Anayasa Mahkemesini kapatmak ve Montrö bildirisi
Yokluk, yolsuzluk ve yasaklar sürer, işsizlik ar-şu alaya çıkarken, pandemi tüm acımasızlığı ile devam edip can alırken, esnaf inler ve işyerine kilit vururken, ülkemizde yeni gündemler yaratılmaya çalışılıyor. HDP kapatılsın. Olmadı kapatmayan Anayasa Mahkemesi de kapatılsın. İstanbul Sözleşmesinden sonra Montrö de kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı, tartışmaları. Şimdilerde Anayasamızın 26. Maddesine göre Montrö ve boğazlarla ilgili görüşlerini açıklayan 104 Emekli eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görev yapmış olan Amirallerin açıklaması. Ardından daha önce CHP'de milletvekilliği yapmış 98 eski vekilin açıklaması, dermen hafta boyunca tartışma konusu çıktı. Amiraller haklı mı, değil mi? Açıklamayı iktidar mağduru oynamak için darbe çağrısı olarak yorumlarken, muhalefetin bir kısmı ve hukukçular bu konunun darbe ile alakası olmaz, olamaz açıklamaları arka arkaya geliyor. İşin ilginç yanı bazılarına göre bu espiri konusu olduğu için, “ Yahu ba adamların hepsi 65 yaşın üzerinde pandemi nedeniyle zaten yasaklılar nasıl darbe yapacaklarmış” diyorlar.
Ne diyelim. Allah’ım yarattığı ve yaşattığı tüm canlılara yeniden akıl ve fikir versin. Zaten bir ayeti kerimede insanlar için şöyle dediği bilinmektedir. “Ben sizlere diğer canlılardan farklı olasınız diye akıl ve izan verdim.” Bu ayetle insanların iyi düşünmelerini ve sonra karar vermelerini salık verdiği gibi, müşavere etmeleri gerektiğini de ayrıca belirtmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, uzun bir süredir verdiği her demeçte ve grup toplantılarında Yargıtay Başsavcısının HDP hakkında kapatma davası açması gerektiğini belirtiyor ama, grup kararı alıp Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmiyordu.
Sonunda Başsavcılık HDP'nin kapatılması istemi ile bir fezleke hazırlayarak Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi hazırlanan bu iddianameyi eksiklikleri gerekçesi ile oy birliği ile geri gönderdi. Bundan sonra Yargıtay Başsavcılığı eksiklikleri tamamlar mı, ne kadar zamanda tamamlar ve yeniden yüksek mahkemeye gönderir mi, göndermez mi ile ilgili çeşitli yorumlar var.
Ayrıca bazı yorumlarda HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianamenin Devlet Bahçeli ve MHP Grubunun ısrarlı isteği üzerine onların gazını almak için hazırlandığı bile dillendiriliyor. Bu konuyla ilgili Ak Parti Grubunda söylenen ve verilen demeçlere bakıldığında AKP cephesi HDP’nin kapatılmasından yana olmadığını açıkça belli ediyor. HDP’nin kapatılmasının en çok AKP’ye dolayısıyla da Cumhur İttifakına zarar vereceği ve ittifakın azalmakta olan desteğinin daha da artacağını ileri sürenler çoğunlukta.
Anayasa Mahkemesinin oy birliği ile İddianameyi geri göndermesine kızan Devlet Bey, bu kere daha da kızmış olmalı ki, Anayasa Mahkemesinin de kapatılmasını istedi. Böyle bir şey olsa demokrasimiz hukukumuz ne hallere düşer, ülkemizin hali ne olur bilemem ama, Anayasamızın 1960 ve 1980 darbeleri ile kadük hale getirildiğini sonradan da o gün bu gündür uğraşılarak bir türlü düzeltilemeyen bir Anayasamızın olduğu da bilinen bir gerçek.
Devlet Bey’in bu talebi üzerine, daha önceleri Meral Akşener’i yuvaya dönmeye davet eden Bahçeli'yi bu kez Meral Hanım, “Devlet Bey evine çekilmeli ve istirahat etmeli” diyerek politikayı bırakıp istirahata çekilmesini önerdi.
