Ahmet Şık, 677. haftasında Cumartesi Annelerinin yanındaydı

Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle 677. kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı. Cumartesi Anneleri, bu haftaki oturumlarında 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel için adalet istedi.

Cumartesi Anneleri 677. hafta oturmasında, 18 Mart 1994’te asker ve korucular tarafından Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Konuklu köyüne yapılan baskınla gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Mirza Ateş için toplandı. Bu haftaki oturuma, gazeteci Ahmet Şık ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Kayıpların avukatı ve milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde Ateş ile birlikte onlarca köylünün kaybedildiğini söyledi. 90’larda işkence ve zorla kaybetmenin idari pratik haline geldiğini anımsatan Tanrıkulu, “Aradan geçen 24 yılda değişen bir şey olmadı. 90’larda sadece bölgede yaşanan zorla kaybetme ve işkence OHAL ile birlikte Türkiye ölçeğinde bütün illere yayıldı. O zaman da yargı yoktu şimdi de yok. Ha Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, ha Çağlayan’daki adliye. Yargı, doğrudan doğruya saraya bağlandı. Ama bu meydan burada durdukça bu hafıza burada canlı kalacak adalet arayışımız hiç bitmeyecek” dedi. Mirza Ateş’in eşi Rinda Ateş, yıllardır haber alamadığı eşi için adalet istedi.

‘ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

677. hafta oturumunu Cumartesi İnsanlarından Nimet Tanrıkulu okudu. Türkiye’de devletin, Anayasa’dan ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini söyleyen Tanrıkulu, “AİHM’in ‘yaşam hakkını esastan ihlali’ tespiti yaparak, hükümetin sorumlu olduğuna hükmettiği kayıp davaları bile iç hukukta uzun yıllar hiçbir şey yapılmadan sürüncemede bırakılıyor ve takipsizlik, zamanaşımı ya da beraatle sonuçlandırılıyor” dedi. 18 Mart 1994’te gerçekleşen köy baskınlarında 37 yaşındaki 5 çocuk babası Mirza Ateş’in evinin ateşe verildiğini, ardından asker ve korucular tarafından darp edilerek gözaltına alındığını ve başına torba geçirilip diğer köylülerle birbirine halatla bağlanıp Kulp Jandarma Komutanlığına götürüldüğünü anımsatan Tanrıkulu, “Gözaltına alınan köylüler aylarca gözaltında tutuldu ve ağır işkence gördü. DGM’ye çıkarılan bu insanlardan bazıları serbest bırakıldı bazıları tutuklandı. Mirza Ateş’ten ise bir daha haber alınamadı” diye konuştu. Ateş’in gözaltında kaybedilmesine ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmediğini kaydeden Tanrıkulu, “Kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’nun açıklaması şöyle:

“Mirza Ateş için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.

Bütün hak ve özgürlüklerin varlığı için ön koşul olan yaşam hakkı, Anayasanın ve evrensel hukukun koruması altındadır. Yaşam hakkı, devletlere öldürmeme/ kaybetmeme yükümlülüğünü yükler. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi “ yaşam hakkının esastan ihlali” olarak kabul edilir ve devletin bizzat öldürme/ kaybetme fiilinden sorumlu olmasına neden olur.

Yaşam hakkını ihlal eden bir suçun işlenmiş olma ihtimali öğrenildiği anda ulusal merciiler herhangi bir şikâyete bağlı olmaksızın etkin soruşturma başlatma yükümlülüğü altındadır. Uluslararası hukuka göre kamu görevlilerinin yaşam hakkı ihlali ve işkence ile suçlandıkları davalar, zamanaşımı nedeniyle sonlandırılamaz ve af nedeniyle kapatılamaz.

Türkiye’de devlet Anayasa’dan ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyor. AİHM’nin “yaşam hakkının esastan ihlali” tespiti yaparak, hükümetin sorumlu olduğuna hükmettiği kayıp davaları bile iç hukukta uzun yıllar hiçbir şey yapılmadan sürüncemede bırakılıyor ve takipsizlik, zamanaşımı ya da beraatle sonuçlandırılıyor.

677. haftamızda 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Mirza Ateş’i unutmadık diyerek buluştuk. 24 yıldır Mirza Ateş’in gözaltında kaybedilmesinin nasıl cezasız bırakıldığını ve hakikatin nasıl karartıldığını bir kez daha hatırlatmak için buluştuk.

37 yaşındaki 5 çocuk babası Mirza Ateş Kulp’un İnkaya Köyünde yaşıyordu. Köyün güvenlik güçleri tarafından yakılması üzerine ailesi ile birlikte Konuklu (Duderya) Köyüne bağlı Sadıka Mezrasına göç etti. Göç etmelerinin üzerinden 3 ay kadar geçmişti ki bölgede operasyona çıkan asker ve korucular civar köylere baskın düzenledi ve çok sayıda köylüyü gözaltına aldı.

18 Mart 1994 tarihinde gerçekleşen bu baskınlardan biri de Ateş Ailesi’nin evine yapıldı. Geceyarısından sonra gerçekleşen baskında önce Mirza Ateş’in evi ateşe verildi. Ardından Mirza Ateş asker ve korucular tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Elleri kelepçelenen, başına torba geçirilen Mirza Ateş, aynı durumdaki Kuddusi Adıgüzel ve diğer köylülerle birbirlerine halatla bağlandı. Gözaltına alınanlar önce Sivrice Karakoluna oradan Kulp Jandarma Komutanlığına götürüldü. Burada 3-4 gün tutulan köylüler Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığına sevk edildi.

Olaydan bir ay sonra Mirza Ateş’in kardeşi Eşref Ateş de gözaltına alındı. Eşref Ateş Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığında gözaltında tutulurken kardeşi ile aynı tarihte gözaltına alınan akrabaları Kuddusi Adıgüzel ile karşılaştı ve ondan kardeşi Mirza Ateş’in de aynı yerde olduğunu öğrendi.

Gözaltına alınan köylüler aylarca gözaltında tutuldu ve ağır işkence gördü. DGM’ye çıkartılan bu insanlardan bazıları serbest bırakıldı, bazıları tutuklandı, Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’den ise bir daha haber alınamadı.

Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’in gözaltına alındığına ve aylarca gözaltında tutulduğuna dair çok sayıda tanık olmasına rağmen ailelerinin bütün girişimleri sonuçsuz kaldı. Deliler ve tanıklar dikkate alınmadı. Onların akıbetleri karanlıkta bırakıldı, onları gözaltına alanlar ve kaybedenler bilinmesine rağmen failleri cezasızlıkla korundu. 3 Haziran 1996 tarihinde Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı onların gözaltına alınmadığını, Mirza Ateş’in de köyünü terk ederek İstanbul’a yerleştiğini öne sürdü.

Bugüne kadar Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’in gözaltında kaybedilmeleri ile ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Deliler ve tanıklar dikkate alınmadı. Onların akıbetleri karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu.

Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’in akıbetlerinin açıklanması, faillerinin yargılanması insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye ile mümkündür.

Mirza Ateş, Kuddusi Adıgüzel ve bütün kayıplarımız için adalet istemekten, temel hak ve özgürlüklerimiz için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.”