Diyanet İşleri Başkanlığı'na İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş atandı
CHP milletvekili adayı Gül Yüksel Yeni Soluk’a konuştu
CHP İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Gül Yüksel yenisoluk.com’a konuştu. Yüksel, siyasete neden girdiğinden, CHP’nin mega projesine, insan haklarından, Gezi Direşine kadar bir çok soruyu cevapladı.
Röportaj - Hasan Hınıslı
“İlkokullarda öğle yemeğinin ücretsiz verilerek, çocuklarının eğitiminin devamını ve sağlıklı eğitim almasının önünün açılacağını bile düşünmek beni heyecanlandırıyor” diyen CHP İstanbul 2. Bölge adayı Gül Yüksel ile yaptığımız söyleşide bundan sonra çok konuşulacak bir kadın siyasetçi göreceksiniz.
Daha henüz çok genç 1984, İstanbul, Fatih doğumlu. Sainte-Pulchèrie ve Robert Kolej mezunu. ABD (Bard College) ve Güney Afrika’da (University of Witwatersrand) Siyaset Bilimi, İnsan Hakları ve Fransızca üzerine lisans eğitimi. İngiltere’de (SOAS) Ortadoğu Siyaseti Yüksek Lisansı. Tez konusu: Gezi Direnişi. Lisans ve Yüksek lisans seviyesindeki siyasal bilimler eğitimi insan hakları, cinsiyet çalışmaları, kalkınma ve siyasal şiddet üzerine odaklanmış. Araştırmacı, yazar ve çevirmen olarak çalışmaktadır. Şiddet ve Uzlaşma, Zorunlu Göç, Kadın Hakları, Yerel kalkınma, Türkiye-AB konularında çalışan STK’larda görev almış biri Gül Yüksel.
“Güzel günler göreceksek eğer bunu hepimizin hayatında bir dönüm noktası olan Gezi Direnişi’nin içimizde kıvılcımlar çaktıran dayanışma ve birbirini dinleme hassasiyetiyle başaracağız. Siyasi iktidarın kimliklerimiz üzerinden ısrarla ayrıştırmaya çalıştığı toplumumuzu, bir arada ve sadece AKP iktidarına karşı değil her türlü tutuculuğu reddederek bireysel ve toplumsal özgürlüğümüz için her taşın altına elimizi koyarak, yaşayarak, üreterek, dinleyerek barıştıracağız” diyen Gül Yüksel’e Neden aday oldunuz? Sorusuyla sohbetimize başladık.
Evet, Sevgili Yüksel, neden aday oldunuz?
Şimdi öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir değişim talebi vardı. Gençleşmeyi, çağdaşlaşmayı, demokratikleşmeyi, bunun için kendi arasında daha fazla kadını daha fazla genci daha fazla özgürlüğü benimsemiş insanı dâhil etmeyi arzu ediyordu. Ben de kendi üyeliğimi öncelikle buradan değerlendirdim. Düşümdüm ki dışardan eleştirilerim yerine içerde sorumluluk alarak bu dönüşüm projesini desteklemek önemli bir hareket olacaktı. Kendi adaylığım süresince de hem kendi örgütüm içerisinde hem de örgütün dışarısında benim gibi genç olan arkadaşlarımı örgütlülüğün önemli olduğunu aynı zamanda kadınların ve gençlerin bu partide yer bulabileceğini gösterme şansım oldu. Bunlar çok önemliydi bence, kendi başına bile aday adaylığı süresince kendi başına hedef olabilecek 2 küçük şeydi aslında. Ve tabi ki en önemlisi kendi fikirlerimi yayma şansım oldu ön seçime girdiğim için. Örgütün çeşitli ilçelerini dolaştığım zaman gruplar içeresinde ki aday adaylığım süresince de onlarla da paylaşıyordum. Kendi fikirlerimi, örneğin çevreyle ilgili kaygılarımı, örneğin siyasetçinin tavrının nasıl olması gerektiğiyle ilgili kaygılarımı onlara yansıtma şansım oldu. Ben, hükmetmeyen, demokrasiyi, eşitliği ön plana çıkaran bir siyasi yapı hayal ettiğimi, toplumsal barışın mümkün olduğunu, zaten bir arada olduğumuzu yani dolayısıyla iki çeşit bir arada olmak mümkün olabilir. Ya birbirlerine hükmetmeye çalışan grupların çatışması olacaktır, ya da gerçekten sağlıklı barış içerisinde yaşamayı düşünen insanların bu yolu nasıl yakalayabiliriz üzerine çalışması olacaktır diye düşünüyorum. Aynı şekilde doğaya da hükmeden insanların kendi türlerinin sonunu getirmek üzere ciddi bir çatışma yarattığını söyleyerek aslında genel siyasi bakışın ve her türlü direniş hareketinin üzerinden, işçi