Cumhuriyet halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel ise, “Devlet Bey HDP’yi kapatmak için dava açılmasını defalarca talep etti ve Yargıtay Başsavcısı davayı açtı. Anayasa Mahkemesi eksiklikler nedeniyle iddianameyi oy birliği ile geri gönderince, bu kere Anayasa Mahkemesi de kapatılsın dedi. İyi de Anayasa Mahkemesi kapatılınca partiyi kim kapatacak” diye haklı olarak sordu.
Bahçeli, Türklük ve Milliyetçilik
Sanki partilere miras kalmış gibi, CHP’nin Atatürkçülük ve ilkelerine, AKP'nin İslamiyete ve özellikleriyle dine sahip çıktıkları gibi, MHP ve Bahçeli’de Türklük ve Milliyetçiliğe sahip çıkmaları ile tanıyor biliyoruz.
Başta da belirttiğim gibi bu kavramlar bu partilere miras kalmadığı gibi, onlara da ait değildir. 84 milyon olan ülkemizde yaşayan tüm bireyler Atatürk ve ilkelerine, İslamiyet’e, ve Milliyetçiliğe inanmış uygulayan ve kendini Türk olarak ifade eden herkesindir. Müslümanlık ise sadece Türklerin değil dünya dinidir.
Andımız’ın ilk olarak kaldırıldığı yıllarda Devlet Bey'in hiddet ve kızgınlıkla, “Andımızı kaldıran ın evinin önünde andımızı okutmazsam namerdim demişti” şimdi andımız maalesef büyük ortağının Milli Eğitim Bakanlığınca itiraz etmesi sonucu Danıştay İdari Davalar Kurulu’nca kaldırılarak tarihe karıştı ve silindi. Devlet Bey'in o hiddetli görüntüsü de yok oldu.
Birçok kurum, kuruluş ve Valiliklerden T.C. ibaresi kaldırıldı, Devlet Bey oralı olmadı.
Ortağı, “ Milliyetçiliği ayak altına alırız” dedi. Yine ses yok.
Sırf bizi her fırsatta arkamızdan vuran Araplara yaranmak için devlet nişanındaki Atatürk kabartmasının kaldırılması için Cumhurbaşkanlığı’nın itirazı üzerine Danıştay İdari Davalar Kurulu kararı ile kaldırıldığını, sanki duymamış gibi davrandı. Ayrıca Araplara Devlet Nişanımız neden verilir anlamış değilim.
Son günlerde silahlı Kuvvetlerin yönetim kadrosunu oluşturan Subay ve Astsubay yönetmeliğindeki eğitimin amacının belirtildiği bölümde yer alan, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Anayasamızın temelini teşkil eden Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş ve bilimsel yaklaşımla kavrama ve yerine getirme yeteneği kazandırılmasıdır” cümlesindeki Atatürk ve ilkelerinin kaldırıldığını biliyor olması lazım.
Yine, Harp Okulu ve Astsubay okullarına alınacak öğrenci alımlarını belirleyen yönetmelikteki, “İrticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmünün kaldırılmasının ne anlama geldiğini ve ordumuzu bundan sonra idare edecek olanların arasına kimlerin katılacağı açık ve net belli olmuyor mu?
Bu nedenledir ki, üniformasının üstüne cübbe giyip başına sarık takan amiral’e bu işin başlangıcı saymaktan başka ne diyebiliriz ki?
Halkımızın bu gibi ciddi konularda hükümet ortağı olan Bahçeli’den bir şeyler demesini ya da en azından, “Ne yapıyorsunuz? Nereye varmak istiyorsunuz?” diye sormasını bekliyorlar.
Çin'in Uygur Türklerine yaptığı zulmü 50 devlet kınarken, ülkemizin bu konuyla ilgili imza atmadığı gibi tek kelime etmemesine ne demeli.
Son olarak 104 eski Amiralin fikrini beyan etmesine karşın. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış olmasına ve sonucun ne olacağı bilinmemesine rağmen, Sn. Bahçeli’nin, “Bu k bu kişilerin rütbesi sökülmeli, emeklilik hakları kaldırılmalı ve maaşları kesilmeli” demesi yerine, “Adalet gereğini yapar” deseydi daha uygun olmaz mıydı?
Yorum Yap