Afet yönetiminde ulusal stratejimiz ne olmalıdır?
Son günlerde çok yaygın olarak yaşadığımız afetler; toplumun her kesimine “Afet Risk Analizi ve Yönetimi” planlamasının çok acil bir gereksinim olduğunu göstermiştir. Modern bir toplum olmanın en önemli kriterlerinden biri de afet riskinin önlenmesi ve azaltılmasına yönelik yapılan yatırım miktarı ile, insanların, toplumların, ülkelerin ve bunların varlıklarının yanı sıra, çevrenin ekonomik, sosyal, sağlık ve kültürel direncinin seviyesidir.
Doğal afetler, dünyanın düzenli süreçleri nedeniyle kendi başına meydana gelen olaylardır. Bazı doğal afetler önceden tahmin edilebilirken, bazıları çok ani gerçekleşebilir. Yaralanma, ölüm ve kişisel veya ticari mülke zarar verme gibi ağır sonuçlar genellikle bu olaylar sırasında meydana gelir. Depremler, heyelanlar, kaya-çığ düşmeleri, kasırgalar, seller, tsunamiler ve volkanik patlamalar bazı örneklerdir. Teknolojik afetlere ise insanlık neden olur. Ancak insan ırkı tarafından da önlenebilir.
Ülkemizde yaşadığımız afetler göstermiştir ki günlük politik çekişmelerden uzak çok acil bir risk analizi yapmalıyız. Çevremizde meydana gelen doğal afetleri önleyemeyebiliriz. Ancak etkilerini azaltabiliriz. Her ne kadar gerek AFAD, gerekse bazı sivil toplum kuruluşları afet anında önemli kurtarma yeteneklerine sahip se de kalıcı çözüm afet riski olmayan yerleşim yeri seçimi ve kent planlamaları yapmaktır. Bilinmelidir ki bilim ve teknolojiye uygun alınan önleyici tedbirler, bir afet olayının meydana gelme olasılığını veya meydana gelmesi durumunda da etkisini azaltır. Acil durumların oluşmaması veya etkilerinin hafifletilmesini sağlamak için önceden düzenleyici ve fiziksel önlemler almak gerekir. Keza hazırlıklı, dayanıklı, sorumluluğu paylaşan bireylerden oluşan bir toplum ile proaktif planlama yapabilme yeteneğine sahip bir yönetim de olmazsa olmaz koşullardandır.
Elbette alınacak etki hafifletme önlemleri; hayat kurtarma ve toplumsal iyileştirme maliyetlerini azalttığı için önemlidir. Afet önleme ve azaltma stratejileri; risk değerlendirmesine dayanmalı ve arazi kullanımı, alt yapı, yapı teknolojisi, çevre ve peyzaj unsurları ile birlikte düşünülmelidir.
Altyapının dayanıklılığı; tehlikelere maruz kalan bir sistemin veya toplumun, tehlikenin etkilerine zamanında ve verimli bir şekilde direnme, absorbe etme, uyum sağlama ve bunlardan kurtulma yeteneği olarak tanımlar.
Tüm tehlikeler için etkin afet yönetimi planlaması, hazırlıklı olmanın kilit unsurudur. Bir felakete hazırlanırken koordineli eylem esastır. Bu olgu; risk değerlendirmelerine dayalı planların veya düzenlemelerin geliştirilmesini içerir. Önleme, hazırlık, müdahale ve kurtarma gibi afet yönetimi aşamalarının tamamını kapsar. Merkezi ve Yerel yönetimler, afetler sırasında etkin koordinasyonu ve müdahaleyi sağlamak için sürekli bir risk yönetimi, planlama, koordinasyon, eğitim, donatım, tatbikat, değerlendirme ve düzeltici önlemler alarak afetlere hazırlanmalıdır.
Merkezi ve yerel yönetimlere, afet olaylarına hazırlanma, önleme, müdahale etme ve kurtarma konularında yardımcı olmak için finansman programları da dahil olmak üzere çok sayıda düzenleme yapılmalıdır. Bu kurumlar da afetleri yönetirken, şeffaflık, hesap verebilirlik, potansiyel veya fiili çıkar çatışmalarının tarafsızlıkla çözülmesi de dahil olmak üzere dürüstlük gibi temel yönetişim ilkelerine de uymalıdırlar.
Sonuç olarak; yaşadığımız yaygın afetler göstermiştir ki ülkemizin temel bazı sorunları vardır. Mutlaka siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Bu sorunlardan biri de yerleşim yeri seçimimizdeki yanlışlıklar ve afet riskidir.
Altını çizerek belirtmek isterim ki yaşadığımız yangın felaketleri bir yana, deprem, sel, heyelan çığ gibi felaketlerde çeşitli yerleşim birimlerimizde yaşadığımız kayıpların temel sorumlusu; ne bu günkü iktidar ve yerel yönetimlerdir. Ne halkın bizzat kendisidir. Ne de tek parti dönemidir. Bu konu yerleşim yeri seçimi stratejisi ve planlaması olmayan sekiz yüz yıllık tüm geçmiş yönetimlerimizden gelen aynı hızla devam eden mirasımızın eseridir. Bu nedenle, cumhuriyet, demokrasi, din devlet ilişkileri, dış politika, ulusal savunma, eğitim, kalkınma gibi afet yönetimi konusu da temel sorunlarımızdan biridir. Kısır politik çekişmeleri bir yana bırakalım. Afet bizi değil biz onu yönetelim.
Kapsamlı bir araştırmaya dayalı risk analizi yapalım. Kısa, orta ve uzun vadeli programlara dayalı “Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi” geliştirelim. Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedef ve komutunu almış modern bir toplum olarak afetlere hazırlıklı hale gelelim. Sadece kriz yönetme durumunda kalmayalım.
Prof. Dr. Ali Kahriman
Siyaset Üstü Düşünce Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Yorum Yap