hakları üzerinden, kadın hakları üzerinden ve aynı zamanda hatta gezi üzerinden herkesin, bu kesimlerin tamamının, ben varım ve beni sürece dahil etmeden çözüme ulaşamazsın dediklerini söyleyerek kendi fikirlerini yaygınlaştırma şansı buldum. Bunlar çok önemliydi. Önseçim, sonra kendi içimizde demokratikleşme çabası, ülkemizde tek önseçim uygulamış parti, Cumhuriyet Halk Partisi. Böyle bir şeyin içinde var olmakta çok önemliydi. Hem bunu kutlamak açısından hem bunun bir paydaşı olabilmek için hem de tam da tarif ettiğim gibi bu örgütün içerisinde bir canlanmaya neden oldu. Ben şöyle düşünüyorum yüzde 20’den büyük bir tabanı olan bir partinin demokratikleşmesi, içerisindeki her türlü demokratikleşme hareketi aslında toplumda da yansımasını bulacaktır. Dolayısıyla parti ne kadar ileri giderse hem diğer partiler için örnek teşkil edecek hem de kendi örgüt üyeleri sebebiyle ve etkileşimler sebebiyle toplumunda demokratikleşmesine direkt olarak katkıda bulunacaktır. Yani yapacağı siyasetten öte yasamadan farklı olarak direkt kendi devrimi topluma hayat verecektir. O yüzden çok önemli olduğunu düşünüyorum.
21 Mayısta Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı bir Yüzyılın Projesi var. Bu proje baktığınızda rengârenk, umut veren bir proje, ancak bu projede görülmeyen bir taraf var. Mesela işçiden ve sendikadan hiç bahsedilmiyor. Bunları detay olarak mı görüyorsunuz? Yoksa kervan yolda dizilir misali, süreç içerisinde nasıl olsa insan haklarıyla birlikte, işçi haklarıyla birlikte gelişecektir o da bu projenin içinde yer alacaktır diye mi düşünüyorsunuz?
Ben Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin insan hakları olduğunu düşünüyorum. O yüzden benim gibi insan haklarını önemseyen kişilerin mecliste var olmalarının çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Barışın var olması gerektiğini düşünüyorum, ancak barışın hepimizi kapsayan bir barış olması gerekiyor. Dolayısıyla işçileri dışarıda bırakan, kadınları dışarıda bırakan, engellileri dışarıda bırakan, doğayı dışarıda bırakan bir barış mümkün değil. Herkesin bir arada olma koşullarını oluşturan şey barış. Silahsızlık değil barış, kaliteli özgür bir yaşam yaşadığımız ortama biz barış diyoruz aslında. Dolayısıyla ben bir barış ruhu taşıdığım için siyasetle ilgilenmek istiyorum. Hepimizin ortak çabasıyla ancak buraya gelineceğini düşünüyorum. Aynı sebeplerle de her yaptığımız projede mutlaka sivil toplumun bunun bir paydaşı olmasını gerektiğini düşünüyorum. Bunun örgütlü değillerse örgütlenmeye teşvik edilerek insanların fikirlerini almamız gerektiğini düşünüyorum. Yerele mutlaka danışmamız gerektiğini düşünüyorum yani her şekilde katılımcının önünün açılmasını istiyorum. Katılımcının önünün açılmasını ve bunun sahici bir katılım olması gerektiğini düşünüyorum. Yapılan projede de yani yüzyılın projesi olarak takdim edilen Merkez Türkiye projesinde de yine aynı şekilde bütün işçi hareketlerinin, yerelde yaşayan insanlarımızın bölgesel sorunlarının veya taleplerinin mutlaka dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Benim için projenin ilham veren kısmı özellikle bilgiye ve bilime yapılacak olan yatırım. Aynı zamanda yenilenebilinir enerji kullanma vaadi ile sebebiyle özellikle yine buralarda yapılacak yatırımın yer olarak Türkiye’nin enerji politikasını nasıl etkileyeceğiyle ilgili düşünüyorum. Bunun çevre politikamıza yön verebileceğini umuyorum, yani kaynak fikir olarak üzerine çok daha fazlası inşa edilebilecek gerçekten ilerlemek istediğimiz noktaya doğru bizi sürekli sürükleyebilecek bir fikir var ortada. Fakat biz bunu etkileşimle yapmazsak, insan haklarının, doğa haklarını, varoluşumuzu değerlendirerek bunu yapmazsak bu kısır bir proje olacaktır. Mümkün