres depresyonu tetikler. Depresyon acizlik veya zayıflık değil, bir hastalıktır. Tedavisi vardır elbette ama asıl önemli olan depresyona giden yolu kesmektir. Freud der ki “ Bedenimizi hasta eden ruhumuzun baskısıdır.”
Bu dönem gergin hissetmek, huzursuz hissetmek, gelecekle ilgili endişeler yaşamak belli bir noktaya kadar normal kabul edilir. Çünkü bu dönem belirsiz bir dönem. Bu yaşadığımız tepki normal bir tepki. Bu sınır ne zaman geçilmiş olur? Eğer bu düşünce, bu endişe, bu kaygı gün içerisinde kişiyi ne kadar meşgul ediyorsa, onun günlük hayatında yaptığı şeyleri ne kadar etiketliyorsa, daha önce keyif aldığı şeylerden keyif alamaz hale gelmişse, sürekli bunları düşünmesi uyku düzenini etkilemesi sinirli ve gergin olması profesyonel bir destek almasını gerektirebilir. Çünkü bütün bu yaşadıkları kişiyi yorabilir.
Kendimizi ne kadar korursak toplumu da o kadar korumuş oluruz. “Virüs gezmez, insan gezer.” Kendini koruyacaksın, kendini izole edeceksin, en önemli davranış biçimi bu.
İnsan bedensel ve ruhsal bir bütündür. Bedende oluşan bir rahatsızlık nasıl psikolojinizi etkiliyorsa, yaşadığınız stres, kaygı ve depresyonda beden yapınız üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Yaşanan bu izolasyon sürecinde ruhsal olarak etkilenmemek oldukça zor gibi görünüyor. Daha önce ruhsal problemleri olmayan bireylerin ruhsal sorun yaşaması olasılığının yüksek olması yanında, daha önce ruhsal sorunlar yaşamış bireylerin hastalıklarının tekrarlama olasılığı da bulunmaktadır
Bu dönemde bireylerde huzursuzluk, gerginlik, yerinde duramamaktan, aşırı irkilme tepkileri, uyku düzenlerinde bozukluk, kabus görme, uyuşukluk hatta düzensiz davranışlar görülebilir.
Fazla korku hayatı çekilmez hale getirir. İmmün sistemi (bağışıklık sistemi) baskılar, bağışıklık sistemi çöker, bu sefer başka hastalıklar başlar. Bağışıklık sistemimizin dostu ‘Psikolojik iyi oluş hali’ dir. Yani insan tedbirini alıp, olumsuza karşı kendini hazırlayıp, olumluyu hedefleyerek hayatını sürdürmeli. Olumsuz düşüncelerle geçireceğiniz vakti ve enerjiyi, gelişime harcamanın tam da zamanı.
Şimdi değil de peki ne zaman?
Yorum Yap