CHP’li Sarıbal: “İliç’te facianın önünü açan bakanlık ve kamu görevlileri yargılanmalı”
Erzincan İliç’te Anagold Madencilik’e ait altın madeninde 2024’te meydana gelen ve 9 işçinin yaşamını yitirdiği faciaya ilişkin davanın 11 Kasım’daki duruşmasına katılan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, mahkeme süreci, bilirkişi raporları ve kamu görevlilerinin sorumluluğuna dair Meclis’te bir basın açıklaması yaptı.
Milletvekili Sarıbal, “Bu felaket öngörülebilirdi, önlenebilirdi, göz göre göre geldi. Denetim görevini yerine getirmeyen ve kapasite artırımına onay veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve kamu görevlileri asli kusurludur, yargılanmalıdır” dedi. Bilirkişi raporlarının, yığın liç için güvenlik katsayısının yanlış hesaplandığını, kayma dayanımı parametrelerinin kullanılmadığını ve projenin bilimsel temelden uzak olduğunu ortaya koyduğunu hatırlatan Sarıbal, faz 1, 2 ve 3’ün ardından olumsuz topografyaya rağmen kapasite artışına gidildiğini, hazırlanan projelerin eksik ve yetersiz olduğunu, buna rağmen denetim eksikliklerinin görmezden gelindiğini ifade etti. Sarıbal, yığın liç sahasına yakın bölgelerde yüksek miktarda patlayıcıyla yapılan patlatma risklerinin değerlendirilmediğini, çatlakların tespit edilmesine karşın olayı yönetecek bir acil durum sistemi ve karar zinciri oluşturulmadığını vurgulayarak, “Şirket daha fazla kar için riskleri görmezden geldi, kamu otoriteleri ise tüm açık uyarıları hiçe saydı” dedi. Sarıbal, saha verilerinin de ağır ihmalleri doğruladığını belirterek, “Heyelan sabah saatlerinde uyarı vermeye başlamış olmasına rağmen saha boşaltılmadı, yollar kapatılmadı, çalışanlar tahliye edilmedi. Olay günü sabah erken saatlerde uyarı verildiği halde etkin bir acil müdahale planı yoktu. Sadece ‘amirine haber verme’ prosedürü tanımlanmıştı. Binlerce ton siyanürlü yığın için hiçbir gerçek tedbir öngörülmemişti. Bu facia, görevi ihmalin ve denetimsizliğin zincirleme sonucudur” diye konuştu.
YENİ HEYET BAKANLIĞI AKLADI
Katliamın ardından başlatılan soruşturma kapsamında 5 kişinin tutuklandığını, devamında savcılık tarafından bir heyet oluşturularak katliamın sebepleri ile bu katliamdan sorumlu olan kişilerin tespitinin istendiğini dile getiren Sarıbal, “Oluşturulan bilirkişi heyeti öncelikle katliamda kusuru bulunan şirket yetkililerini tespit etti. Devamında ise Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın katliamdaki sorumluluğuna ilişkin tespitlerde bulundu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2021 yılında ÇED olumlu raporu ile birlikte kapasite artırım ruhsatı verilirken, bu kapasite artırımının katliamda doğrudan etkisinin olduğu belirlendi. Soruşturmayı yürüten İliç Başsavcılığı Bakanlığın sorumluluğunun daha açık bir şekilde tarif edilmesi ve sorumluların tespit edilmesi ihtiyacını duydu. Buraya kadar herhangi bir sorun yok. Ancak her ne hikmetse bu soruları bakanlığın sorumlu olduğunu tespit eden heyete sormamış, bunun yerine yeni bir bilirkişi heyeti oluşturmuştur. Yeni oluşturulan heyet ise hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan bir raporla bakanlığın kusurlu olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Savcılık makamı ise yeniden oluşturulan heyetin yazdığı rapora dayanarak bakanlık yetkilileri hakkında takipsizlik kararı vermiştir. Yapılmak istenenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerini temize çıkarmak olduğu açık” dedi.
CEZASIZLIK POLİTİKASI İLE FACİANIN ÜZERİ ÖRTÜLEMEZ
Denetimini yapmayan, kapasite artışlarını onaylayan, şirket çıkarlarını koruyan tüm kamu görevlilerinin sorumluluğu olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Görevini yapmayan, denetlemesi gerekenleri koruyan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı suçludur. Yıllardır maden kanunlarını çıkaran, her defasında şirketlerin önünü açan iktidar suçludur. Vali de, onun yetkilendirdiği kurumlar da, bakan da hesap vermelidir. İliç davası gösteriyor ki cezasızlık artık iktidarın sistematik bir politikasıdır. Bu düzene göz yuman, kararlarıyla bu tabloyu hazırlayan siyasi irade sorumludur. İliç’te yaşanan, bir şirketin ve iktidarın, doğayı, insanı, hukuku ve bilimi yok saymasının en ağır sonucudur. Sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlileri soruşturma kapsamına alınmalıdır. Anagold Madencilik’in faaliyetleri tüm yönleriyle bağımsız bir komisyon tarafından incelenmelidir. Bu ülkenin işçileri, şirketlerin kar hırsına; bu ülkenin dağları, ovaları ve dereleri zehirli atıklara; bu ülkenin yurttaşları adaletsizliğe mahkum edilemez” diye konuştu.
“KAMU KAYNAKLARI AYRICALIKLI BİR ZÜMREYE AKIYOR”
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, açıklamasında ayrıca Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün 21 bin tonluk üre gübresi alım ihalesinin tartışmalı bir yöntemle yapıldığına dikkati çekti. Sarıbal, milyonlarca liralık kamu kaynağının söz konusu olduğu böyle bir alımda belirsizlik yaratan ve denetime kapalı işleyen online teklif sisteminin ciddi soru işaretleri doğurduğunu vurguladı. Kamu kaynaklarının nasıl eridiğini ortaya koyan Sayıştay verilerini de paylaşan Sarıbal, Sayıştay denetçilerinin 2018–2023 döneminde tespit ettiği toplam kamu zararının 2 milyar 200 milyon TL olduğunu hatırlattı, sadece 2024 yılında 10 bin dosyada usulsüzlük tespit edildiğini belirtti. Temel ihale kurallarının uygulanması gerekirken “pazarlık usulü”nün yaygın biçimde kötüye kullanıldığını vurgulayan Sarıbal, iktidarın ekonomiyi yalnızca vergi yüküyle ayakta tutmaya çalıştığını söyledi, “2023’te 7,3 trilyon TL vergi toplandı. Bu vergilerin 1,7 trilyon TL’si doğrudan faize gitti. Devlet bütçesinin yüzde 76’sı halktan alınan vergilerden oluşuyor. 2025’e devreden Hazine garantili borç ise 787 milyar TL. Vatandaş ödüyor, kamu kaynakları savruluyor, borçlar büyüyor; ama bir avuç ayrıcalıklı kesim servetini katlıyor” diye konuştu.
Yeni Soluk
Yorum Yap