olduğunca burada örneğin ben şöyle düşünüyorum bugünde facebook’ta bunu paylaştım Cumhuriyet Halk Partisi’nin en mega projesi bana kalırsa öğrencilerin öğretmenleriyle buluşacak olmasıdır. Yani atanamayan öğretmenlerin atanacak olmasıdır. Ben 2 ay 3 ay matematik dersi alamadığımda öğretmenim olmadığı için üniversiteye hazırlık döneminde başarısız olmam bütün çabalarım ve azmime rağmen sistemin bir yetersizliği oluyor. Dolayısıyla benim sadece genç olduğum için daha sonrasında da ülkeyi ilerletmemin beklenmesi aslında bana verilenlerle bana sunulan kaynaklarla örtüşmeyen bir talep haline geliyor. Biz ülkeyi daha da ileri götüren hakkını savunan gençler, yeni nesiller yetişmesi için fayda sağlaması gerektiğini düşünüyoruz. İnsanların büyük hayaller kurabildiği ve bu hayallerin peşinden gidebilmek için destek alabildiği bir Türkiye arzu ediyorum ben. Dayanışma kültürünün öne çıktığı bir Türkiye arzu ediyorum. Dolayısıyla da başka sebeplerle mevcut koşullarda Anadolu kalkınmasına katkı sunabilecek, öğretmenlerimiz, bilim adamlarımız, işverenlerimiz buralara yatırım yapmayı tercih etmiyorlarsa bu tip projeyle burada yeni bir merkez yaratılması aslında insanlara maddi kaynağın yanında yine buraya gelebilmesini sağlayacaktır. İnsanların beklentileri yalnızca maddi değildir, aynı zamanda entelektüeldir, aynı zamanda kültüreldir. Ben zannediyorum ki burada yeni bir bilim merkezi oluştuğu zaman çevresindeki illerde de örneğin arkeolojik kazılarda artış olabilecektir. Çevreyle ilgili yatırımlar artabilecektir. Buradaki yatırımlar sonrasında eğitim şartları iyileştirilebilecektir, sanat ve kültür değerlerimiz gelişebilecektir. Çünkü her ne kadar duble yollarıyla dalga da geçsek AKP’nin aslında ulaşım biliminde var olması için gerekli bir kaynaktır. Ulaşım kadar internet erişimi de çok önemli bir gereklilik. Bu merkezden bilgi ve fikir yayılabileceğini, insan kaynağının yayılabileceğini umduğum için umutluyum. Fakat mutlaka sivil toplumun dahil edilmesini gerektiğini düşünüyorum.
Geçen 2011 seçimlerine baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul 2. Bölgede 15 milletvekili çıkarması çok zor. Siz 15. Sıradasınız. Buna rağmen oldukça iyi çalışıyorsunuz. Alanlarda gördüğümüz 8-10 adaydan birisisiniz. Baya da aktif çalışıyorsunuz. Neden?
Ben şahsi olarak kendimin de ülkem için sorumlu olduğumu düşünüyorum. Bu sorumluluğumu da örgütlü bir yapı içerisinde sürdürmeye karar verdim. Birincisi ön seçimde adaylaştırıldım, insanların güveninin kazandım. Benim onurum zaten en azından bu emeklerin hakkını vermem gerektiğini söylüyor. Kaçıncı sırada olduğumdan bağımsız olarak bunun dışında da Cumhuriyet Halk Partisi’nin önerdiği kalkınmayla ilgili, emeklilerin koşullarını, esnafın koşullarını, yoksul ailelerin koşullarını, engellilerin koşullarını, eğitim durumunu örneğin ilkokullarda öğle yemeğinin ücretsiz verilerek çocuklarının eğitiminin devamını ve sağlıklı eğitim almasının önünün açılacağını bile düşünmek beni heyecanlandırıyor. Çünkü ben kendi toplumumun ve dünyadaki tüm insanların böyle bir dayanışma kültürüne ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Genellikler seçim zamanı adaylar bollaşır ve daha sonra bunlar kaybolurlar. Tamam mı devam mı?
Ben siyasal mücadelemi küçük yaşlardan beri sürdürüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nde örgütlülüğüm çok kısa bir döneme denk geliyor. Benim mecliste olmam veya olmamam benim siyasal çabalarımın sonucu değil. Çünkü ben yaşam tarzı olarak siyasal sorumluluğu benimsemiş bir insanım. Dünyanın farkındayım, dünya bana acı veriyor, kederlendiriyor. Daha fazla insanın beraber sevinebilmesi için, kendi özgür alanımı başkalarının da alanını özgürleştirebilmek için değerlendirmek istiyorum.
