Asya'nın Jeopolitik Satranç Tahtası: Çin, Hindistan, ABD ve Bölgesel Düğümler

21. yüzyılın küresel güç dengeleri, klasik askeri üstünlükten çok daha fazlasını kapsayan, ticaretten lojistiğe, teknolojiden su kaynaklarına kadar geniş bir yelpazede şekilleniyor. Bu denklemde Asya kıtası, özellikle Güney ve Güneydoğu Asya, yeni bir jeopolitik satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Baş aktörler ise Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve elbette bu güçler arasında şekillenen ittifak ve kriz alanları.

ABD'nin Çin’i Tahtından Etme Stratejisi

Son yıllarda ABD'nin teknoloji ve üretim stratejilerinde gözle görülür bir kayma yaşanıyor. Artık yalnızca "Çin’e karşı askeri denge" değil, aynı zamanda üretim ve tedarik zincirlerini Çin’den uzaklaştırma politikası da ön planda. Apple gibi teknoloji devlerinin üretimi Hindistan’a kaydırmaya başlaması bu stratejinin en somut örneklerinden biri.

Çin’in “dünyanın fabrikası” rolünü zayıflatmak isteyen ABD, bu süreci yalnızca ekonomik değil, jeopolitik bir mücadele olarak da yürütüyor. "Gigafactory" denilen dev üretim tesisleri Çin'den sökülüp Hindistan, Vietnam, Endonezya gibi ülkelere taşınırken, ABD aynı zamanda Tayvan, Japonya ve Filipinler gibi bölgelerde askeri varlığını da artırıyor.

Çin’in Pakistan ile Olan Derin Stratejik Ortaklığı

Çin’in bu stratejik baskıya yanıtı, "Kușak ve Yol Girişimi" (Belt and Road Initiative) çerçevesinde yeni lojistik koridorlar geliştirmek. Bu bağlamda Çin-Pakistan ilişkileri kilit öneme sahip. Gwadar Limanı Projesi, Çin’in Pakistan üzerinden Arap Denizi’ne doğrudan ulaşmasını sağlayan ve enerji güvenliği açısından büyük önem taşıyan bir girişim. Çin bu limana yalnızca yatırım yapmıyor; aynı zamanda bu bölgedeki altyapı, otoyol ve enerji hatlarının da kontrolünü üstlenmiş durumda.

Pakistan’ın en büyük silah tedarikçisi de yine Çin. Bu bağ, sadece ekonomik değil, askeri ve jeopolitik bir müttefiklik anlamına geliyor. Dolayısıyla, Hindistan ile Pakistan arasındaki her gerginlikte Çin doğrudan veya dolaylı olarak sürecin tarafı hâline geliyor.

 Su Savaşları: İndus Krizi ve Geleceğin Tehdit Haritası

Günümüzde pek çok uzman, gelecekteki savaşların petrol için değil su için yapılacağını söylüyor. Bu kehanet, Hindistan ile Pakistan arasındaki İndus Nehri üzerinden yaşanan anlaşmazlıklarla şimdiden gerçeklik kazanmaya başladı. 1947'de Hindistan-Pakistan ayrımından sonra yapılan ve 1960’ta Dünya Bankası aracılığıyla imzalanan İndus Suları Anlaşması, Pakistan’ın tatlı su ihtiyacının %80’inden fazlasını güvence altına alıyordu.

Ancak son dönemde Hindistan bu anlaşmayı askıya alma tehdidini fiili olarak uygulamaya koydu. Özellikle 24 Hindu turistin öldürüldüğü silahlı saldırının ardından Hindistan, Pakistan’a akan suyu azaltarak diplomatik baskı kurmaya başladı. Bu durum, sadece insani kriz değil; aynı zamanda hidropolitik bir silah olarak suyun kullanılması anlamına geliyor.

Çin-Hindistan Sınırında Devam Eden Gerilim

Hindistan ile Çin arasındaki gerginlik yalnızca dolaylı ittifaklarla sınırlı değil. Sikkim ve Ladakh gibi sınır bölgelerinde zaman zaman fiili çatışmalar yaşanıyor. Üstelik bu çatışmalar modern savaş tekniklerinden uzak, sopa ve taşla yapılan muhafız kavgaları şeklinde gündeme geliyor. Bu da iki ülke arasındaki düşmanlığın ne kadar köklü ve irrasyonel boyutta olduğunu gösteriyor.

Sınırda sıcak çatışmaların sürmesi, hem Çin’in kuşak-yol projelerini sekteye uğratıyor hem de Hindistan’ın iç kamuoyunda milliyetçiliği körüklüyor. Her iki ülkenin de nükleer güç sahibi olması ise bu gerilimi son derece tehlikeli kılıyor.

 Hindistan-İngiltere Arasında Anlamlı Ticaret Anlaşması

Tüm bu krizlerin ortasında, İngiltere ile Hindistan arasında bugün imzalanan ticaret anlaşması oldukça dikkat çekici. Uzun süredir müzakereleri süren bu anlaşmanın özellikle kozmetik ürünleri, alkol ve kişisel bakım sektörlerini kapsaması, sembolik olduğu kadar ekonomik bir önem de taşıyor.

Dahası, anlaşma kapsamında Hint işçilerine İngiltere’de vergi muafiyeti gibi düzenlemeler yapılması; post-Brexit İngiltere’nin Hindistan gibi yükselen pazarlarla daha yakın çalışmak istediğinin işareti. Aynı avantajlar İngiliz yatırımcılar için de Hindistan'da geçerli olacak. Anlaşmanın bugün açıklanması ise, tam da Çin-Pakistan ekseninde artan tansiyon ve ABD’nin üretimi Asya içinde yeniden şekillendirmeye çalıştığı bir döneme denk geliyor. Bu da “tesadüf değil, mesajdır” yorumlarını beraberinde getiriyor.

Soğuk Savaş Bitti, Yeni Soğuk Coğrafya Başladı

Bugün yaşananlar klasik bir savaş değil; üretim hatları, lojistik limanlar, su kaynakları ve veri akışı üzerinde yürüyen çok katmanlı bir mücadele. Çin’in Kuşak ve Yol hamleleri, ABD’nin Hint-Pasifik stratejileri, Hindistan’ın yükselen bölgesel liderliği ve Pakistan’ın jeopolitik konumu bu satrançta her taşın hareketini belirliyor.

Önümüzdeki yıllarda yalnızca cepheler değil; anlaşmaların tarihi, suyun debisi, veri kablolarının yönü bile savaşın dili olacak.

Ve bu dilde susan değil, strateji kuran kazanacak.