Belli ki bundan sonra siyaset sahnesinde Gül Yüksel’i göreceğiz. Gül Yüksel, peki şunu düşünüyor mu? Ben partinin sıra nefereyim. Milletvekili de olurum, belediye başkanı da olurum, meclis üyesi de olurum. Hiç bir şey olamasa da bir sıra neferi olarak kalabilirim diyebiliyor mu?
Ben rütbe için, bir sıfat için uğraşmıyorum siyasette. Fakat fikirlerimin duyulması benim için önemli. Fikirlerimizi tartışabileceğimiz bir ortamda olmamız benim için önemli. Benim için Cumhuriyet Halk Partisi’nin taşınmasını istediğim nokta, gençlerin, kadınların, tüm aslında orda fikirlerini paylaşmak fikirlerinin beraber değerlendirilmesini isteyen insanların seslerinin de duyulduğu daha aktif bir parti olması. Bu anlamda dinamikleşmiş, gençleşmiş, kurumsallaşmış bir Cumhuriyet Halk Partisi hayal ediyorum. Bunun neresinde olduğum önemli değil. Katkı sunabileceğim bir yerde ben siyasetle uğraşmak istiyorum.
Gezi ve Gül Yüksel, Gezi sürecini çok önemsediğinizi biliyorum. Sizce, Gezi’nin toplumdaki yeri ne oldu?
Gezi süreci üzerine bir tez yazdım. Masterım için, kendimde buradaydım. Aslında Mısır direnişi üzerine bir tez yazmak istiyordum. Fakat buradaki Haziran Hareketi başlayınca ilgim daha çok buraya odaklandı. Gezi hareketi üzerine çalıştım. Çözümlemem de önemli olan bir şey vardı o da şu; bağımsız hareketlerin ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özgürce fikir üretmede çok çok önemli. Bağımsız olmanın da ayrıca bir güç olduğunu düşünüyorum. Siyasi partilerin üzerinde olmakta çok çok önemli bence. Fakat sonuçta yönlendiren, siyasete gerçekten yön veren bir parlamenter sistem içinde yaşıyoruz. Dolayısıyla da bu bağımsız hareketin bir şekilde siyasi partilerle olan bağını da arttırmaları gerektiğini düşünüyorum. Hem siyasi partilerin böyle bir sorumluluğunun olduğunu hem çevresindeki devinimlere duyarlı olmaları gerektiğini fakat bu bağımsız hareketin içerisindeki arkadaşlarımızın da gerekirse kendilerinin de bizzat rol alarak siyasi partilerle olan ilişkilerini geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ki var ettikleri sözler gerçekten siyasetin içine girebilecek kanalları bulsun. Benim biraz kendi adaylığımda buradan kaynaklıdır. Böyle bir reçete yazmışken genç arkadaşlarımın da yani yaşıtım insanların da, belki bazısı benden daha donanımlıdır, mutlaka siyasetle ilgilenmelerini istiyorum. Hep beraber ülkeyi bir yere taşımamız mümkün olsun. Benim gibi binlercesine ihtiyaç var. Aramıza katılıp bizi güçlendirsinler.
Keyifli bir sohbet oldu, son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Genç bir kadın olarak kendi yaşamımın kamu ile bu denli iç içe geçmesine neden olacak adaylık kararımı, içinde yaşadığımız toplumun ve dünyanın sorunları karşısında sorumluluk almaktan kaçamayacağım için veriyorum. Özgürlük ve yaşam mücadelelerimizin ortaklığına yürekten inanıyorum. Eleştirdiğimiz mevcut sistemin alternatifi bizleriz. Yaşayacağız, güleceğiz ve haykıracağız. Çünkü ne kadınlığın, ne azınlığın, ne işçiliğin, ne yoksulluğun fıtratında sessizlik, biat, ya da ölüm var. Bize böylesi dayatılıyor diye ne susacağız, ne biat edeceğiz, ne öleceğiz, ne de alın terimizi, gözyaşımızı akıttığımız, köklerimizi en derinlerine saldığımız topraklarımızı terk edeceğiz. Daha güzel bir gelecek için sokaklardan, meydanlardan, sarıldığımız ağaçların gölgelerinden haykırdığımız talepleri meclise bizler taşıyacağız. Dönüşüm için gerekli iradeyi kendi ellerimize alacak, ortak geleceğimizi asla küçük hayaller kurmadan omuz omuza, el ele, beraber inşa edeceğiz.
Güzel günler göreceksek eğer bunu hepimizin hayatında bir dönüm noktası olan Gezi Direnişinin içimizde kıvılcımlar çaktıran dayanışma ve birbirini dinleme hassasiyetiyle başaracağız. Siyasi iktidarın kimliklerimiz üzerinden ısrarla ayrıştırmaya çalıştığı toplumumuzu, bir arada ve sadece AKP iktidarına karşı değil her türlü tutuculuğu reddederek bireysel ve toplumsal özgürlüğümüz için her taşın altına elimizi koyarak, yaşayarak, üreterek, dinleyerek barıştıracağız.
CHP’nin kadınları ve gençleri Türkiye siyasetini yönlendirmek üzere kendi bünyesine davet etmesini, ülkemizdeki demokratikleşme mücadelesi için çok önemli bir adım olarak değerlendiriyorum. CHP örgütü 81 ildeki varlığıyla örgütlü siyasal mücadelemiz için çok önemli bir zemindir ve buradaki her demokratik gelişme ülke siyasi tablosunda yansımasını bulacaktır. Seçilen her vekilin örgüt üyeleri ve teşkilatıyla güçlü bağlar kurması ve etkin şekilde beraber çalışması bilgi akışının verimliliği ve temsiliyet açısından şarttır.
Bu sebeple, CHP örgütünün şimdiye kadar kamu yararına sürdürdüğü projelerin arttırılması, kendi dışındaki bağımsız sivil toplum örgütleriyle ilişkilerini derinleştirerek bilgi alışverişini daha da etkinleştirmesi ve toplumsal dayanışmayı pekiştirmesi amacıyla kadın cinayetlerini, cinsiyet temelli her türlü ayrımcılık ve şiddeti, kamu kaynaklarından faydalanmamızı engelleyen ve bizi toplumun dışında bırakan tüm yapısal sorunları, kamu yararı gözetmeyen kentsel dönüşümü, eğitime ve sağlık haklarına erişimdeki adaletsizlikleri ve bunların sebep olduğu borç batağını, iş cinayetlerini, ülkenin doğal ve ekonomik kaynaklarını tehlikeye atan, ranta ve yolsuzluğa göz yuman neoliberal ekonomik uygulamaları, yapısal sorunlar nedeniyle engelli vatandaşlarımızı ve yaşlılarımızı, şiddet tehdidiyle gençleri ve kadınları sokaklardan ve meydanlardan uzak tutan köhne zihniyeti, işsizliği, güvencesiz çalışmayı, yoksulluğu, suçla ilişkilendirilerek iktidarın ötekisi durumuna getirilen grupları, çocukların geleceklerini çalan çocuk yaşta evlilikleri ve çocuk işçiliğini, haber alma özgürlüğümüzü kısıtlayan keyfi uygulamaları, sorun edinen, çözüm önerilerinde küresel iklim değişikliğinin yarattığı tehlikeleri, cinsiyet ayrımcılığını, bireyin özgür iradesini ve katılımcılık ilkesini dikkate alan tüm çalışmalarda aktif rol almak ve mecliste bu ilkelere sadık siyasi söylemler ve projeler geliştirmek üzere CHP örgütleri ile omuz omuza çalışacağım.
Bu topraklarda yaşayan herkesin ve her canlının temel haklarını savunan, kurtuluşu yalnız kendine benzeyenler için değil herkes için talep eden bir sosyal demokrat iktidar her zamankinden çok özlenmektedir. Demokrasinin olmazsa olmazı güçler ayrılığı prensibine, inanmayanlar kadar inananların da inanç özgürlüklerini korumak için şart olan laiklik ilkesine bağlı, tarihsel gerçekleri ve sebep oldukları siyasi ve toplumsal ayrımcılığı siyasal çıkarları için kullanmayan ve örtbas etmeyen, günlük çıkarlar için geleceğimizi mahkum etmeyen dürüst, adil, katılımcı yeni bir siyaset talep ediyorum ve bunun için çalışacağım. Bu taleplere katılan herkesten yalnız adaylık sürecinde değil seçilmem halinde ortak kaygılarımıza beraber çözüm üretebilmemiz için destek bekliyorum.
Dilerim benim başarım geleceğimizin sorumluluğunu kendileri de omuzlarında taşıyan başka genç ve kadınları mücadelelerini meydanlarda olduğu gibi mecliste de sürdürebileceklerine ikna edecek, kendilerine hayatın her alanında olduğu gibi parlamenter siyasette de öncü liderler olabileceklerini hatırlatacaktır.
Yorum Yap